"Getirdiklerini nerden çaldın?" diye sordu dalgasına.
"Oradan buradan. Hem sana ne! Bana yolda ne zorluk yaşadın desene? Yol mol yok; biliyorsun tabi."
"Ne yaşadın, anlat o zaman. Seni adi hırsız." Güldü."
"Uçurumdan düşüp geberiyordum nerdeyse. Kendim için üzülmezdim. Sizin umutlarınızı boşa çıkarsaydım mahvolurdum üzüntüden, öteki tarafta tabi. Korkuyla sarsıldığım sahnelerden biri sadece."
Adem acı bir ifadeyle dedi ki: "Daha iyi bir yer olmalı. Karım da hep böyle diyor."
"Kadınları memnun etmek olanaksızdır. Bunu aklından çıkarma. Korkularının da seni esir almasına izin verme. Güzel günler mutlaka gelecek. Şehirde perişan insanlar görüyorum. Evsiz ya da uyuşturucu bağımlısı. Eskiden bu kadar yoktular. Şehirde insanlar bir paket sigara yüzünden birbirini öldürüyor. Yaşadığına şükret. Kafanda güzel şeyleri ve umutları çoğalt. Kalbini yanlış düşüncelerle bozup dağıtma. Yoksa varman gereken hedefe ilerleyemezsin. Eskiden nasıldım biliyor musun? Sabahları zor kalkardım. Çünkü hep yorgun hissederdim. Çünkü kafamda yanlış şeyler vardı, yararsız ve saçma sapan şeyler, bencilce şeyler. Her insanı sabah kalkmaya iten bir sebep vardır. Şimdi onlarca sebebim var. Kurtuluş için sabırsızca bekleyen binlerce insanı birleştireceğim. Büyük bir direniş hareketi başlatacağım ülkede, bütün ezilenlerle. Sen de içindeki o kıvılcımı yitirme. Devam etmemizi sağlayan şeyleri, kıvılcımları, en küçük umutları ve en cılız çareleri bile çoğaltmamız lazım. Ama her zaman parlak enerjimizi tıkayan şeyler olacaktır. Ölene kadar. Babamı hatırlıyor musun?"
"Hatırlamam mı?"
"Ben onu çok sık hatırlıyorum. İri ve yeşil gözleri o zaman bana güzel gelmezdi, sinir olurdum bu herife." Güldü." Şimdi üstünden kaç sene geçmiş ve o bakışların büyük bir aşk ve evlat sevgisi taşıdığını hissediyorum. Zaman zaman ansızın babamın bakışlarını görüyorum kafamın içinde ya da gözümün önünde. Ne güzel ve büyük iyilikmiş onun varlığı. Hapse girip çıkıyordum değişik sebeplerle. En son uyuşturucu satmak ve kullanmaktan ceza almıştım. Karakola gelip yüzüme tükürmüştü. Beni rezil ediyorsun pislik diye bağırmıştı. Ne zaman düzeleceksin. Ne zaman adam olacaksın.
Üzülerek olacağım baba. Bir zamanı var. Yemin ederim ki adam olacağım bana demiştim. Yıkılmıştı, ilk kez ağlayarak çıkmıştı karakoldan. O gün uyuşturucudan gerçekten tiksindim ve çok utandım. Babam yine avukatını arayıp daha az ceza almam için şehrin hatırı sayılır kimi insanlarıyla görüşmüş ve para yedirip serbest kalmamı sağlamıştı. Şimdi düşünüyorum da babam benim düşündüğüm gibi berbat, gaddar ve kalpsiz değilmiş ki. Gerçek o ki; babam hayatta tanıdığım en enerjik, coşkulu, azimli, özgün, güzel ve iyi adamdı. O çılgın herifin durmak bilmeden akan, coşan ve taşan, ele avuca sığmayan enerjisini bir türlü anlayamadım. O manyak süper aktiflik! Onda hiç hoşlanmazdım, hiç. Her yaptığını eleştirirdim. Ondan bir güzellik ve iyilik göremezdim. Meğerse bütün duyguları yüksek dozda yaşaması kalbinin ve ruhunun gücündendi.
Hatırlıyor musun; günün birinde bizi köle gibi çalıştırarak evin bahçesine fırın yapmaya girişmişti. Bunun mantıksız ve cidden delilik olduğunu herkes biliyordu; ama kafasına böyle esmişti. Fırın birkaç kez çalışmış ve iflas etmişti. Ona odun dayanmazdı ki. Manyağın teki bu adam diye düşünürdüm, onu bir şeyler için kan ter içinde koştururken gördüğümde. Komşumuz Feride teyzeye tavuk kümesi yapmıştı mesela. Ücret almadan. Ben de ona yardım etmiştim. Adam olalım ve hayatın eziyetini ve mücadele gerektirdiğini erkenden anlayalım diye bizi bir akrabasının yanına köye bıraktığını hatırladım buraya gelirken. Çoktan unuttuğum bir şeydi. Bizi köye bırakmadan önce yolda anlatmıştı. Bizim yaşlardayken çok yoksulluk çektiğini falan filan. Kendince öğüt veriyordu; ama bana kafa ütülemek olarak geliyordu. En uyuz ve sinir olduğum lafları öyleydi. Şimdi en sevdiğim hikayedir: Gençliğinde bahar ayında erikler olduğunda toplar, bağıra çağıra satarmış. İkisi amcamız ise böyle işlerden utanır ve uğraşmazmış böyle işlerle. Babam kazandığı parayla helva, sosis gibi yiyecekler alır, evdekilerle paylaşırmış. Senin gençliliğinden ve o zamanki çektiklerinden bana ne arkadaş demiştim içimden. Düşüncemi desem bağırıp çağırırdı. Ondan intikam almaya karar vermiştim. Köyde konuk köle olduğumuz evin eriklerini toplayıp kasabada satmıştım. Issızlıktaki o ev çalışma kampından beterdi. Kazandığım parayla şarap alıp deli gibi içmiştim. Sen bana o zaman çok kızmıştın. Ama ben sana demiştim. O cimri köylü paramızı vermezdi ve dediğim gibi çıktı. Uslu, terbiyeli ve çalışkan olman hiçbir işe yaramamıştı. Ben sana demiştim, gel sen de iç, canın çok istediği halde içmemiştin. Benden faklı olabilirsin; ama kimi suçlarda ortak olabilirdik. Bazılarında olduk da."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İSA YERYÜZÜNDE
Mistério / SuspenseZengin aile şehirden kaçıp vahşi ormana sığınmak zorunda kalmıştır, bir mağarada yaşamaktadırlar ilkel insanlar gibi, babanın peşinde bir mafya vardır. Aile ormanda hayatta kalmaya çalışırken birçok zorlukla karşı karşıyadır. Evin 14 yaşındaki oğlu...