120
Ertesi günün öğle sularıydı, genç adam sabahtan beri epey ilerlemişti ve ilerleyecek gücü kalmayınca kamp kurmuştu, orada yiyecek araştırması yapmak için harekete geçti, bir tavşan peşinde bir saat dolandı; ama tavşanı her seferinde elinden kaçırdı, oysa ona çok yaklaşmıştı ve nerdeyse onu yakalıyordu, çok üşümüştü, kan ter içindeydi ve kamp yerine dönüyordu öfke ve hayal kırıklığı içinde, çıldırmış gibiydi, kafasının içinde bütün suçu fazla heyecanlı olmasına bağlıyor ve kendine kızıyordu.
Kamp alanına çok yaklaşmıştı. İlerden bir ses fark etti ve durdu zınk diye, eğildi, ötede bir kıpırtı fark etmişti, ağaç dalları oynamıştı yerinden ve yere kar tabakaları düşmüştü. Yüz metre kadar ilerde yoğun ağaç kümesi vardı, bir geyik o kümeye daldı. İsa bu kez heyecanlı değildi. Dikkatli ve yavaş adımlarla o bölgeye yanaştı. Tek başına dişi bir geyikti bu, bu geyik tek başına ne yapıyordu burada böyle. Ona daha da yaklaşmayı denedi; ama geyik sesi duyup dikkat kesildi, onu ürkütmeden ona yaklaşmak imkansızdı, mızrağı atsa bile onu vuramazdı. O esnada 6 metre kadar önünde bir tavşan belirdi birden, kendine yiyecek arıyordu, genç adam nişan aldı ve mızrağı fırlattı, mızrak tavşanı ıskaladı, genç adam tavşanın peşinden gidiyordu, onu gören geyik basıp gitti, genç adam mızrağı bir kez daha attı, mızrak çok kötü biçimde gidip saplandı yere. Genç adam koştu bütün gücüyle ve kapaklanarak atladı tavşanın üstüne, tavşan iki elinin arasından yağ gibi kayarak giderken genç adam göz yaşları dökmeye başladı, 2 metre kadar ötesindeki geyikle göz göze geldi ve şaşıp kaldı, neden kaçmıyordu, geyiğin yaralı olduğunu fark etti, geyik ayağa kalkmak istiyor; ama düşüyordu, anlaşılan bir ayağı kırılmıştı. Kaçıp giden geyiğin annesi olmalıydı.
"Etim var! Etim var! Karnım doyacak!" diye bağırdı sevinçle. Bıçağını çıkardı, geyiğin arka bacaklarından birini kesip aldı ve omzuna yerleştirdi. Biraz yürüdükten sonra kamp alanına geldi. Sonra ateşe odun attı, teneke saç üstünde eti parçalayıp pişirmeye başladı. Et piştikçe havaya minik baloncuklar saçmaya ve cızırdamaya başlamıştı. Genç adam büyük bir mutlulukla ağzının suyu akarak ete bakıyordu. Yutkundu. Elleri kan içindeydi ve kan kokusu yoğundu; ama bu umurunda değildi. Et tam pişmemişti; ama dayanamayıp bir parça kesip ağzına attı, ağzı yanarak yedi. Hohladı ki yangın sona ersin. Aynı anda birçok et dilimi pişiyordu saç üstünde, pişenleri alıp kenara koydu ve yeni et dilimlerini saçın üstüne yerleştirdi. Sonra tıka basa etleri yemeye başladı. Karnı şişmişti, o kadar çok yemişti ki bir an kusacak gibi olmuştu. Biraz daha oturduktan sonra kalktı ve geyiği sürükleye sürükleye kamp alanına çekti. Üstünü karla örttü. Bir an kusacak gibi oldu. Geyiğe baktı zevkle. Günlerdir ormanda yol almak zayıflayıp erimesine ve güç kaybetmesine; özellikle yağlarının yok olmasına yol açmıştı. Bu geyiği yiyip bitirene kadar burada kalsa ve güç toplasa iyi olurdu. Protein depolar, kaybettiği kiloları geri alırdı. Ayakları da dinlenirdi. Bu geyiği bulması büyük bir şanstı. Bu yola ara vermek ona moral olarak çok iyi gelirdi. Ve böyle yapmaya karar verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İSA YERYÜZÜNDE
Mistério / SuspenseZengin aile şehirden kaçıp vahşi ormana sığınmak zorunda kalmıştır, bir mağarada yaşamaktadırlar ilkel insanlar gibi, babanın peşinde bir mafya vardır. Aile ormanda hayatta kalmaya çalışırken birçok zorlukla karşı karşıyadır. Evin 14 yaşındaki oğlu...