2

7.2K 527 155
                                    

🌌

"Konuşma burada bitmiştir!"

Diyerek ayaklandı, Tony Stark. Karşısında hangi cehennemden geldiği belirsiz, kendisini iş adamı olarak gösteren ama kesinlikle öyle olmayan piçin konuşmasına izin vermeksizin kapıya ilerledi. Onun kalktığı sandalyenin hemen arkasında durmuş ve kollarını göğsünde buluşturmuş olan Leda Stark ise babasının toplantı odasından çıkışını gözleriyle sakince takip etmişti. Kapı kapandığı an, saniyenin onda birinde öfkenin en saf haliyle parlamış olan gözlerini adama çevirmişti. Ayağa kalkmış olan adamın, adını öğrenmeye tenezzül bile etmemiş çünkü onu önemli biri olarak görmemişti, yüzünde gördüğü sırıtışın pek tekin olmadığını fark etti.

Sert tabanlı dağ ayakkabılarının zeminde güçlü sesler çıkarmasına izin vererek yavaşça adama yaklaştı ve yürüyüşünün aksine ani bir hareketle adamın yakasını tutarak yüzlerini aynı hizaya getirdi, Leda.

"Babamın canını sıkacak en ufak bir eylemde bulunursan, seni öldürürüm. Yavaşça ve acı dolu. Bitirmem için yalvarırsın."

"Beni tehdit mi ediyorsunuz, Bayan Stark?"

Diye mırıldandı, adam. Etkilenmişe benzemiyor ya da duygularını iyi saklıyordu. Sırıtışı yavaşça genişledi. Büyük silahlar onun elindeydi. Stark'ları yeryüzünden silmenin kolay olduğunu düşünüyordu ama bilmediği şey, fazla egonun öldürücü olduğuydu. Boğularak ölenlerin büyük çoğunluğu yüzme bilirdi. Bildikleri için açılırlar ve tam da o yüzden ölürlerdi. Trafik kazalarında ölenler de iyi şoförlerdir. Bildikleri için hız yaparlar ve ölürlerdi. Onların aksine acemiler suda fazla açılmaz ya da hız yapmazlar, bu nedenle hayatta kalırlardı. Bilmek her zaman iyi değildir.

Leda Stark'ın dışarı yansıttığı büyük bir egosu olmasına rağmen beyninin en ücra köşesinde tüm ihtimalleri değerlendiren bir bölümü mevcuttu. Her hareketi plânlıydı. Sonuçlarının ne olacağını hep bilirdi. Bu nedenle adamın yakasında olan tutuşunu sertleştirdi. Bir Mandarin olayının daha yaşanmasını istemiyordu. Kendi şeytanlarımızı yaratıyor olabilirdik ama kendi yarattığımız şeytanları durdurmayı da bilmeliydik.

"Tehdit etmiyorum. Muhtemelen yapacağın eylemin sonucunu sana bildiriyorum."

"Beni tehdit edecek mevkide değilsin. Kimsin ki sen?"

"Dâhi, doktor, mentalist, tehlikeli. Altı üniversite bitirmiş, on dört dil bilen, sekiz dalda doktora yapmış, dünyanın en zeki ikinci insanıyım. Sen beni Tony Stark'ın kızı olarak tanıyorsun ama ben daha fazlasıyım. Ciddiye alsan iyi edersin. Babam bir kahraman olabilir ancak bu benim de öyle olduğum anlamına gelmez!"

Yumruğu arasında buruşan yakayı bıraktığı an adam sendeleyerek oturduğu sandalyeye geri düştü.

Leda Stark her daim böyleydi. Son sözü söyler ve arkasına bakmadan mekânı terk ederdi. Bazen bir şey söylemesine bile gerek kalmazdı çünkü kendine özgü duruşu sayesinde göz korkutmayı iyi bilirdi. Onun bu tehlikeli izlenimi, her alanda kapıların kendisine özenle açılmasını sağlıyordu.

"Sana bakmaya geliyordum."

Dedi, Happy. Elinde tuttuğu dosyayla genç Stark'a yaklaşırken yaka kartını takmayan birkaç çalışanı uyarıyordu.

"Neden?"

"Çünkü o adam hiç tekin değil."

Toplantı odasını işaret ederek konuşmasını onaylayan Leda aynı fikirde olmalarından memnun bir şekilde Pepper'ın oturmakta olduğu pahalı deri koltuğun başında dikilerek etrafa göz attı. Kendisine hayranlıkla bakan birkaç çalışanla göz göze geldiğinde erkekler bir umut nefesini tuttu ancak Leda'nın yaptığı tek şey yaka kartını göstermek oldu. Happy gibi, kurallara uyulması konusunda oldukça takıntılıydı.

Barnes | My Precious Gem 🌌Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin