49
Gün doğmuştu. Güneş vardı. Nihayet güneş görmek acayip sevindirdi onu. Toparlanıp hemen yola koyuldu. Bugün geyikleri bulmayı umut ediyordu.
İlk gün geyiklere dair hiçbir iz bulamadı. Ara ara mola vermişti. Uygun bulduğu yerde kamp kurup ateş yakmıştı. En iyisi kar yağmamasıydı. Dünden kalan tavşandan son küçük parçayı yedi. Açtı.
İkinci gündü. Belki de yanlış yöne doğru ilerliyordu. Ama içinden bir ses devam etmesi gerektiğini söylüyordu. Ateş için odun aradığı sırada bir fare yakaladı ve akşam yemeği bulduğu için çok sevindi. Fareyi dala geçirip pişirip yedi.
Mutluydu. Ağza çok az pişmiş biri yiyecek bile gitmesi müthiş iyi ve moral vericiydi.
Üçüncü gündü. Yere yatık çürüyen bir ağacın gövdesinde bulduğu kurtları yedi. Artık öyle ne buluyorsa yiyordu. Karlı taşların altını açıp bakıyor böcek arıyordu.
Açlık giderek daha acımasızca kendini hissettiriyordu. Ağaç altlarında sıçan, fare ve böcek arıyordu. Çalıları araştırıyor. Ağaçlara bakıyordu. Bir hayvan leşi arıyordu.
"Bu gidişle aklımı kaçırmasan iyi" dedi ve güldü.
Dördüncü gündü. Donmuş bir tilki leşini bulunca dünya onun oldu. Bu leş yenmese de yenecek gibiydi. Ateş yaktı sevinçle. Derisi delik deşik olmuş tilkiyi alıp ateş yakacağı yere taşıdı.
Beşinci gündü. Yiyecek hiçbir şey bulamadı
Altıncı gündü. Karı kazıp kuru otları yemeye çalıştı.
Yedinci gündü. Ağaçta ölüp kalan baykuş etiyle aklı ve azmi yerine geldi.
Sekizinci gündü. Yiyecek hiçbir şey bulamadı. Ama yılmak ölüm demekti. Devam etme gücü buldu kendinde. Ustanın telkinlerini döndürüp duruyordu zihninde. Hep yiyecek bir şeyler bulacağını hayal etti.
Moral ve güç veren şeyler hayal edip düşünüyordu. Sayıklar gibi.
Dokuzuncu gündü. Yiyecek bir şey bulamamıştı ve barınak yapıp ateş yakmıştı. Açlıktan bitkindi. Güldü. "İşte tam sırası. Ruhunla doyur mideni. Ustanın sözlerinin tam uygulanma anı geldi çattı." Hareket edecek hali yoktu.
Çeşitli sesler duymaya başlamıştı. Yoksa ölüyor muydu? O sesler neydi? Açlığın etkisiyle olmayan sesleri duymaya başlamış olmalıydı. Pançoyu ve geyikleri hayal etti. Geyik bulup eve döndüğünü... Yoksa kendini mi kandırıyordu bu hayallerle? Hayaller biterse kendi de biterdi. "İnan" dedi kendine. Kolunu kaldıracak hali yoktu. Uykusu vardı. Çok yorgun hissediyordu kendini. Korktu. Ya uyuyup uyanamazsa? Yok; aklı yerindeydi. Sadece açlık yüzünden böyle garip hissediyordu. Uyuyunca dirilirdi bedeni ve zihni. Kendini uykuya bırakırken ormanın seslerini dinledi. Bir baykuş öttü. Sonra başka bir kuşun çığlığı. Bir kurt uludu. Bu onu ürküttü; ama sarsılmadı.
Seslere sevinmişti. Yalnızlığının delindiğini, yapayalnız olmadığını fark edip gülümsedi. Onlar burada olduğuna göre burada yiyecek vardı.
Kabus görüyordu. Uyandı. Kurt ulumaları çok yakından geliyordu. Mızraklardan birini eline aldı. Ateş sönmeye başlamıştı. Hemen ateşe odun attı. Uyumamak için direndi; ama uykuya yenik düştü.
Gün aydınlanmıştı ve kar yağıyordu. Rabbani kamp alanında kurt izleri fark etti. Kupasından sıcak su içip yola koyuldu. Birkaç saat sonra kar şiddetini arttırmıştı. Ormanın bu alanı seyrek ağaçlıydı. Birden sağ tarafında, yerde bir takım izler fark etti. Yaklaştı. Eğilip baktı. Bu izler geyik izlerine benziyordu. Evet, geyik iziydi!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İSA YERYÜZÜNDE
Misterio / SuspensoZengin aile şehirden kaçıp vahşi ormana sığınmak zorunda kalmıştır, bir mağarada yaşamaktadırlar ilkel insanlar gibi, babanın peşinde bir mafya vardır. Aile ormanda hayatta kalmaya çalışırken birçok zorlukla karşı karşıyadır. Evin 14 yaşındaki oğlu...