Gözlerimi açtığımda vücuduma sıcacık elleri ile sarılmış Uyumsuz bana dönük yatıyordu. Başım onun göğüsünde uyandığı için çok şanslıydı.
Yüzü o kadar güzeldi ki bakmaya kıyamıyor insan.
Uyumak bir erkeğe bu kadar mı yakışır...
Sessizce alnına zarif bir öpücük kondurduktan sonra kollarının arasından yavaşça kalktım.
Yataktan kalktım ve elimi yüzümü yıkayıp üzerimi değiştirdikten sonra kapıyı yine sessizce açıp dışarıya çıktım.
Merdivenleri indim salondaki büyük saate gözüm kaydı. Saat: 09.15
Evde ses yoktu herkes uyuyordu. Mutfağa gittim orada da kimse yoktu. Ben de Uyumsuzlara güzel bir kahvaltı hazırlamak istedim. Ve işe koyuldum.
Önce poğaça yoğurup fırına attım. Sonra sıradan kahvaltılıkları çıkarttım. Peynir, zeytin, salam falan. Sonra ocağa çay koydum ve portakal sularını sıkmaya başladım o sırada gözüm yine saate takıldı, saat 09.45
Üst dolaba uzandım derin bir kase almak için, aldıktan sonra tezgaha koydum ve dolaba gittim omlet yapmak için yumurta almaya. buzdolabını açtım kapakta ki gözden dört tane yumurta aldım ardından gidip tezgaha koydum sonra geri döndüm ve dört tane daha alıp onları da tezgaha koydum ve tekrardan buzdolabına döndüm iki elime yine dört tane aldım ve tam tezgaha gidecek iken arkamdan gelen ses ile korkup yumurtaları yere düşürdüm.
''yardım lazım mı?''
''ay korktum Murat sen miydin?''
''özür dilerim seni korkutmak istememiştim.''
''Sorun değil ben dalgındım biraz zaten kendimi yemeğe fazla kaptırmışım.''
''tamam o zaman ben de yardım ediyim sana.''
''aslında imdadıma yetiştin desem yeridir gerçekten. Şu fırına bir bakar mısın poğaçalar ne halde?''
Murat fırına bakmaya giderken ben de yere düşüp kırılan yumurtaları peçete ile temizliyordum.
''10-15 dakika daha ister bu. ''
''Tamamdır. O zaman geriye kalan on yumurtayı da tezgaha götürebilirsen çok sevinirim.''
''elbette.''
Dedi ardın da yanımda duran buzdolabına gelip on yumurtayı da birden alıp götürdü.
Ayağa kalktım ve peçeteleri çöpe atıp ellerimi yıkadım.
''ellerin biraz büyükmüş.''
sırıttık birlikte.
''evet öyledir.''
diye karşılık verdi ve ekledi.
''küçüklüğümden beri basket oynarım ben. Mert ve Ateş ile birlikte.''
''Belli oluyor zaten hem enine hem boyunasınız MAAŞALLAH.''
''evet öyleyizdir. Ben şey diyorum sen ocağı yak tavayı koy yağı da koy içine ben de o zamana kadare omletleri çırpıyım olur mu?''
''olur olur.''
''şey Afra rica etsem maydanoz almamışım verir misin?''
''tabi.''
Maydanozu Murat'a götürdükten sonra ocağı yakıp tavayı koydum ve yağı döktüm tava ısınana kadar Murat herkesin omletini hazırlamıştı çoktan.
Ben portakal suyna kaldığım yerden devam ederken Murat yanıma geldi ve öylece dikilmeye başladı yanımda.
''Afra Mert nasıl?''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MERAF
RomanceRuhu çalınmış bir insanın bedeni kaç yazar? Ölü gibi yaşamaktansa ölmeyi tercih eder bir insan. Ama ölemez. Çünkü onun ölmesine yasak koymuş biri var. Başında bir melek gibi o görmese de bekleyen biri var. O her şeyden umudunu yitirmiş, yaşamaktan...