48 Bölüm: Uyku

569 51 6
                                    

''Afra, Afra uyan!''

Mert'in çığlıklarıyla gözlerimi derin nefeslerle açtım. Evet yine, yine aynısı  olmuştu. Uzun zaman önce olan şey yine olmuştu ama neden bana ne oluyordu yine o uyku..

Kulaklarımda hala çınlıyordu ama nasıl nasıl olur da aynı kabusu yine görebilir aynı sesleri yine duyabilirdim.

Unutamıyorum sanki bi kabustan çok daha fazla gibi, gerçek gibi hissediyorum o korkunç fısıltıyı.

''Korkak!''

''me..mert yine, yine o ses, yine o rüya!''

korku içinde çırpınan gözyaşlarım Mert'e adeta yalvarıyordu, artık bedenimi geçtim ruhum bu ürpertinin pençesine takılan bir av gibi canımı yakıyordu.

''hangi ses hangi rüya hayatım?''

''o işte o ses, geçenlerde de oldu ya bu bana o günkü olan şey yine oldu yine o geldi.''

mert biraz daha sakin olmaya çalıştı ve toparlanıp beni kendime daha çok getirmek için beni kendine düzgün bir şekide çevirdi ve karşısına düzgünce oturttu ellerini tuttu ve yüzümü okşayarak,

''tamam geçti ben yanındayım şimdi senden sakin olmanı ve gözlerime bakmanı istiyorum. bunu yap.''

kendimi ruhen silkeledim ve dalgın gözlerimi toparlayıp kendimi Mert'e kilitledim. O da benim gözlerimin içine bakıyordu şimdi birbirimize konsantre olmuştuk ve işleri çözebilme kıvamına gelebilmiştik.

''şimdi güzelim anlat bana ne oldu.''

Mert beni meraklıca dinlemeye hazırdı.

''beni geçen günlerde de bu şekilde uyandırmıştın ve sana söylemiştim biri beni korkutuyor diye bana sürekli ''korkak'' diyor demiştim.''

Mert işi çözmüşçesine yüzünü bir hale soktu.

''hatta o rüyanın ardından yine korkmuştun ama sesin evden geldiğini iddia etmiştin evet hatırladım, yine  mi o yoksa?''

''evet, evet ve sürekli görmeye başladım artık kafayı mı yiyorum diye düşünmeye de başladım. Mert ben kafayı mı yiyorum yoksa?''

Uyumsuz beni kendine doğru çekti ve ardından sıkı sıkıya sarıldı. Bu iyi gelmişti ama kafamı toparlamama yetmedi.

''Bak sevgilim sana söz veriyorum bu işi çözücem halledicem söz. Şimdi uyumak ister misin?''

''hayır hayır istemiyorum. ben biraz salonda oturucam film izlerim belki uyumak istemyorum.''

''tamam o halde,''

Mert aniden yataktan doğruldu ve ayağa kalkıp, ''sen filmi seç ben de atıştırmalıkları hazırlıyım.''

''sen uyuyabilirsin bana eşlik etmek zorunda değilsin sevgilim.''

Mert bana yaklaştı ve , ''belki ben sevgilimle güzel bir gece geçirmek istiyorum olamaz mı?''

diyip ellerimi tutup beni de yataktan çıkardı.

''olabiliiir.'

''hadi o zaman.''

aşağıya indiğimizde o her gece yanan loş ışıklı abajur hala yanıyordu, geceleri sadece bu abajur yanardı evde başka ışık yakmazdık.  Koltuğa oturdum ve filmi seçtim. başlamak için sadece Mert'i bekliyordum. Biraz uzun zaman geçmedi mi? Mert neredeydi? gidip ona bakmak istedim ve tam koltuktan kalkacakken Mert geldi.

''neredeydin ben de sana bakmaya geliyordum.?''

''kapları bulamadım ufaklık Arda yine yerlerini değiştirmiş olmalı.''

koltuğa oturup filmi başlattık ve izlemeye başladık Uyumsuzla.

''en sevdiğin film serisi ne?''

''hmmmm.. Uyumsuz olabilir. senin ki?''

''şu an izliyoruz.''

''hadi canım Karayip Korsanları mı gerçekten?''

Mert parıldattı dişlerini. ''neden güldün ?''dedim gülerek ben de.

''Senin gibi bir majestenin gerçekten de Jack Sparrow seveceğini hiç düşünmemiştim.''

''kaptan..kaptan Jack Sparrow.''

''ooo özür dilerim, Bay Jack'i incitmedim umarım.''

kocaman bir kahkah attım ve bu güzel film tartışmasından sonra filmimizi izlemeye devam ettik.

---------------------------

Birkaç saat sonra

---------------------------

Gelen kocaman sesler ile gözlerimi açtım ve biz uyuya kalmıştık ama film hala devam ediyordu. Mert kucağımda uyuya kalmıştı. Televizyonu kapadım ve Mert'in başını yavaşça koltuğa koyup kalktım, kapları mutfağa götürüp geri gelip Mert'i kaldırıp odaya gidecektik. Kapları aldım mutfağa gittim tezgahın üzerine koydum ve salona gittim,

''Mert, Mert canım kalk uyuya kalmışız gel odaya gidelim.''

Mert gözlerini hafifçe araladı ve doğruldu odaya gittik ve Mert kendini resmen yatağa fırlattı.

''Aşkım senden rica etsem bana su getirebilir misin?''

''Tabi ki getiririm.''

dedim ve mutfağa geri indim suyu doldurdum ve kapıya doğru tam yönelmiştim ama beni aniden durdurmaya neden olan bir gariplik vardı. Başımdan aşağıya kaynar sular döküldü ,sanki ruhumu ayaklarımdan sökülüyormuş gibi hissediyordum. Acaba gerçek mi bunlar? Bu evrenin bana bir oyunu mu yoksa beynimin korkumu ele geçiriş şekli mi anlamakta zorlanıyorum ama beyin oyunu olmasını çok isterdim ve oyun olma umuduyla tekrardan arkamı dönüp bunların bir halüsinasyon olduğuna inanaraktan tezgaha tekrardan gözlerimi çevirdim. Ama maalesef ki gerçekti. Daha demin getirdiğim tabakları koyduğum tezgahın üzerinde göremiyordum. 

Kımıldayamadım sanki olduğum yere çivilenmiştim hemen elimle hırkamın cebindeki telefonumu alıp Deniz'i aradım ve aşağıya mutfağa gelmesini söyledim. Şey gibi hissediyordum sanki beni izleyen biri var ve hareket edersem o da aynı anda edecekmiş gibi hissediyordum ve bu yüzden de hiç bir şekilde bedenim kendini kımıldatmıyordu.

Birkaç dakika sonra Deniz geldi yanında da Burak vardı.

Deniz benim sabit durduğumu ve mutfağın ortasında olduğumu görünce hemen yanıma geldi ve meraklı gözlerle beni izleyip sorgulamaya başladı.

Olan her şeyi anlattım ama hala kımıldayamıyordum. Burak beni kucağına aldı ve salona götürdü koltuğa oturtunca çok rahatladım ve kendini kasmaktan kaskatı kesen bedenim sanki bir anda kendini huzurun kucağına bırakmış gibi eriyip gitti.

''Afra iyi misin?''

''offf daha iyiyim saolun. Sanki kımıldasaydım ölecekmiş gibi hissettim orada.''

Deniz yanıma oturdu ve Burak da karşımızda yere çöktü. Deniz ve Burak her şeyi anlatmamı bekliyorlardı ben de istediklerini verdim.

''gece uyandım ve yine aynı kabusu gördüm uyku tutmadı biz de Mert ile birlikte film izleyip bir şeyler yedik, o burada uyuya kaldı ben de kaseleri mutfağa tezgaha götürdüm sonra Mert'i uyandırdım yatağa götürdüm sus istedi su almaya geldiğimde tezgahın üzerinde kaseler yoktu işte orada kalakaldım.''

''her şey saniyeler içinde olmuş.''

''aynen ya.'' diye Burağın söylemine karşılık verdi Deniz.

''peki şimdi?'' meraklıca ekledi Burak.

''şimdi üçümüzüz ve bu işi halletmeliyiz .'' Denizin söyledikleri esrarengiz bir merak uyandırsa da içimizde, üçümüz de korkuyorduk.

''işe mutfaktan başlıycaz ve kimseye de bir şey çaktırmamaya çalışın çünkü ne kadar çok kişi korkarsa bu korku hepimizi ve artık o bilmediğimiz varlığı tetikleyecek. ''

Deniz'in konuşmasının ardından hepimiz ayaklandık ve mutfağa doğru ilerlemeye başladık, işin garip tarafı Burak hiç korkmuyordu Deniz'in varlığı yüreğine cesaret okyanusu serpmiş olmalı.

MERAFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin