YÜREK IŞILTISI Bölüm 92

12 22 0
                                    

89

"Ne aptalca laf! Sıkıntılı hissetmek her an var. Aristo şöyle der: Mutluluk kendine yetebildiğindir. Buna bak her zaman sen. Umursana çektiğin acıları ve gözünde devleştirme. Sana bağlı bulutların ardındaki güneş. Ama beklemelisin ne kadar acı çeksen de ve devam etmeyi becermelisin. Vakit senin için usul usul akacaktır. Gecende ay senin için kıpırdayacaktır. Gündüzünde güneş senin için nefes alıp verecektir. Ve seni umursadığını ve kalbinden geçenleri hayatın yok saymadığını anlayacaksın. İnceliklerle ve yavaşça ve bazen akıl almaz hızla yol alır hayat. Ondan hızlı gitmeye çalışma. Yaşamak rüya görmek gibidir. Bu rüyanın sana ait olduğunu unutma, sen de ona aitsin. Gözünü açık tutacaksın. Kurtuluşunu bulmak için. Kurtuluşunun kanatlarını açması için de katlanacaksın başına gelenlere, şikayet etmeyeceksin. Hayatın seni zorlayan ve hoşlanmadığın yönlerinin de bir anlamı olduğunu, sana zarar yerine fayda verdiğini düşüneceksin. Hayatı, başına gelenleri idare edeceksin, berbat hislerini ve insanları görmezden geleceksin. Bu senin rüyan; diğer deyişle hayatın. Bu rüyada elbette senin için en iyisi ve güzeli tasarlanmıştır. Bu rüya elbette zorluk barındıracaktır. Ondan umut kesersen zirveye nasıl varırsın ki? O senin harikandır ve haritandır. Özlemlerin; diğer deyişle acıların, sana zor gelenler her şey, kalbini kıran her şey zirveye hakkıyla varman için hayatına sokulmuştur."

Güldü. "Peki. Melekler gerçekten var mı?"

"Var."

"Hiç gördün mü?"

"Hayır."

"Konuşuyorsun sadece. Dayanağın yok."

"İyi şeyler mutlaka vardır ve melekler söz konusuyla elbette vardır. Solucanlık yapma!"

"Ney? Nasıl nasıl?"

"Solucanlık yapma."

Güldü: "Sevdim bunu. Uzun zamandır kimse espri yapmamıştı bana. Bana solucanlık yapma diyen ilk insansın."

"Dalga geçmeyi kes! Yoksa hayatının ilk ve en sert tokadını atan insan olurum."

"Yok usta; şaka yapmıştım."

"Kalbindeki iyi şeyleri, umutları koruman lazım, sabırlı olman lazım. Sana güç kaybettirdiğini sandığın şeyler hep olur. Hayatın kıvılcımı zor şeylerde saklıdır. Onlarla ilerlersin. Büyür ve öğrenirsin.Her şeyin acayip kutsal bir derinliği vardır. Zorluklardan geçerek o büyüyü kavramaya ve hissetmeye başlarsın. İlerlemek kolay olmaz ki. Fırtınalarla da baş edecek yöntemler geliştirmen lazım. Hayat bu. Rüya bu. Gerçeği görmek mücadele gerektirir. Tablonu istediğin renklere boyayabilirsin. Hayatın bir tablodur. Her şeyin daha iyi olacağına dair hayaller ve düşünceler geliştirmelisin."

"Bir ara yaptım bunu; ama bu bana şimdilerde palavra geliyor. Ama ölmeden belki bir melekle tanışırım, ha?"

"Görmeyi dilemek ve istemek da kapı açar sana. Kalbin ve zihnin açıksa ve şansın varsa görürsün. Bilemeyiz. sana yanaşan bir insanın, kedinin, kurdun, betonların arasında çıkan bir bitkinin ya da çiçeğin bir melek ruhu taşıdığını ya da ona meleklerin eşlik ettiğini düşünmezsin. İşler böyle normalde. Bir kitapta okumuştum. Buna inanırım: Melek ruhu taşıyan insanlar var, melek ruhu taşıyan hayvanlar var. Bazılarına melekler eşlik eder. Onları melekler yönlendirir gerektiğinde."

Eski battaniyelerin altına gömülmüşler, uykuya dalmışlardı.

İsa aniden korkarak uyandı. Bir şey ona dokunuyordu.

Yaşlı adamı gördü: "Korkma benim. Üstün açılmış da örtüyordum."

İsa ondan çok korkmuştu, moruk bir iş mi çeviriyordu yoksa? Bilemiyordu. Daha dikkatli olmaya karar verdi, güzel laflarla onu kandırıp güven kazanmaya çabalıyor olmalıydı.

Sabahın erken saatleriydi. Yaralı ve kan revan içindeki ufak tefek adam güçlükle ilerleyerek geldi ve yaşlı adama bir şey demek isterken yere çuval gibi yıkıldı. Korkuyla uyanan yaşlı adam ve İsa ona bakıyordu.

"Sana ne oldu böyle?" diye sordu yaşlı adam.

"Kurtlar saldırdı, kardeşimi öldürdüler. Burayı terk etmeseydik keşke sözünü dinleyip.

Ufak tefek adamın bakışları donuklaştı ve sabit kaldı, ölmüştü,

Yaşlı adam açık kalan gözleri kapadı.

+!&

İSA YERYÜZÜNDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin