47

1.1K 97 17
                                    

Sizi çok seviyorum. Bütün bu olumsuzlukların içinde güzel yorumlarınız beni ayakta tutuyor. Teşekkür ederim...❤
İyi okumalar:*

Sabah uyandığımızda ilk iş kahvaltı hazırladık.

Yoongi bana yardım ederken aynı zamanda birçok şeyi o halletmişti bu fazlasıyla işime geldiği için sürekli sırıtıyordum ve Yoongi bana kızıyordu.

Akşam çok huzurlu bir şekilde uyumuştuk.
Sabah ise çok huzurlu bir şekilde, uyanmıştık. Gece hiç ağrım, olmamıştı.
Yoongi resmen benim ilacımdı.

"Omletler yanacak şapşal!"
Diye, bağıran Yoongi'ye baktım.
Aklım bunlara giderken, düşüncelerde kaybolmuştum.
Bu sırada da yapmakta olduğumuz, omleti yakacaktım.
Yoongi domates doğrarken bende omletin hazır olduğuna emin olup tabağa, yerleştirdim.
Birlikte masaya birkaç son dokunuştan sonra, oturduk.
İkimiz de çok acıkmıştık. Yoongi masadaki her şeyden azar azar yemeye başladı. Bense, güldüm.
Yiyebildiğim kadar yedim, ve karnımı ovalayarak masadan kalktım doymuştum.
Yoongi de yemeğini bitirdikten sonra ise beraber masayı topladık, temizledik. Her şey yerli yerine, düzene girdiğinde ise Yoongi havuza girmek istediğini söyledi.
Bir bu eksikti.

Peki yüzme bilmiyordum ama evin bahçesinde ki, havuzu her gördüğümde atlayasım geliyordu.
Yoongi'ye mecbur tamam demek zorunda kaldığımda çocuk gibi ellerini çırptı.
Evet bu adam soğukkanlı ve pek gülmeyi sevmeyen biriydi.
-
Yoongi karşıma siyah kısa bir şort ile çıkınca gülesim gelmişti.
Bana anlamsızca bakarak konuştu;
"Hey ne oldu?"
Bende onun bu haline daha çok kahkaha atmaya başladım.
Sinirlenmiş gözüktüğün de kahkaha mı kestim, ama hala gülesim vardı.
"Ne oldu!" Diye tekrar sorduğunda, ciddi olmaya çalışarak konuştum.
"İlk kez böyle gördüm seni."
"Doğru nerdeyse 1 yıl olacak ve biz bir kere bile beraber suya girmedik."
"Öyle oldu sanırım." Dedim ve gülmeye devam etti. Bu sefer Yoongi'de gülüyordu.
"Ben asıl seni merak ediyorum, çabuk giyin." Dediğinde yanaklarım kızarırken, Yoongi sırıtarak bahçeye ilerledi.
-
Yatak odasında dolabı açtım ve elime ilk gelen siyah mayoyu üzerime, geçirdim. Aklım hala Yoongi'nin beni utandırdığı o, cümledeydi.
Derin bir nefes aldım ve aynada kendime baktım. Biraz fazla açık bir mayo olmasıyla birlikte bana fazla gelecek bir mayoydu.
Başka bir şey bulamamıştım. Mutlaka bir alışverişe çıkmam gerekiyordu.
-
İki havlu ile birlikte bahçeye yöneldim.

Yoongi'ye ne kadar görünmek istemesem de mecburen beni görecekti.
Derin bir nefes aldım. Gerçekten utanıyordum.
Yoongi daha havuza girmemiş sandalyelerden birinde oturuyordu.
Büyük ihtimal beni beklemişti.
Beni hala fark etmemesinin verdiği rahatlık ile havluyu üzerime sardım.
Sonra bir anda kararımı değiştirip havlu üzerinden çıkardım ve yere attım. Ne gerek vardı buna? Ne için çekiniyordum? O benim sevdiğim adamdı.
Havlunun yere düşmesi ile Yoongi'nin bakışları bana çevrildi.
Keşke böyle görmeseydi.
İçmekte olduğu meyve suyunu yere püskürttüğünde, gözlerimi kocaman açarak ona baktım.
"Ne yapıyorsun?"
"Yeni sildim oraları ben!"
Bir anda bütün utangaçlığımı geçip çirkef bir kıza bürünmüştüm.
Temizlik konusunda hassastım.
Yere eğildim ve Yoongi'nin döktüğü yerleri elimle sevmeye başladım.
Bir dakika. Ne yapıyordum ben? İyice saçmalamamıştım.
Gözlerimi onu çevirdiğimde bana, kahkahalar eşliğinde güldüğünü gördüm. Evet kendimi fazlasıyla, rezil etmiştim.
İyi iş başardın, Eun Hee!"
Sinirle Yoongi'ye bakarken hala gülüyordu.
"Kes şunu!"
Diye bağırdığımda, gülmesini az da olsa kesebilmişti beyefendi.
Gözlerimiz buluştuğunda derin bir nefes aldım. Sanırım bu havuz fikri pek iç açıcı olmamıştı.
"Çok güzelsin." Diyen Yoongi'ye gözlerimi devirdim. Ellerimi belime, koydum. Ve zemine bakmaya, başladım. Bu sırada beklemediğim bir anda Yoongi'i beni belimden tutup kucağına oturtturdu.
Saniyeler içinde geldiğimiz bu pozisyon beni fazlasıyla utandırırken Yoongi hayranlık içinde bana bakarken, bende toparlanmaya çalışıyordum.
"Bunu sadece benim yanımda giyeceksin."
"Ne?"
Bana biraz daha yaklaştı. Ah Eun Hee! Neden anladığın şeyi bir daha sorarsın ki?
"Diyorum ki." Nefesini yüzüme üfledi.
"Bunu ben yanında değilken giyme."
"Ö-öyle bir şey, n-neden yapayım."
"Ben söylemiş olayım." Dedi ve beni baştan aşağıya süzdükten sonra yüzünü yüzüme yaklaştırdı ve yanağıma uzun bir öpücük bıraktı.
-
"Hadi havuza girelim." Diyip ortamda ki havayı dağıtma çabama gülen Yoongi'ye dil çıkarttım.
"Yüzebilecek misin?"

"Abartma, az çok biliyorum."

"Yine de sana güvenmiyorum, gel buraya." Dedi ve beni sırtına aldı.
Kahkaha atmaya başladığımda oda gülmeye başladı. Benimle beraber havuza atladığında ne olduğunu şaşırmış ona bakıyordum.
Sudan çıktığımız da göz göze geldik.
Hala onun kucağındaydım.
"Ağırsın."

"Öküz!" Diyerek saçını çekiştirmeye başladım. Acı ile inlediğinde zafer ile gülümsedim.
"Asıl öküz sensin." Dediğinde kafasını suyun içine soktum. Onu nefessiz bırakacaktım. Sayesinde, psikopat da olmadım demezdim.
Kafasını sudan çıkardığım da, yüzüme ağzında ki bütün suları tükürdü.
"İğrençsin!"

"Boğuldum."

"Ölseysdin."

"Şimdi nefessiz kalma sırası sende."

"Ne?"
Dediğimden hemen sonra, dudaklarımızı birleştirdi.
Boğmaktan anladığı bu muydu? Havuzun ortasında beni öperek mi nefessiz bırakacaktı?
Asıl psikopat, Min Yoongi'ydi.
Beni havuzun merdivende doğru ittiğinde, kendimi ona bırakmak zorunda kalmıştım.
Hala kucağındaydım, ve bütün ipler onun elindeydi.
Fazla söylenmeden kendimi, ona bıraktım.
O da büyük bir zevkle, beni öpmeye devam ediyordu.
Resmen işine gelmişti.
Hala ona karşılık vermememle, birlikte beni kucağından indirerek havuzdan çıkardı. Havuzun hemen yanında ki oturma yerine benimle, birlikte oturdu. Ve öpmeye devam etti.
Güzel bir nefessiz kalma olabilirdi, ama heyecandan ölmek üzereydim.
Dudağımı daha sıkı kavradı ve öpmeye devam etti.
Sevdiğim adama, karşılık verecektim.
Aynı şekilde bende onu öpmeye başladığımda, gülümsediğini kıvrılan dudaklarından hissetmiştim.
Ben de gülümsedim ve ellerimi boynuna doladım. O da beni daha çok kendine çekti ve öpüşmeye, devam ettik.
Heyecandan ölmek üzere olacağımı, saymıyordum bile.

Sonunda durduğumuzda gözlerinin içine baktım.
"Sen manyaksın."

"Senin benden bir farkın var mı?"
Güldüm.
"Sanırım yok."

"İki manyak birbirlerini bulmuş desene."

"Böyle olmuş, sanırım." Diyip sırıttım.
"Ve bu ikili hiç ayrılmamak üzere buldular birbirlerini, biliyorsun değil mi?"

"Tabii ki de biliyorum."

"Seni çok seviyorum Eun Hee, çok."

"Min Yoongi, sana aşığım."

"Beni hiç bırakma olur mu? Yeşil gözlerin hep benim gözlerime baksın, güzel dudakların hep benimkileri öpsün, her şeyin benim olsun."

"Ben seninim. Seni bırakmak gibi bir niyetim yok. Sen benim herşeyimsin Seni o kadar çok seviyorum ki."

"Bu eller hiç ayrılmasın." Derken aynı zamanda tek eliyle iki elimi kavradı ve dudaklarıma, kısa bir öpücük bıraktı ve konuşmaya başladı.
~
"Koy başını dizimin üstüne, sen rüyalarına dal, ben cennet güzelliğine."

First Love  /  M Y GHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin