63
Gün aydınlanmıştı. Rabbani gözlerini açınca kurt sevindi ve hareketlendi. Uzun süredir uyansın diye onu bekliyordu. Rabbani onun başını okşadı, herhalde bu kurt bir süre bir insanla muhatap olmuş ve doğaya salınmıştı, aksi halde onunla dostluğu bir mucizeydi. Hangi vahşi kurt böyle dost olur ki?
Rabbani dünden kalan etleri yedi, sıcak su içti, tuvalet ihtiyacını giderdi ve yola çıktı.
Kurt önden keyifle ve merakla gidiyor. Arada durup arkasına bakıyor. Rabbani'nin gelmesini bekliyor, arayı açmak istemiyordu; adeta gidilen rotanın sağlamlığını denetleyip kokuları algılayıp çevreyi tarıyordu bir rehber gibi. Yolculuk böyle ilerliyordu. Birkaç saat böyle geçti. Karın daha sert olduğu bir zemine gelmişlerdi. Rabbani ayağıyla yere vurdu. Kızağın kenarlarına baktı, hemen sonra kurda baktı. Diz çöktü. Eliyle onu çağırdı. Kurdun başını okşadı. Aklına bir fikir gelmişti. Kurdun kızağı çekmesine olanak sağlayacak düzenek yapmak için kızakta araştırma yapıyor, eşyalara bakıyordu.
Eski çuvalı atlet gibi kesti ve onu kurda giydirdi ve çekme iplerini ona bağladı.
"Haydi, devam et" dedi. Kızağı itmeye başladı, kurt da olayı kavramıştı, bastı.
Az sonra belli bir uyum, ritim yakalamışlardı. Rabbani arkadan hafif ittiriyor tek ayağıyla, hız alıyor ve sonra iki ayağını koyuyor kızağın arkasına, sonra yine tek ayakla ona yardım ediyordu, kay kay kullanır gibi. Sevinçle kahkaha attı. Kurt işi çözmüştü ve çok süratli ilerliyorlardı.
Hava kararacaktı. Rabbani barınak yapmak için durdu. Ağaçtan uygun dallar kesmeye başladı. Artık barınağın malzemelerini de kızakta taşıyacaktı. Çünkü kurt kızağı çekebiliyordu. Her seferinde yeniden barınak yapma zahmetine katlanmayacaktı.
Ateşi yanıyordu ve dünden kalan birkaç parça et vardı, onu kurtla bölüştü.
Ateşe bakınca keyif duyuyordu, bedeni ve içi ısınmıştı, bir tarafına başını dayayan kurdun lacivert gözlerindeki dostluğu, parlayan ışığı görünce daha mutlu ve huzurlu oluyordu. Kurdun güven, bağlılık ve merhamet veren bakışları onu daha da cesaretlendirip yüreklendiriyordu. Çılgınca bir şeydi bu, inanılmazdı, hayatı boyunca böyle bir hissi ilk kez yaşıyordu, bir mucize gibi ama.
İki gün geçmişti. Rabbani açlığın etkisiyle güç yitirmişti; ama kurt gücünden bir şey kaybetmişe benzemiyordu, anlaşılan o açlığa karşı dayanıklıydı. İlerlerken Rabbani sağına soluna bir av görme umuduyla bakıyordu yol alırken, yumuşak karlı zeminde ilerlemek çok zordu ve kızağı o çekiyordu.
Ertesi günün öğle sularıydı. Rabbani daha deli biçimde açlık hissediyordu; ama dünkü kadar bitkin hissetmiyordu kendini, açlığa alışmış gibiydi. Kafası tekin değildi, düşünceler, hayaller, abuk subuk bir sürü şey geçiyordu kafasından. Adeta rüyadaymışcasına ilerliyordu. Kurt ara ara ona çeviriyordu gözlerini, seni anlıyorum dercesine. Bakışıyorlardı. Rabbani gülümsüyordu ona, göz kırpıyordu, kurt yanına geliyordu ve başını okşayıp yola devam ediyordu.
Gece olmuştu ve Rabbani barınağındaydı, karşısında çatırdayarak yanan ateş ve yanında kurt vardı, kurdun lacivert bakışları ona iyi geliyordu, öte yandan bu yol
sanki bitmez bir baş belasıydı. Büyük bir bezginlik kaplamıştı içini. Yarın bir şekilde yiyecek bulmalıydı. Her zorluğa ya da belaya rağmen onu teskin eden düşünceleri ve hayalleri kafasında sıcak ve yakın tutmayı denedi, onlar güç almasını ve devam etmesini sağlıyordu. Onlarla şarz ediyordu varlığını ve düzene ve güzel bir ritme sokuyordu saat tik takları gibi. Onlarla dinlendiğini hissederdi.
Bir an zaman ve yer kavramından koptu, sadece o anda hissetti kendini, açlığa katlanabileceğini, daha da dayayabileceğini hissetti, öyle bir his gelmişti yüreğine. Çocukluk günlerini düşündü. Sonra yolu düşündü. İsa'nın onu görünce yüzündeki mutluluğu hayal etti. "Acele etme dedi kendine. Her şey çok yavaş ilerler bazen ve ince ve akıl almaz ayrıntılarla. Sakin ol. Soğukkanlı ol. Meselenin; diğer deyişle maratonun finişine çok yaklaştın. Sadece dikkatli ol yeter. Son düzlüklerde paçanı bir belaya bulaştırma da ne yaparsan yap."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İSA YERYÜZÜNDE
Mistério / SuspenseZengin aile şehirden kaçıp vahşi ormana sığınmak zorunda kalmıştır, bir mağarada yaşamaktadırlar ilkel insanlar gibi, babanın peşinde bir mafya vardır. Aile ormanda hayatta kalmaya çalışırken birçok zorlukla karşı karşıyadır. Evin 14 yaşındaki oğlu...