Bölüm 15

18 28 1
                                    



15


"Onlar var olmak için birlik olup kendi çarelerini üretmişler. Gazeteler yalan haberlerle dolu. Çeşitli suç isnat edilen masumların evlerine gece yarısı baskınlar yapıyorlar, gazeteler bunları yazıp duruyor, televizyonlarda aynı satılmış gazeteci ve yazarlar konuşup duruyor. Normal insanlar işinde gücünde ve gerçeklerden haberleri yok tabi. O kadar aptal, ahmak ve fikirsiz insanları tanrı gibi sunuyorlar insanlara. Hayret ediyorum. İnsan olmamızı sağlayan ve buna olanak veren hiçbir şeyi sevmiyorlar ve onları yok ediyorlar."

"Harika haberlerle gelmişsin. İçimi açtın ve umutlarımı güçlendirdin."

"Üzgünüm. Gerçekleri sordun ve söyledim."

"Takılıyordum sana."

"Sen tanıdığım en kuvvetli adamsın, abi"

"Sen de idare edersin."

Gülüştüler.

Mağara önündeydiler.

Yumruklaşır gibi güreştiler şakadan.

Rabbani, at ve eşeği yakındaki ağaca bağlayıp kütüğe oturmuştu. Sigara içiyordu. Adem onu fark etti: "Bu sigara içiyor."

"Birkaç dal verdim, yolda alıştı, bağımlı değil."

Tevrat yükleri indirdi: "Yolda kurtların ve ayıların saldırısına uğradık. Erzağın bir kısmını yağmaladılar. Geceydi, çok yorgunduk ve çok zor uyandık. Makarna, balık konservesi, pirinç, un, ceviz, baharat, tuz, çay, kahve, şeker, zeytinyağı...Başka bir sürü şey getirdim parça parça. Getirdiğim tavuk yaşıyor mu?"

"Evet, çocuklar ona canı gibi bakıyor."

"2 tavuk daha getirdim ve bir horoz. Bunlardan civciv alabilirsiniz. Biraz ilaç ve mermi..."

İsa, tavukları ve horozu alıp kümese kapattı. Son erzakları el birliğiyle içeri taşıyorlardı.

"Çok üşüdüm" dedi Tevrat, güldü, "İçeri geçelim, sizin cennetinize. Senin ateşini ve bitki çayını özledim..."

Ateşin başına henüz üşüşmüşlerdi.

Tevrat dedi ki: "Tavşanlar nerde Rabbani?"

"Ah, unuttum."

"Onları temizleyip hazırlayıp getir, yemekte onları yiyelim."

Rabbani dışarı gitti.

"Yolda üç tavşan avladık. Hepsini de Rabbani avladı. Bu işi nasıl beceriyor, akıl erdiremedim. Çok iyidir."

Adem'in gözlerinin içi parladı. Dizinin dibinde kızı vardı.

Havva Rabbani'ye dışarıda yardım ediyordu. İsa ise ikisini seyrediyordu. Daha çok Rabbani'ye bakıyordu, bu kız gözüne çok tuhaf geliyordu, merakla onu inceleyip duruyordu. Kız onu umursamaz görünüyor, ona hiç bakış atmıyordu.

İçerde ise muhabbet sürüyordu keyifle. Tevrat dedi ki: "Rabbani harika bir kız. Senin çocuklarla da arkadaşlık eder. Arkadaşlar iyidir. Hele de böyle bir yerde. Görüşmeyeli nasılsın abi?"

"Aynı sıkıntılarda yuvarlanıp gidiyoruz işte."

Tevrat gülümsedi: "Ve umutlu. Eklemeyi unuttun."

"Öyle diyelim."

"Bazen sağ olmak yetebiliyor. Neden öyle baktın?"

"Suratın bir korkağı andırıyor ve tilki gibi bakıyorsun. Bizi getirdiklerinle çok heyecanlandırıp mutlu ediyorsun. Kanalizasyonda yaşayan bir sıçan gibi dirayetlisin. Bravo sana kardeşim!"

"Demek öyle, ha? Teşekkür ederim."

Güldüler.

Adem dedi ki: "Kızma kardeşim. Sadece eğleniyordum."

"Şu an kanalizasyonda yaşayan sıçan gibi dirayetli olabilirim. Yüzeye, gün ışığına çıktığımda herkes dişi bir aslan gibi cesur olduğumu görecek. Direnişin lideri olacağım ve zafer bizim olacak."

"Tabi canım. Sen ol da. İtirazım olamaz."

Ateş başında yağda kavrulan tavşan eti yiyerek kahve içiyorlardı.

Dışarıdan eşeğin garip anırması duyuldu.

Tevrat belindeki tabancasını çıkardı, dışarı bakıp geldi.

"Sorun yok" dedi, elinde bir çanta vardı. "Bunu dışarıda unutmuşuz. Size giysi de getirdim." Çantayı açıp giysileri çıkardı. Pantolon... gömlek... her birinize uygun kıyafetler getirdim."

İsa'nın gözleri her zamanki gibi Rabbani'deydi, bu kız nasıl biriydi, tehlikeli bakışları vardı, korkutucuydu. Acaba onunla burada neler yaşayacaktı? Bunu düşününce heyecanlanıyordu.

İSA YERYÜZÜNDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin