"çok beklersin ufaklık."
Son sözü bu olmuştu Uyumsuzun o saatten sonra ağzını bile açmadı.
Yol o kadar uzadı ki nereye gittiğimi bile bilmediğim bir yola çıkmıştım.Yol çok uzayınca ben de uyuya kaldım..
~o~o~o~o~o~o~o~o~
Üç saat sonra..
~o~o~o~o~o~o~o~o~Gözlerimi araladığımda farklı duygular içinde bulunduğum sıcak odanın etkisi üzerimde çocukluğuma dair biz iz yapıyordu.
Kaç saattir uyuduğumu bilmiyordum ama hava kapkaranlık olmuştu gecenin bir yarısıydı.
İçinde yattığım yatak o kadar yumuşak ve sıcaktı ki insan bütün bir ömrünü bu yatakta geçirmek ister..
Kaz tüyünden Bembeyaz ve yatağın ayak ucundan yere doğru düşen yorganı üzerimden attım ve ardından doğruldum..
Çıplak ayaklarım zemine adeta bütünlük kaplayan korkak ve cesur bir tavırla gıcırdayan parkelerle birleşti..Odanın çok ayrı bir havası vardı; insanı içinde bulundurmaktan asla bıktırmıyor, daraltmıyor ve bunaltmıyordu..
Tam tersine huzur veriyor ve rahatlatan havası ile tüm stresi alıyordu..Önümde duran uzun camdan duvara baktığımda Gökyüzü'nü tamamen kaplayan yıldızları tek tek seçebiliyordum..
O kadar güzeldi ki bu gece, nerede olduğumu bilmediğim halde kendimi güvende hissettiriyordu..Bir dağ evinin müstehcen bir odasında olduğumu anlamak o kadar da zor değildi..
Hele ki bir dağ evinde olduğumu anlamak o kadar zor değildi..Buğlanmış camdan uzaklaşırken "acaba aşağıya insem mi?" düşüncesi ile iç çekerken, bir anda düşüncemi olağan kılmaya karar verdim..
Ayaklarım tahta kapıya doğru ilerlerken son bir defa dönüp odaya göz attım ve tam kapıdan çıkarken yattığım yatağın altında bir pırıltı gördüm ama kapıdan çıktığım için sonradan bakarım düşüncesi ile kapıyı arkamdan kapattım ve aşağıya doğru inen merdivenlere yöneldim..İçeride sıcak ve eski bir hava vardı.
Salonda loş sarı ışıklarla dizayn edilmiş kocaman tahta bir ev ve siyah deri koltuklar..Ve o şömine..
Merdivenlerden indiğimde amerikan bir mutfak vardı ve Uyumsuz..
O mutfakta arkası dönük bir şeylerle uğraşıyordu.
Güzel bir müzik eşliğinde dağ evinin çok naif bir havası vardı.Tekrardan önüne döndüğünde beni gördü ve durdu.
"Günaydın ufaklık."
Gözlerimi devirdim ve tekrar odaya çıkmak için arkamı dönüp merdivenlere adım atarak harekete geçtim ki Uyumsuz bağırdı..
"Hey!! Hey!! Hey!! Nereye?"
"Odaya, senden uzağa!"
"güzelim benden en fazla bir kat uzaklaşabilirsin.."
Dedi ve histerik bir gülüş attı..
"Gıcık"
"efendim bir şey mi dedin duymadım da?"
"gıcık dedim gıcık, gıcıksın da.."
Uyumsuz yine güldü inci gibi dişleri sırıttığı zaman dudaklarının arasından pırıl pırıl parlıyordu resmen..
Kendime kızıyordum aslında çünkü ne yapsa yapsın ben bu adama dayanamıyorum her an böyle sarıp sarmalayasım geliyordu..
" bu gıcık sana elleriyle misler gibi sofra hazırladı, tam arkana bakarsan görebilirsin."
Dedi ve sağ elinin işaret parmağı ile arkamda duran fevkalade sofrayı gösterdi..
Arkamı döndüğümde cidden şoka uğramıştım..
Bu..bu sofra..
M..mert..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MERAF
RomanceRuhu çalınmış bir insanın bedeni kaç yazar? Ölü gibi yaşamaktansa ölmeyi tercih eder bir insan. Ama ölemez. Çünkü onun ölmesine yasak koymuş biri var. Başında bir melek gibi o görmese de bekleyen biri var. O her şeyden umudunu yitirmiş, yaşamaktan...