Sabah kalktığımda yanımda Yoongi'yi görmemek yine ve yeniden canımı yakmıştı.
Onu bu kadar özlüyor olmama rağmen hala bir araya gelememiştik.
Bugün aptal tedavim için hastaneye gidecektim, ardından Yoongi'ye güzel bir sürpriz yapıp kaldıkları yurda gitmeyi düşünüyordum.
Onu görecek olma düşüncesi bile beni heyecanlandırıyor hatta bu heyecan bütün bedenimi ele geçiriyordu.
Bir ay süren özlem sonunda, onu görecek olmak beni çok mutlu ediyordu.
Büyük ihtimal ona sarılı bir şekilde kalacaktım, ayrılamadan.
Ondan uzaklaşmak mümkün değilken, bir ay mesafe girmişti aramıza.
Herşey kısa bir süre içerisinde çok değişmişti, ben bile inanamıyordum.
Yoongi'den uzak kalmayı öğrenmek zor gelmişti.
Her gün bu atlatacağım diye uyuyup daha hüzünlü bir şekilde uyanıyordum.
Tek yapmam gereken sabretmekti.
Yoongi'yi beklemek, ve güçlü olup hastalığımı yenmek.
Eğer bunları başarırsam, karşımda hiçbir şeyin durmayacağını biliyordum. Kendime güvenmemem ve inanmam gerekiyordu. Bunu, bir şekilde yapabilirdim...
-
Hastanede uzun süren tedavim sonrası, doktor eve gidip dinlenmemi söylemişti.
Maalesef ki bu kurala uymayacaktım.
Gördüğüm ilk taksiye atlayıp, yurdun adresini verdim.
Kısa bir süre içerisinde yurdun önüne geldiğimizde, taksiciye ücretini ödeyip arabadan indim.
Derin bir nefes alarak yürümeye başladım çok heyecanlıydım.
Yoongi çok şaşıracaktı, buna emindim.
Buraya gelmeden önce, büyük bir pasta birkaç yemek ve güzel atıştırmalıklar almıştım. Bunların onları mutlu ettiğini, biliyordum.
Heyecanla yurdun kapısını çaldığımda, karşımda gördüğüm Jin'e el salladım.
Ağzı 'o' şeklinde açılırken beni gördüğü için şaşırdığının, farkındaydım. Ani bir hareket ile bana sarıldığında, ben de ona karşılık verdim.
Jin tam bağıracakken, elimle ağzını kapattım ve sus işareti yaptım.
Aynı zamanda kulağına fısıldadım;
"Sürpriz yapacağım sessiz, ol."
Heyecanla başını salladığında elimde tuttuğum poşetlerle bakışmaya başladı.
Güldüm, ve poşetleri eline tutuşturdum.
"Yoongi nerede?"
"En son uyuyordu."
Bir anda Yoongi'nin sesi kulaklarıma dolaştı.
O, özlediğim ses.
Hemen Jin'e baktım ve beni kapının arkasına sakladı. Yoongi görmeden, bunu halletmiştik. İçimde halimize olan kahkaha isteğini zor bastırdım.
"Kim gelmiş?""Yemek!"
"İyide, bir şey söylemedik."
"Uzatma, Suga." Dedi heyecanlı, heyecanlı. Yapacağım süprizi benden çok önemsedi. Aynı zamanda, Jin'in ona Suga demesi beni güldürmüştü.
Daha fazla dayanamayacağımı düşünerek, kapının arkasından yavaş hareketlerle çıktım. Hala beni fark etmemişti. Jin ile göz göze geldiğimizde bana ne yapıyorsun bakışları attı onu umursamadan Yoongi'nin arkasına geçip ellerimle gözlerini kapattım.
Jin bu halimize gülerken, Yoongi'de söylenmeye başladı.
"Taehyung, şakaların baydı. Yoksa Jungkook musun? Jimin?"
Grubun en küçüklerinin Yoongi'yi kızdırdığı bariz belliydi. Gerçekten gülme isteğimi zor bastırıyordum.
Yoongi bir an duraksadı ve konuşmaya başladı:
"Bir saniye."
Jin ile karşılıklı bir şekilde heyecanlı bakışmalara başladık.
"Bu koku." Dediğinde gülümsedim."Yoksa?" Dedi ve bir hışımla arkasını döndü beni gördüğünde gözleri yerinden çıkacakmış gibi, açıldı ve hiç beklemeden bana sarıldı.
Ben de ona sarıldığımda birbirimize kenetlenmiş halde duruyorduk. Bir elim saçlarına giderken diğer elimde ensesini okşuyordu."İnanamıyorum! İnanamıyorum!"
Diye bağırmaya başladığında gülümsedim. Çok şaşırmıştı gelmemi hiç beklemediği kesindi.
"Rüyada mıyım?" Dediğinde burnunun ucunu okşayarak konuştum.
"Değilsin, şapşal kendine gel. Ben burdayım." Dedim ve yanaklarını öpücüklere boğdum.
Aynı şeyi yapmaya başladığında karşılıklı bir şekilde birbirimizi öpücüklere boğuyorduk.
Aynı zamanda kahkahalarımız birbirine karışıyordu. Hiç aralıksız birkaç dakika birbirimize sarılıp, birbirimizin yüzüne öpücükler kondurmuştuk. Birbirimizi gerçekten özlediğimiz çok belliydi.
"Çok özlemişim." Derken aynı zamanda kafasını boynuma gömüp derin bir nefes aldı.
"Bu koku, benim. Her zaman tanırım."
Hiçbir şey söylemedim çünkü, onun mükemmel yüz hatlarını inceliyordum. Nefesim kesilmişti, görüşmeyeli daha da yakışıklı bir hal almıştı güzel yüzü. Dakikalarca, hatta saatlerce ona bakabilirdim.
"Hadi gel." Dedi Ve elimi sıkıca tutup beni salona götürdü.
Salonda diğer üyeler beni çok güzel bir şekilde karşıladılar sanki bunu bekliyormuş gibilerdi. Tek şaşıran Min Yoongi olmuştu.
Uzun bir süre üyelerle sohbet ettikten sonra, Yoongi konuştu;
"Müsaade ederseniz sevgilim ile, yalnız kalmak istiyorum."
Üyeler gülüşmeye başlarken, ben de sırıtmıştım. Yoongi de bana bakıp sırıttığında hemen gözlerimi ondan kaçırdım nedensizce, utanmıştım.
Yoongi ayağa kalktığında bende, ellerimiz birleşik olduğundan ayağa kalkmak zorunda kalmıştım.
"İzninizle." Dedi Ve benim elimden tutarak, odasına götürdü.
Odasına daha önce, gelmiştim ama şimdi daha farklı gözüküyordu. Yeni bir piyano ve müzik sistemi ile birleşmişti oda.
Gayet güzel görünüyordu.
Yoongi beni hemen kendine çekti ve yatakta onun üzerinde olduğum saçma bir pozisyona girdik.
"Ne yapıyorsun?" Derken o sadece yüzümü inceliyor hiç bir şey söylemiyordu.
"Yoongi?" Dediğim de bir an kendine geldi.
"Ha? Ne oldu?""Daldın,gittin."
"Çok güzelsin."
Yüzümü tedavim gereği bir maske ile kapatıyordum, Yoongi maskeyi yavaşça çıkardı.
Bana yaklaşmaya başladığında gerildim.
"Öpme."
"Ne?"
"Tedavi sürecindeyim, sana mikrop bulaşabilir."
"Umrunda değil." Diyip dudaklarını dudaklarıma bastıracakken onu durdurdum.
"Benim umrumda."
"Eun Hee, dudaklarından yeterince uzak kalmadım mı? Yetmez mi?" Derken gözü seyrek saçlarıma ve azalan kaş ve kirpiklerime takıldı. Beni yavaşça üzerinden kaldırdı ve kendiyle birlikte beni de yatakta oturur pozisyona soktu.
Hala gözü saçlarımda ve kaş, kirpiğimde gezerken:
"Hey! Ne var?"
"Seni çok seviyorum." Dedi ve yanağımı öptü.
Gözleri dolmaya başladığında az çok ne hissettiğini anlamıştım. O da benim gibi neden böyle oldu, diye düşünüyor olmalıydı.
Mutsuzca kafamı yere eğdim, gerçekten zordu.
Bunu ben ve Yoongi'den başka da kimse anlamazdı.
Onsuzluk bana bu hastalık yüzünden gelmişti. Bu hastalık bütün olumsuzlukların başıydı. Tek isteğim, bu hastalığı yenip hayata devam edebilmekti. Kız kardeşim gibi hayata erkenden veda etmek, istemiyordum.Yoongi'den
Eun Hee'ye bakmaya doyamıyordum. Benim minik sevgilim bana dünyanın en güzel süprizini yapmıştı. Ona tekrar ve tekrar aşık olmuştum.
Saçları gerçekten dökülmeye başlamıştı, fazlasıyla.
Kaşları ve kirpikleri de acımasızca gözümün üzerinde dökülüyordu.
O kadar canım yanmıştı ki, onu böyle görmek beni öldürüyordu.
Çok zorlanıyordum, Eun Hee için katlandığım bir gerçekti. Biliyordum ki, o da benim için buna katlanıyordu.
Birbirimiz için aykata duruyorduk.
Bu ikimizinde güç kaynağıydı, birbirimiz için yaşama devam etmemiz.
-
Eun Hee ile resmen bir aylık özlemin acısını çıkarmıştık. Ne kadar yetmese de, bugün beni dünyanın en mutlu adamı yapmıştı.
Ona minnettardım. Yine yapmıştı, yapacağını.
Şu an karşımda heyecanlı heyecanlı bir şeyler anlatıyordu. Onu öpemiyordum bile. Ah ne büyük acı.
Dudakları haraket halinde bir şeyler anlatırken dili ile dudaklarını ıslatmayı ihmal etmediği anlarda içimden kendime sakin olmamı söylüyordum.
Belki onun için hiç bir anlamı yokken, ben ona hayran kalmıştım.
O kadar güzeldi ki.
Benim kadınım.
Onu çok özlemiştim.İlerleyen saatlerde Eun Hee'yi bırakmak gibi bir niyetim olmadığından onu ikna edip benimle kalmasını istemiştim. Diğer üyeler de bunu büyük coşku ile karşıladıklarında ortada her hangi bir sıkıntı çıkmamıştı.
Eun Hee ile el ele yurdun salonunda koltuğa uzanmıştık. Üyeler ve Eun Hee'nin arasında benim üyeler ile olduğum gibi kardeş ilişkisi olduğundan hepsi birbirinin yanında oldukça rahattı.
Nerdeyse bir yıldır birliktelerdi. Ne kadar az görüşsekte.
Eun Hee ile ben ise nerdeyse koskocaman iki yılı devirmştik.
Acısı ve tatlısıyla iki yıl.
-
Eun Hee kollarının arasında kıpırdamaya başlayınca, kafamı ona eğdim. Bir şey mi oldu? Bakışı attıktan sonra, başını olumsuz anlamda salladı. Gülümseyerek önüme döndüm aynı zamanda, burnunun ucuna öpücük bırakmayı unutmamıştım.
O anda Jungkook'un sesi kulaklarıma doluştu.
"Hey sizi kıskanıyorum, çok güzelsiniz."
Dediğinde Eun Hee ile birbirimize bakıp aynı anda kahkaha attık. Üyeler de bize katıldığında, herkes kahkaha atmaya başlamıştı.
Jungkook'un sorusunun herkesi gülme krizine soktuğu aşikardı.
"Bu komik değildi ki?" Dediğinde, herkes biraz da olsa gülmeyi kesmişti.
Ben Jungkook'un abisi sayılıyordum ve ona içtenlikle bir gülüş sunarak konuştum:
"Çalış, seninde olur." Dediğimde herkes tekrardan kahkahalara boğulmuştu.
Jungkook dudaklarını büzerken, bir süre sonra o da kahkahalarımıza katılmıştı.
Uzun bir sohbet, atıştırmalıklar, kardeşten öte olan grup arkadaşlarım, ve biricik meleğim "Eun Hee".
Bu güzel akşamı Eun Hee sayesinde geçirmiş sayılırdık.
Üyelerle birbirimizi ne kadar çok sevsek de, her akşam herkes odasına gidip işlerine odaklanırdı. Bazı geceler, bir araya gelirdik. Sıklıkla, konserlerden sonra oturup konuşmak isterdik.
Bugün Eun Hee sayesinde, herşey güzelleşmişti.
Herşey o kadar güzeldi ki, Eun Hee'yi bırakmayacaktım.
Onu alıp içime falan sokamıyor muydum? O da olmazdı, onu nasıl kendime hapsederdim?
Gitmesini istemiyordum.Hep benimle kalsın, istiyordum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
First Love / M Y G
Fanfiction-yoongι ve eυn нee вιrвιrlerιnιn, ѕonѕυzlυğυ olмυşтυ- ❤❄ "Hayatıma bu kadar kısa sürede girip, bütün ruhumu nasıl ele geçirebildi?"