53

3K 259 257
                                    

🌌

Yeni Avengers üssünün arkasında uzanan ormanın içinde çıplak ayaklarla sonsuz karanlığın içinde sessizce ilerliyorlardı.

Güneşin ortaya çıkmasına birkaç saat olmalıydı. Bucky bu saatte ormanda yürümenin mantığını kavrayamıyordu. Ayrıca sürprizin ormanda ne işi vardı? Sormak istediği birkaç soru daha sıralayabilirdi ama yapmadı.

Onu her koşulda takip ederdi çünkü Leda yanında iken hissettikleri olmadan yaşayamayacağının farkındaydı. Vakit geçirmek istediği tek insan o iken ölüme bile onunla yürümek kendisi için bir onur.

"Işıkları yakmayı unuttum."

Kendi kendisiyle konuşuyor gibi görünen Leda, ki büyük ihtimalle de kendi kendine konuşuyordu zaten, etrafına bakındı. Bu karanlıkta bir şey görmesi çok olağan durmuyordu. Tabii, Bucky onun neye baktığına ve neyin ışıklarından bahsettiğine anlam veremeden ya da tahminde bulunamadan cevaplar tüm ihtişamıyla önünde şekillendi.

Leda iki adım atarak önüne geçti. Stark Expo açılışındaymışçasına kollarını iki yana açtı ve Bucky'nin nefesini aksatan cümleyi kurdu.

"Evimize hoşgeldin, aşkım."

Alamadığı nefes boğazına takılırken öksürdü, Bucky. Kaşları anlamaya çalışır gibi ilk önce havalandı, sonra ise iyice aşağıya inerek mavi gözlerini gölgeledi.

Karışısında duran ev, gerçek bir evdi. O yuva hissiyatını veren bir ev. Gökyüzüne dokunan bir kule ya da donanımlı, içinde çok da normal şeyler olmadığını düşündüren bir üs değildi. Uzun, sık ağaçların arasında neredeyse kamufule olmuş bir yapıydı. Kulubeye benziyordu. Elbette daha büyük ve ihtişamlıydı. Fazlasıyla pahalı bir tahta işçiliğine sahip olduğu su götürmez bir gerçekti. Tam Bucky'nin tarzında bir evdi. Sıcak, sade, gözden uzak ancak Leda'nın modernlik katmak için geniş camlar yerleştirdiği belliydi. İkisinin de tarzını yansıtıyor olması çok hoş bir ayrıntıydı.

Doğru kelimeleri bulamazken dudakları açılıp kapandı. Leda'nın kendisine daha fazla ne vereceğini düşündü, hayatını tamamiyle değiştirmişti. Kendisini yeniden dünyanın en şanslı adamı olarak görmeye başlamıştı.

"Bana tüm sevgini verdin." diyerek sevdiği kadını kendisine çekti. "Yeni bir hayat verdin. Aile verdin. Yakında bir çocuk da vereceksin..."

"Sen de bana tüm sevgini verdin. Belki de benim sana verdiğimden fazlasını, Bucky." Evin çok da önem arz etmediğini ifade etmek isteyerek elini havada salladı. "Ayrıca evlendiğimiz zaman bir eve ihtiyacımız olacaktı zaten. Babama, aile bildiğimiz ekibe yakın ama özel anlarımızda basılmayacağımız kadar uzak bir yer."

"Basılmayacağımız konusunda emin değilim." Şoku atlatan Bucky güldü. "Bunun için Clint'in eve girmesini yasaklamalıyız."

"O benim ikinci babam, yapamam. Yapsam bile çatıya bir ok fırlatıp camın önünde belirir."

Clint'ten kaçış yolu olmadığı için onu öldürmeleri gerektiğiyle ilgili espri yapan Bucky ayak bileğine dolandığını hissettiği şeyle kollarını Leda'nın bedeninden çekip toprağa baktı. Bileğinden yükselerek bacağına dolanan siyah yılanı gördüğünde kaşlarını çatarak bacağını öne doğru salladı ve yılanın yaklaşık bir metre ötesine savrulmasına sebep oldu. Leda onun bu ani hareketine anlam veremedi ancak evin ışıkları bulundukları yeri aydınlattığı için Bucky'nin nereye baktığını tespit etti.

"Burada yılanlar olmaz. En fazla sıcak havalarda kertenkele görürsün ama yılan değil." Sinsi bir sırıtış takınırken gözlerini devirdi. "Daha başarılı bir giriş yapabilirdin, Loki."

Barnes | My Precious Gem 🌌Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin