YÜREK IŞILTISI Bölüm 111

6 9 0
                                    


108

Yarım saat sonra hava kararacaktı, barınak kurmak için kendine yer seçiyordu, çok öteden ateş parıltısı gördü, bu belki de başka bir şeydi, bir parıltı vardı orada, çok ilerdeydi, karnı çok açtı ve eğer orada kamp kuran birisi varsa yiyecek aşırabilirdi, bu işi bir kez becermişti nasılsa. İlerledi.

Kampa çok yaklaşmıştı. İri ateş çatır çatır yanıyordu. Ateşin başında otuzunda gösteren sarışın ve mavi gözlü bir kadın vardı. Başında kırmızı bere vardı, saçları iki yandan dökülüyordu aşağıya. İnce fizikli kadın güzeldi, altında asker pantolonu vardı. Tırnakları kırmızı boyalıydı. Ne işi vardı acaba geçit vermez bu ormanda, yolda mı kalmıştı, yolun mu şaşırmıştı? Üstelik tek başına. Çevrede kimse görünmüyordu. Çadırda da kimse yoktu anlaşılan. Bu kadına dair 250 roman yazılabilirdi. Basit bir duruşuna bile. İsa onda annesinin ahbap edindi kadınların izlerini gördü. Sırtında siyah parkesi vardı. Kadın ya kahve ya çay içiyordu. İsa bunları içmeyeli çok olmuştu, asırlar olmuştu sanki ve ölürdü bunlar için. Sıcak bir kahve ve çay dünyanın en müthiş şeyiydi o an... bildiği her şeyi unutmuştu, kahve içmek için deliriyordu, çadırın içine bakabiliyordu saklandığı yerden, içerde uzanan kimse yoktu, üç kez baktı, tam emin olmak için, bu kadının ona zarar verebileceğine dair en ufak bir izlenim, ipucu bile bulamadı. Kadın burada mahsur kalmış olmalıydı. Belki de kocası ya da sevgisi yardım çağırmaya gitmişti, bu yüzden yalnızdı.

Hedefine kilitli bir ok gibi kadına doğru ilerledi.

Kadın onun yaklaştığını görür görmez panikle eline baltayı aldı, yerde duran, ayak dibindeki baltayı.

"Sen de kimsin? Sakın yaklaşma! Hırsız gibi nerden türedin sen birdenbire? Beni mi gözlüyordun?"

"Endişelenmeyin hanım efendi, sadece buradan geçiyordum, sizi gördüm ve bir merhaba diyeyim dedim."

Bir adım attı.

"Yaklaşma dedim!"

"Sakin olun bayan. Ben zararsızım inanın."

"Sana inanmıyorum! Sen bir vahşiye ya da bir hayduda benziyorsun ya da sokak çocuğuna, hırsız mısın nesin?"

"Ben iyi biriyim. Herkes iyi olduğunu söyler; ama ben gerçekten iyi ve zararsız biriyim."

Kadın güldü alaycı: "İyi biriymiş(!) Ama çakal gibi bakıyorsun. Bir çıkar için buradasın. Tamam madem iyi biriyim diyorsun. Bana hemen iyi bir şey söyle. Çabuk o zaman inanırım."

"Peki."

"Hemen dedim, üç saniyen var."

"Yüreğim geyiğin ardında/ Değil burada/ Yüreğim her nerede olsan da..."

"Kim söyledi bunu sana?"

"Bir dostum... Bana kahve verir misiniz?"

"Tabi; ama o çay değil. Sıcak çikolata."

"Ooo, bu süper!"

"Sakın yanlış bir hareket yapma, ellerini ensende birleştirerek yaklaş ve karşıma otur."

"Asla efendim. Ama siz de baltayı indirin lütfen."

Kadın baltayı indirdi. İsa kadının işaret ettiği yere oturdu.

"Bıçağını çıkar!"

"Bıçağım yok."

"Çocuk mu kandırıyorsun, bu ormanda bıçaksız gezmez kimse!"

İsa çorabına sakladığı bıçağı çıkarıp yere attı, kadın bıçağı aldı, beline yerleştirdi, balta elindeydi ve çadıra gidip kupayla geldi. Ateşin üstündeki çaydanlıktan sıcak su koydu kupaya ve genç adama uzattı.

İsa ona gülümsedi: "Teşekkür ederim, efendim."

İSA YERYÜZÜNDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin