🌌
Bucky, diğerlerinin aksine kontrolsüz bir güçle öldürdüğü adamı yere fırlattı. Belki de bu adam için bir iyilikti çünkü diğerleri yerde can çekişiyor, ölmek için yalvarıyordu.
"Bu kadar çabuk gelmeni beklemiyordum, asker."
Kamera kayıtlarında net olarak görünen, masum bir hayvanı sadece Leda'ya bir darbe vurmayı hedefleyerek, ki başarılı olmuştu, zehirlemiş olan John Kebsan ile karşı karşıya geldi.
Öleceğini bilen ve ölmek için gelen John Kebsan'ın gözleri ilk önce yerde yatan adamlarının üzerinde gezindi. Görevini yerine getirmek için kendisine zaman kazandıran bu adamların sayısı otuz küsür olmalıydı ve görüşüne bakılırsa Winter Soldier'ın tarihe karıştığıyla ilgili kulaktan kulağa dolanan söylemler yalandı çünkü bu kadar adamı devirmesi sadece dört dakika on bir saniyesini almıştı.
"Çok kızgın görünüyorsun." diyerek güldü, John. "Biraz sakinleştikten sonra devam etmek ister misin?"
Adamın alaycı tavrını bırakmayacağını ve istediği bilgileri de vermeyeceğini bilen Bucky atağa geçti. Kalın boynu metal eliyle sıktı. Adamın ayaklarını yerden kesecek şekilde havaya kaldırdı fakat hiçbir karşılık almadı. Neler olacağını bile bile ölüme geldiği açıktı. Bucky'nin tercihi de ona geldiği şeyi vermekti. Belki Revlis'i zehirlediği gibi zehirlemek ve can çekişmesini izlemek ancak intikam duygusuna yenik düşmemek ona HYDRA'da öğretilen şeyler arasındaydı. Mantıklı olanı yapmalıydı. Onu kuleye götürmek kulağa çok da mantıklı gelmiyordu ama Leda'nın icatı ile işkence ederek alacağı bilgilerden fazlasını alabilirdi.
"Bu işlerin başında kim olduğunu sormayacak mısın, asker?"
Boğazını sıkan metal elden dolayı hırıltılı ve kısık çıkan sesine rağmen gülüşü yüzünden silinmemişti adamın. Tıpkı Gavin Niard gibi büyük bir amaca hizmet ettiğini düşünüyor ve bu nedenle kendini feda etmekten de gurur duyuyordu. Bucky ise adamın bilincinin kapanmasını beklerken saniyeleri sayıyordu çünkü HYDRA'nın öğrettiği diğer şey ise cevabını alamayacağını soruları sormamaktı. John Kebsan'ın bilinci kapanarak bedeni hareket etmeyi kestiğinde Bucky onu da yere fırlattı. Kuleden çıkmadan önce yanına aldığı bir cep telefonu büyüklüğünde olan demir parçasının açmak için herhangi bir tuşu ya da ekranı olmadığından dolayı Friday'den yardım almak adına kulağında bulunan iletişim cihazına dokundu.
"Friday, bu nano-tek hücreyi nasıl aktif hâle getirebilirim?"
"Üzerinde kod yazan yüzeye parmak izinizi okumanız yeterli, Bay Barnes. Hücreyi almak için zırh göndermemi ister misiniz?"
"Evet."
Friday'ın talimatlarına uyan Bucky genişleyen parçayı yere bıraktı. Bir insanın rahatça sığabileceği genişliği aldığında ise Kebsan'ı hücreye koyarak kilitleri sabitledi. Hücreyi alacak olan zırh gelene kadar etrafa bakınmayı tercih ederek mekânın bir köşesinde bulunan çalışma alanına ilerledi. Eski, çürümüş tahtanın renk değiştirip yosunlandığı bir masa ve üzerinde birçok madde bulunan beyaz bir yazı tahtası yerleştirilmiş alanda birçok bilgisayar da yer alıyordu. Tahtaya ilerlediğinde üzeri çizilmiş birçok yazı karşılamıştı Bucky'i.
Plan A / Madde 203 - Tamamlandı.
Plan A / Madde 204 - Tamamlandı.
Plan A / Madde 205 - İptal Edildi.
Plan A / Madde 206 - Değiştirildi. Klon imha edildi.
Plan A / Madde 207 - Başarılı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Barnes | My Precious Gem 🌌
FanfictionAvengers kulesine bir Stark yetiyordu. Zekâsıyla, egosuyla, şikayetleriyle ve durmayan çenesiyle bazen fazla bile gelmekteydi. Onun kadar zorlu bir insan, kendi genini taşıyan birinden başkası olamaz. ☄ Metal kollu adam, kalbinin sınırlarını hırçın...