Bölüm 2

57 34 8
                                    



2


"Dayanışmazsak buradan sağ kurtulamayız. Kendini bırakma. Topla kafanı. Bu zor günler çok geride kalacak. Güven bana."

Havva'nın gözlerinden yaşlar düştü. "Bıktım buradan! Evimi özlüyorum, eşyalarımızı... her şeyimizi, hayatımı..."

"Ben de. Ama şimdi yapacak bir şey yok. Sabretmeliyiz. Direnmeliyiz. Direncimizi zayıflatacak düşünceler bizi erken öldürür. Topla kafanı. Sen zayıf bir kadın değilsin."

İsa başını annesinin dizine koydu. Anne başı okşadı. Genç adam da üzülmüştü. Bu katlanılması zor günlerde ailesi için bir şeyler yapmak istiyordu hep, mesela babasıyla ava gitmeyi. Ama annesi ona bir şey olur diye izin vermiyordu. Kardeşi hastaydı. İsa da hasta olursa ilacı nerden bulurlardı. Adem oğlunu avuturdu: "Annenin ve kardeşinin güvenliği için burada kalman doğru." Anne, kızı hastalanınca oğlunun üstüne daha çok düşer olmuştu.

Canını sıkma anne, babamın dediği gibi bu günler çok geride kalacak.

"Mankafa, sen ne anlarsın."

"Kalbimi kırdın anne."

"Şaka yaptım" dedi, güldü.

Kadın oğluna bakıp gülümsedi. İyi hissetti bir anda. Gözyaşlarını sildi. Kocasına sevecen bir bakış attı. Kalbinde bir çekiç hissetti.

Ateşten bir patates aldı oğlu için, sonra kendisi için.

Adem bir fıkra anlatmaya başladı. İsa gülüyordu.

Havva dedi ki: "Ormandan elin boş gelmiş ve bize palyaçoluk yapıyorsun."

Adem bozuldu: "Fıkra seni sarmadıysa başka anlatayım?"

"Kes şunu! Ateşin çıtırtısı daha iyi."

"Peki."

"Ben bir mankafayım de."

"Neden?"

"Biliyorsun."

"Peki. Pes ediyorum. Mankafayım."

Havva güldü, hemen peşinden bağırdı: "Sana inanamıyorum! Bizi bu cehennem gibi ormanın bir parçası ettin!

"Ama ben..."

"Sus! Sesini duymak istemiyorum!"

İSA YERYÜZÜNDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin