Mert ile evde oturup sohbet ettik, yemek yedik, şarkılar dinledik çok eğlendik.
Çok güzel bir gündü..
Deniz aradı ve bana aksama amcamın eve gelmeyeceğini 3 günlüğüne iş seyahatıne çıktığını söyledi o da bu gün Tolga ile birlikte kalacakmış.
Bu bana iyi bir fırsat oldu amcamın yokluğundan iyi faydalandık.Bu güzel haberi Mert'e verdim ve
"Akşama oyunu oynuyoruz o zaman ufaklık."
Dedi. Tabi ki oynuyoruz umarım kolay bir şeydir.
Mert ile aksam yemeğini yemek için uyumsuzlarin köşküne yol aldık.
Eve vardık ve girer girmez sofrayi hazır görünce sevinçten ayaklarımı enseme alıp sofraya koştum.
O kadar cok acıkmıştım ki gözüm hic bir sey görmüyordu.
Sofra çok büyüleyici duruyordu.
"Ellerine sağlık Arda her sey o kadar lezzetli olmuş ki Burak gibi oldum resmen."
"Afiyet olsun ne demek. Yalnız kimse Burak gibi olamaz yani kimse onun öküzlügüne su dökemez yanlış anlama."
Burak hayvanlığını korudu ve her sofrada yaptığı şeyi yaptı.
"Ya Burak kafanı şu tavuğun götünden sokucam artık yeter."
Ela'nın midesi bulaniyordu anlaşılan.
Burak hiç istifini bozmadan rahat tavırları ile geceyi neşelendiriyordu ve devreye atıldı."Ee babuşlar yemeği de yediğimize göre, enerjimizi de depoladığımıza göre artık şu oyuna ışınlansak diyorum."
"Aynen. Hazırsanız şu sofrayı toplayip gecelim oyuna ne zaman biteceği belli değil çünkü. "
Diyen Ateş ayağa kalktı, ben de"Biz kızlarla sofrayı toplayalım siz de oyunu hazırlayın o zaman."
Biz kızlar ile sofrayı toplarken erkekler de Ateş'in telefonundan oyunu açıyorlardı.
Biz kızlarla mutfağa gittiğimiz de ben konuştum.
"Kızlar bu oyun çok zor bir şey mi yani ben yapabilir miyim?"
"Vallaha Afra'cığım seni korkutmak gibi olmasin ama ne sen sor nede ben söyleyiyim."
Dedi Ela.
"Yani Mert bile bu oyunda zorlandıysa seni düşünemiyorum bile. Bizi hiç sorma yani. Burak varya çocuk bir görev geldi onu yapmak için resmen doğum yaptı düşün artık. Ama herkes birbirine elinden geldiğince yardım ediyor korkmana gerek yok yani."
"Off Allah yardımcınız olsun. "
"Amin."
İçten bir amin çeken Bensu'nun ardından içeriye erkeklerin yanına gittik.Ben uyumsuzumun yanina gidip bizzat elini tutup omuzuma koydum.
O da beni başımdan öptü."Nasıl oynanıyor bu oyun? "
Diye merakli bir şekilde sordum. Burak'tan cevap gecikmedi."Oynadığın hiç bir oyuna benzemeyen gerekirse öldüren bir oyun, deli yürek."
Dedi ve alaycı bir kahkaha attı Ateş ona dönüp "şuursuz" dercesine bir bakış attı ve bana döndü.
"Yok Afra ya öyle ölümcül falan degil abartıyor bu şuursuz. Sadece gercekten oynadığın hiç bi oyuna benzemeyen zorlayıcı görevleri olan bir oyun.
Sana bir harita gönderiyorlar öncelikle telefondan. Beş farklı bölüme ayrılıyor oyun.
Her bölümde farklı görev, zor kolay bunu onlar belirliyor, ama genelde zor olurlar.
Bu beş bölümün her birinde bulman gereken bir işaret var. Sen bir bölümde işaret bulursun haritada ilerlemen gereken rotayi beriyorlar ve başka rotada başka işaret. Ama o işareti almak için ve o işarete ulaşman için çok zor görevleri olur. Zarar da görebilirsin, zarar da verebilirsin.."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MERAF
RomanceRuhu çalınmış bir insanın bedeni kaç yazar? Ölü gibi yaşamaktansa ölmeyi tercih eder bir insan. Ama ölemez. Çünkü onun ölmesine yasak koymuş biri var. Başında bir melek gibi o görmese de bekleyen biri var. O her şeyden umudunu yitirmiş, yaşamaktan...