🌌
Matthew Lcopre bardağı yere fırlatarak pahalı içkisinin el dokuması halılarını kitletmesine izin verirken ekrana yaklaştı.
Yıkılan Avengers kulesinin haberleri tüm kanalları bir virüs gibi ele geçirmişti. Dünya sadece bunu konuşuyordu ve S.H.I.E.L.D ajanlarından biri olan Maria Hill kulenin içinde yapısı bozulmuş elektromanyetik dalgaların oluşturduğu bir güç patlamasının bu yıkıma yol açtığını söylemişti. İçeride Leda Stark, Wanda Maximoff ve Vision olduğunu bildirmişti. Vision iyiydi ama diğer iki kahraman için aynı şeyi söylememişti.
Tabii, Matthew Lcopre buna inanmıyordu. Üç ay tutsak ettiği genç Stark'ın ne kadar zorlu bir kişiliğe sahip olduğunu biliyor. Tüm o işkencelere rağmen nasıl ayakta kalıp kendisini yaralayarak kaçtığını unutmak mümkün değildi ve şimdi bir hata yaparak kuleyi patlattığına inanmıyordu.
Ekrana doğru eğilerken sinirliydi. Leda Stark'ın bir şey plânladığını biliyor ama ne plânladığını bilmediğinden dolayı deliriyordu. Öğrenmeli ve kendisi de karşı plân yapmalıydı. Sekiz senedir uğraştığı, çabaladığı amacına ulaşmak zorunda idi.
"Ne plânlıyorsunuz, Bayan Stark?"
Matthew Lcopre'un tehlikeli ses tonu boş odada yankılandığı sırada Leda Stark ekibe Avengers üssünü gezdirmiş, neyin nerede olduğunu anlatmış, kalacakları odaları göstermiş ve sonunda kendi odasına ulaşıp bedenini yatağa bırakmıştı.
Düşünmek için yeterince zamanı olmuştu. Biraz soluklanmak için de öyle. Neler yaşadığını gözden geçirip analiz yapmak, yaptığı analizler doğrultusunda elle tutulur sonuçları bulmak için. Gerçekten kazandığı o zaman kendisine çok iyi gelmişti. Duygularını saklama girişiminde bulunmadan, kimsenin sorularına maruz kalmadan ya da birine açıklama yapmadan.
"Patron."
Kapıyı nazikçe tıklatan Jocasta elinde tuttuğu tepsi ile odaya hafif adımlarla girdi. Leda sol dirseği üzerinde yükselerek onun hareketlerini inceledi. Jarvis ve Friday babasının imzasını taşıyordu ama Jocasta ve Tadashi tamamiyle kendisine aitti. Kendi yapay zekâsını sistem dışında bu kadar işlevsel görmenin ona hissettirdiği tek şey gururdu. Yaptığıyla gurur duyuyordu. Elbette, bir robot olarak görünen ama daha fazlası olan yapay zekâsıyla da.
Tepsiyi yatağın yanında duran ve üzerinde beyaz güllerin bulunduğu güzel bir vazo duran özel tasarım sehpaya bıraktı. Dumanı üzerinde tüten yemeğe bakan Leda aç olduğunu o an fark etti. Aslında yemek yiyebileceğinden emin değildi ama kesinlikle açtı.
"Yemeği kim yaptı?"
"Bayan Barton yaptı, patron." diye cevaplayan Jocasta ellerini birbirine kavuşturdu. "Ayrıca Dummy de buraya getirildi. Stark kulesiyle ilgili de bir plânınız var mı?"
"Hayır."
"Babanızla Kod 22A'dan bahsederken Stark kulesini kanser hastaları için bir tedavi merkezine dönüştürmek hakkında konuşuyordunuz."
Sol dirseği üzerinde durmaktan rahatsız olarak konumunu değiştirdi. Bu sırada dikkatle Jocasta'ya bakıyor, konuyu açmasının bir sebebi olup olmadığını anlamaya çalışıyordu.
"Tedaviye devam edip etmeyeceğim belli değil."
"Elbette edeceksiniz." Jocasta, patronlarının kusursuz çalışmaları sayesinde edindiği gerçekçi mimiklerle yüzüne samimi bir gülümse yerleştirdi. "Çünkü siz tam olarak böyle birisiniz, merhametli ve iyi."
Gülümsemesini genişleten Jocasta odayı terk ettiğinde patronu onun ardından bakakalmıştı. Biraz şaşırmıştı. Yapay zekâsı onu düşündüğünden iyi tanıyordu anlaşılan ama şaşırmaktan çok engel olamadığı bir mutlulukla dolmuştu. Hâlâ açık kapısından asansöre uzanan koridora bakarken odaya Bucky girdi. Yeni üsse alışması zaman alacak gibi duruyordu. Bir bedene sahip olan Friday'ın yönlendirmesi olmasına rağmen odayı bulmakta zorlanmıştı çünkü bu katta onlarca oda bulunuyor!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Barnes | My Precious Gem 🌌
FanfictionAvengers kulesine bir Stark yetiyordu. Zekâsıyla, egosuyla, şikayetleriyle ve durmayan çenesiyle bazen fazla bile gelmekteydi. Onun kadar zorlu bir insan, kendi genini taşıyan birinden başkası olamaz. ☄ Metal kollu adam, kalbinin sınırlarını hırçın...