YÜREK IŞILTISI Bölüm 28

12 25 1
                                    


28

Adem mağaraya girdi Rabbani'yle. Kızı onu görür görmez kucağına atladı ve ona sarıldı, Adem onu yanaklarından öptü ve saçını okşadı: "Prensesim nasılmış bugün bakalım?"

Az sonra İsa'ya göz kırptı: "Evlat nasılsın? Bugün de kavuştuk. Şükredelim!"

İsa gülümsedi.

Ateş başından yemek yiyerek başlarından geçenleri anlatıyordu Adem: "Bu Rabbani, bu çocuk tam bir vahşiymiş meğerse..."

"Yok, efendim."

"Ama yeri gelince de tavuk kadar korkak. Bir kirpi kadar korkak... bir kaplumbağa kadar... o an beni yaktı yıktı geçti silindirler gibi. Hayal kırıklığıyla mahvoldum... hiç yakıştıramadım, hiç beklemezdim bunu ondan... sen anlatsana ne kadar mide bulandırıcı biçimde korkak olduğunu."

"Ama sen eni pumanın ağzına veriyordun nerdeyse kabul etseydim."

"Ama senin onun ağzına vermedin mi? Seni acayip vahşi seni!"

Gülmeye başladılar, diğerleri anlamamıştı, ne ağza veriliyordu ki?

Adem bir koluyla onu kucakladı ve sardı, yanağını öptü, kafasını okşadı. Bu yakınlık ve olağanüstü samimiyet anında İsa'yı deli etmeye yetmişti, babası kimseyi böyle sevmezdi, kendi öz oğluna bile böyle davranmıyordu yıllardır, (kızına yakınlığı elbette başkaydı) peki bu Rabbani denen kaba ve pis kız nerden çıkıvermişti yırtık dondan çıkan cinsel organ gibi? İsa öfkeyle Rabbani'ye bakıyordu ve dişlerini sıktı, sağ elinin yumruğunu.

"Büyük işler başardın vahşi! Beni hayatımın ilk ve en büyük hayretlerine düşürdün. Bir çocuktan, bir kız çocuktan beklenmeyecek bir performanstı bu!" Rabbani'nin sırtını sıvazladı. Bir daha yanağını öptü. Ruhunu onun yanağına gömer ya da teslim eder gibi. Gözlerinde acayip bir mutluluk ışıltısı vardı. "Bize şans getirdin. Bize çok iyi geldin! Sen olmasan herhalde ölmüş olacaktım. Ailem seninle daha güçlü, güvende ve iyilik bulmuş olacak. Kalkınacağız."

Herkes uyumuştu mağarada. Tek uyumayan İsa'ydı. Bir sağa bir sola dönüyordu. Uykusu bir türlü gelemiyordu. Onu çok huzursuz eden bir şey vardı ve sonunda onu kendine itiraf etti. Babasının Rabbani'ye söylediği övgü dolu sözler. Hatta bunu aşan, hayranlık ve aşk gibi şey. Onun sırtını sıvazlaması, onu öpmesi... çok derin bir kıskançlık hissediyordu. Babası en son onu öyle ne zaman kucaklamıştı? Hatırlayamadı. Oradan kalkıp Rabbani'yi uykusundan kaldırıp onu güzelce tutup mağaranın duvarlarına çarpmak istiyordu. Onu bir kaşık suda boğardı.

Bu kızı onların başına saran pis ve hırsız alkolik Tevrat'tı, çok mu çok sevdiği amcasına küfürler yağdırdı içinden. Oysa amcasına hiçbiri zaman toz kondurmazdı.

Ertesi gündü.

İsa kız kardeşine baktı, Su uykuya dalmıştı, annesi gelene kadar kız kardeş ona emanetti, İsa dışarı çıktı.

Adem karısıyla baş başa kalmak için ormanda gezintiye çıkmıştı ve dönüşte su alacaktı. Rabbani ise ormanda keşif yapmaya çıkmıştı, mümkün olursa avlanacaktı.

İsa içeri geçti, hava serindi ve dışarıda onu oyalayacak güzel bir şey bulamamış ya da bir şeye kanalize olamamıştı. Ateş başına geçti ve ateşe odun attı.

Kapı çalınıyordu, İsa gidip Rabbani'ye kapıyı açtı.

"Nasılsın ufaklık?" dedi güldü.

İSA YERYÜZÜNDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin