YÜREK IŞILTISI Bölüm 69

11 23 0
                                    


67

İsa, kümesin önünde diz çökmüş içerdeki tavuğa bakıyordu. Sıkıldı. Ateş başına geçti. "Acaba Rabbani şu an ne yapıyor?" diye düşündü. Belki de ölmüştü ve bir daha onu hiç göremeyecekti. Gözlerinden yaşlar düştü. Onun yokluğu ölümden beterdi. Çünkü ölü olsa bir iki gün üzülürdü; canlıysa iş başkaydı, kafasının ona takılı olması hasta etmişti. Şimdilik çözümsüz gıcık işti! Elinden beklemekten başka gelen bir şey yoktu, asıl gıcık olan çaresizliğiydi, her gün onu bekleyiş kıvranışıydı, onu düşünmesiydi, onun geleceğini umut etmesiydi. Canı çok sıkılmıştı. Günün akışı ve havanın atış ritmi, mağaradaki bu alışılmış yemek kokusu... (ev kokusu gibi) her şey berbat geldi gözüne. Burayı terk etmeyi ve daha çok insanın yaşadığı bir yere, bir şehre gitmeyi düşündü. Oraları hayal ediyordu, şehirde geçen eski yıllarını.

Ertesi gündü. Ormanda kış bütün çetinliğiyle kendini göstermişti. Açlıkla çaresizleşen ve bitkin düşen kimi hayvanlar yoğun kar yağışının ara verip seyrelmesini fırsat bilip yiyecek arayışına girişmişlerdi. Erken uyanan İsa diğerlerine baktı, kardeşi yatağındaydı, babası ise annesine sarılmış kendi yatağında uyuyordu. İsa ses çıkarmamaya özen göstererek dışarı çıktı. Kaç gündür mağarada çok sıkılmıştı. Oyalanacak, ona iyi gelecek; diğer deyişle kalbini ya da zihnini tutacak bir şey arıyordu. Bir şey bulamadı ve kümesin önüne geldi, onu tutup kümesten çıkardı, biraz gezip hava alsın diye. Diz çökmüştü ve tavuğun çevreden dolanmasını izliyordu. Aniden ortaya çıkan tilki tavuğu aldığı gibi fırladı. Bıçağını belinden çıkaran İsa da fırladı. Tilki ormanın derinliklerinde kaybolmak için çabalarken arkadan koşan İsa da onu gözden kaybetmemek için çabalıyordu. Ama tilki ustalıkla koştuğu içini git git mesafeyi açıyordu. İsa, tek dostunu ona kaptırmanın öfkesiyle işi hırsa bindirmişti ve hızlandı. Korku çığlı atan tavuk ise büyük sarsındılar içindeydi ve tilkiden kurtulmaya çabalıyordu. Tilki onu tek kanadından yakalamıştı. İsa, tavuğun yakarışlarını takip ediyordu. Tilki yamaçtan geçerken yuvarlandı ve ağzındaki tavuğu düşürdü. Taklalar atan tavuk 50 metre kadar aşağıdaki düzlükte doğrulur doğrulmaz fırladı canını kurtarmak için, var gücüyle koştu ve kayıp dereye düştü. Tilki de taklalar atarak yamacın dibine gelmişti ve derede süratle gözden uzaklaşan tavuğu üzülerek seyretti. İsa, yamacın orada durmaya çalıştı; ama hızlı geldiği için ayarlama yapamadı ve o da yuvarlanarak aşağı gitti. Oradaki iri kayalardan birine çarptı başını ve bayıldı.

Kısa bir süre geçmişti oradan yüklü katırıyla geçmekte olan saçı sakalı uzun adam iri yarı gövdesiyle İsa'nın başında goril gibi dikildi ve hazine bulmuş gibi ama sakince onu inceliyordu.

"Umarım ölmemiştir. Çok güzel bir çocuk bu!" diye söylendi. Ellerine dokundu. Nefes alıp almadığını burnuna yaklaşıp baktı. Yaşadığını anlayınca sevindi. Karda kan izi vardı. Başı usulca çevirdi. Kan akan küçük yarığı gördü.

Katırdan bir giysisini çıkardı, parçalayıp İsa'nın başını sardı. Onu katırın üstüne, yüreklerin ortasına yatırıp bağladı, üstüne yorgan serdi, başına bere taktı ve yoluna devam etti.

3 saat kadar sonra isa kendine geldi. Başında sert bir zonklamayla. Bağlı olduğunu fark etti. Katırı ve yapılı adamı. Korktu.

"Bayım" dedi çekinerek. "Neden beni bağladın?"

İSA YERYÜZÜNDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin