Eun Hee'nin kaldığı yere ilerlerken, nefes alış verişimi düzene sokmaya çalışıyordum. Olduğum yerde zıplamamak için zor duruyordum. 5 ay sonunda, hiç olmadığım kadar mutluydum. Kapısının önüne geldiğimde derin bir nefes aldım ve kapı kolunu yavaşça indirdim. İçeri girdiğimde yatağın önünde ki bir kaç hemşire Eun Hee'yi görmeme engel oluyorlardı. Beni fark ettiklerinde gülümseyerek yanıma geldiler. Diğerine göre daha yaşlı olan, hemşire maskesini indirdip kulağıma fısıldadı;
"Sadece 10 dakika."
"Tamam." dedikten sonra odadan çıkmışlardı.
Bense melek gibi uyuyan Eun Hee'ye bakıyordum. O sırada gözlerimin dolduğunu hissettim. Hadi ama, en başta mı? Eun Hee yüzünde ki oksijen maskesi eşliğinde uyurken başucunda ki sandalyeyi yavaşça çekip yanına oturdum. Gözleri hafif aralıktı, ilaçlar üzerinde ki bütün etkilerini göstermişti. Saçlarında tek tel kalmamak üzere kaşları ve kirpikleri de dökülmüştü. Öyle güzel gözüküyordu ki, şuan ona sıkıca sarılıp hiç bırakmamak istiyordum. Öyle çok özlemiştim ki.
"Sevgilim, ben geldim."
Beni duymayacağını bile bile konuşmaya başladım.
"Beni özledin mi?" gülümsedim.
"Ben seni, çok özledim. Tam 5 aydır görüşemiyoruz. Evet tam 5 ay. Seni çok özledim bebeğim."
"5 aydır burada seni bekliyorum. İyileşip bana sıkıca sarılacağın günü hayal ediyorum Eun Hee."
Gözyaşlarımı silerek, devam ettim;
"Benim güçlü sevgilim, bunun da üstesinden gelecek öyle değil mi? Sen ki Kim Eun Hee, herşeye göğüs germiş biri. Tüm zorlukların içinde ayakta kalmasını bilen biri. Herkese örnek olabilecek biri. Benim minik sevgilim." Eun Hee'nin yüzüne baktığımda, dudaklarında küçük bir tebessüm belirdi. Ağzım şaşkınlık ile açılırken, beni duymuş olma ihtimali var mıydı diye düşünmekten kendimi alamamıştım. Beni hissetmiş miydi? Serum takılı ellerine eğilip, dudaklarımı bastırdığımda bu sefer mutluluktan ağlıyordum.
"Beni duyuyor musun? Yoksa hissediyor musun?" Başını okşamaya başladım. "Eğer beni duyuyorsan: Sana gerçekten çok ihtiyacım var Eun Hee. Yeşil gözlerinin içinde kaybolmaya ihtiyacım var. Güzel dudakların ile bana gülümsemene, ellerin ile saçlarımı okşamana ihtiyacım var. Sen benim her şeyimsin Eun Hee. Lütfen beni yalnız bırakma. Yanıma geri dön. L-lütfen."
Hıçkırıklarım arasında konuşmaya devam edememiştim.
"Eun Hee, gerçekten. Çok."
"Lütfen."
"Seni çok seviyorum bebeğim."
"İyileştiğinde hep beraber olacağız. Hiç bir güç bizi ayıramayacak. Sana söz veriyorum. Tamam mı? Min Yoongi sözü." derken kendi kendime gülmüştüm.
"Söz."
"Yanıma gelmeni bekleyeceğim."
"Gelmezsen, bozuşacağız.'' derken gözyaşlarım arasında gülümsüyordum.
"Seni nefes bile almadan seviyorum Eun Hee. Seni bekleyeceğim. Ama beni fazla bekletme. Bekletilmeyi sevmem bilirsin."
Gözlerim duvarda asılı olan saate ilişince 10 dakikayı doldurduğumu fark etmiştim. Yanından asla gitmemek istiyordum. O iyileşene kadar burada durup, ellerini tutmak istiyordum. Ellerine minik öpücüklerimi sunarken bir kaç hemşirenin seslerinin buraya doğru yaklaştığını fark ettim. Eun Hee'nin alnına uzun ama minik bir öpücük bıraktım.
"Seni seviyorum." diye fısıldadıktan sonra, göz yaşları içinde odadan ayrıldım.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.