13

5.2K 439 180
                                    

🌌

Leda, boş brokoli tabağını Orina'nın önünden çekerek meyve suyunu uzattı. Dört yaşını bitirmek üzere olan bu küçük kızın yaşıtlarının aksine sebze seviyor olması kendilerine kolaylık sağlamıştı.

"Sormak istediğim bir şey var." dedi, Bucky. "Açıkçası, bunu kafama sokan Steve'di ama artık bir ilişkimiz var ve bu önemli bir konu."

İlişkileri olduğunu sesli bir şekilde söylemek harika hissettiriyordu ve Bucky, organları arasında gezinerek kemiklerine konan kelebekler olduğuna yemin edebilirdi.

"Dinliyorum."

"Tony... Biliyorsun, bu ilişkinin yanlış olduğunu düşünüyordum. Senin öyle düşünmediğin için minnetarım elbette ama Tony öyle düşünebilir ve babanın düşüncelerine her şeyden fazla değer verdiğini biliyorum. Bun-"

"Bucky." diyerek sözünü kesti, Leda. "Haklısın. Babamın düşüncelerine her şeyden fazla değer veriyorum ve bir şeyi daha bilmen gerekiyor ki, genelde onun onayını almaya özen gösteririm."

Başını olumlu anlamda sallayarak anladığını belirtti. Endişelenmeye başlamıştı. Kendince dalga geçen Sam'in bu sabah söyledikleri aklını işgal etmekteydi.

Tony'nin söz konusu kızı olunca hiç paylaşımcı olmadığının farkındaydı. Gerçekten Sam'in dediği gibi kolunu koparıp onu kuleden atması olağan bir durumdu. Tony'nin bunu yapma ihtimalinden tek bir şüphesi bile yoktu. Eh, büyük ihtimalle ölmezdi ancak Leda'yı ondan uzak tutabilirdi ve bu Bucky'nin istediği bir şey değildi. Aynı zamanda sevdiği kadın da genelde babasının onayını almaya özen gösterdiğini söylüyordu. Bu da Tony'nin en ufak olumsuz tepkisinin Leda'yı kaybetmek anlamına geldiğini gösteriyor.

"Onunla konuştum."

"Ne?"

"Onunla konuştum, seninle konuşmadan önce."

Bucky'nin nefesi aksarken Leda onun endişeli ama hâlâ aşkla parlayan gözlerine bakmaktaydı. Bazı şeyleri öğrendikten sonra, eskiden tanımlandırma konusunda başarılı olamadığı o bakışları, anlayabiliyordu.

"Ve?"

"İyi karşıladığını söyleyemem. Şu an seni 'kazara' öldürmek için plânlar yapıyor olabilir."

Adamın gerildiğini hisseden Leda, onun masanın üzerinde duran eline uzandı. Aralarında bulunan ilişkiye alışabileceğinden emin değildi ama deniyordu. Açıkçası alışmak için pek de zamanı olmamıştı ve bu kadar garip hissedeceğini düşünmemişti ama tereddüt etmeden onun elini tuttu.

"Ama o da benim düşüncelerime her şeyden fazla değer veriyor ve ben durumu her açıdan değerlendirdim. Aramızda uzun bir konuşma geçti. Bilirsin, o kız babası. Bu sen olsanda, başkası olsada büyük bir tepki vermesi gayet normal.

Aslında çok büyük bir tepki verdiğini de düşünmüyorum. Başkası olsaydı, düşman olup olmama ihtimali üzerinde duracak ve epey korumacı davranması gerekecekti ama seni tanıyor. Uzun zamandır beraber savaşıyor ve hayatlarınızı birbirinize emanet ediyorsunuz."

Bucky, bunun doğru olduğunu fısıldarken bakışlarını elinin üzerinde duran elden çekemiyordu. Bu minik dokunuşlar, olmasını istediği ama Leda gibi farklı bir kadından gelmeyeceğini bildiği dokunuşlardı. Onun için bu ilişkiye alışmanın zor olduğunu biliyordu ama minik dokunuşu gerçekleştirmesi Bucky adına büyük bir adımdı. Kadının sadece yanında olması bile Bucky'nin kalp ritmini değiştirip içini ısıtırken ona bu şekilde yakınlaşması... Tarifi olmayan bir histi. Bu zamana kadar, gerek Çavuş Barnes gerek ise Winter Soldier iken, gerçekleşen yüzlerce dokunuşun aksine kimse adama böyle hissettirmeyi başaramamıştı ama Leda Stark... O sadece tenine değil, ruhuna da dokunuyordu.

"Elbette, her an karşına geçip 'Eğer kraliçemi üzersen...' ile başlatan bir konuşma yapabilir. Emin değilim!"

Bucky gülüp baş parmağı ile elinin üzerinde duran sıcacık eli okşarken iç çekti. Çocukça hayallere kapılmayacağını birkaç kez dile getirmiş olsada, sevdiği kadınla hayaller kurmuştu ve içinde bulunduğu an, o hayallerden daha güzeldi.

"Diğerlerine söyleyecek miyiz?"

Kadının sorusuyla bakışlarını ellerinden çekmek zorunda kaldı. Bucky elbette söylemek isterdi. Duygularını özgürce yaşamanın verdiği sevinci ailesi olarak gördüğü insanlarla paylaşmak güzel olurdu fakat ağırdan alması gerektiğinin farkındaydı.

"Benim için fark etmez. Sen ne zaman istersen ya da hazır hissedersen... Söyleyebiliriz."

Steve, Sam, Wanda ve Tony olayı hâli hazırda biliyordu. Büyük ihtimalle Peter da biliyordu çünkü Leda, babasından bir şeyler saklamadığı gibi kardeşinden de saklamıyordu. Diğerlerinin biraz geç öğrenmesi sorun olmazdı.

"Şu canavarlardan kurtulduktan sonra söyleyebiliriz." dedi, Leda. "Hem biz de bazı şeyleri kesinleştirmiş oluruz."

Hafif bir baş sallama ile onayladı. Bolivya, Oregon ve diğer kıtalara geçme ihtimali olan canavarlardan kurtulduktan sonra Bucky'nin gerçekleştirmek istediği birkaç plânı vardı.

"Leda Teyze?"

"Efendim, minik kelebeğim?"

Diyerek bu zamana kadar sessizce meyve suyunu içmiş olan Orina'ya döndü. Bucky'nin elini tutan elini çekmek zorunda kalarak peçete ile küçük kızın meyve suyu olan çenesini sildi.

"Bucky Amca ve sen." Küçük parmakları ikisini işaret ediyordu. "Annem ve babam gibi misiniz?"

Onun demek istediğini anlayan Leda'nın bakışları Bucky'e dönerken küçük kıza ne cevap vermesi gerektiğini düşündü. O kızıl ajanın kızı idi ve olanları annesine yetiştirme potansiyeli vardı.

"Neden böyle düşündün, minik kelebeğim?"

Onun kızıl saçlarını kulağının arkasına alıp küçük yüzünü okşarken Orina'nın büyük yeşil gözleri Bucky'e döndü.

"Çünkü." Kelimeleri uzatırken kıkırdadı. "Bucky Amca tıpkı babamın anneme baktığı gibi sana bakıyor!"

Eh, Natasha Romanoff'u bir anne yaparak aşk kadınına çeviren Bruce Banner'ı herkes tanıyordu, değil mi?

🌌

Barnes | My Precious Gem 🌌Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin