20

5.4K 360 266
                                    

🌌

"Patron, Bay Barnes sizi bekliyor."

Bunu bildiğini mırıldanan Leda, babasının övgülerini dinlerken caddeye giren aracı görmüştü, derin bir nefes aldı. Rahatsız edici bir gerginlik bedenini ele geçirmişti ve bunun tüm suçlusu olarak Wanda'yı göstermekten de çekinmiyordu. Güçlerini kullanarak, ki birkaç gün önce Clint ondan bir şey istediğinde güçlerini boşa kullanamayacağıyla ilgili nutuk atmıştı, Leda'yı odaya kitleterek onu hazırlamıştı. Bunu yapmasına gerek bile yok iken hem de!

Büyük ihtimalle gün bittiğinde Leda, Wanda'yı öldürmek için Avengers kulesini basacaktı fakat yaptığı şeyden oldukça gurur duyan Wanda hâlinden memnundu.

Genç Stark'ın üzerine tam oturacağını bildiği saten bir elbise almıştı kuleye gelirken. Gerçi Leda'ya onu giydirmek biraz zahmetli olmuştu çünkü genç kız saten elbiseyi fazla abartı bulmuştu ama sonunda giymişti. Tabii Wanda'nın sol kolu hâlâ feci derecede acıyordu çünkü Leda fazla güçlüydü ama her şeye değerdi! Biraz daha mücadele ederek onun altın sarısı saçlarını ensesinde dağınık topuz modeline sokmuştu. Aslında ilk başta sarı tutamları dalgalı yapıp Leda'nın bedeni üzerini ipek bir şal gibi sarmasına izin verecekti ve Leda'nın buna itirazı olmamış, hatta fikri oldukça beğenmişti ama Wanda'nın fikir değişikliği yüzünden ufak bir itişme yaşanmıştı. En azından makyaj kısmı kolaydı çünkü Leda zırhıyla ilgilenip sabit dururken Wanda rahatça istediğini yapabilmişti. Tüm bu uğraşlar için Bucky'nin Wanda'ya teşekkür etmesi, hatta tapması gerekiyordu!

"Sen bir şeytansın."

"Aw, bana böyle romantik şeyler söyleme."

"Sen bir şeytansın. Bu nedenle senden nefret ediyorum, Wanda."

"Bende seni seviyorum!" diyerek sevimli gülümsemelerinden birini tek dostuna bahşeden Wanda siyah renkli saten elbisenin askılarını düzeltti. "Bucky'nin nefesi kesilecek! Aslında, zaten seni her gördüğünde nefesi kesiliyor ama bu sefer daha şiddetli olacak. Ambulans çağırsak mı?"

"Bence çağırmalısın ama kendin için çünkü konuşmaya devam edersen tıbbi müdaheleye ihtiyacın olacak bir saldırı gerçekleştireceğim."

"Bugün fazlasıyla gerginsin." diyerek güldü, Wanda. "Randevu için heyecanlı mısın yoksa? Gerginliğinin sebebi bu mu?"

Sakin kalmak adına derin bir nefes alan Leda ellerini saten elbisenin üzerinde gezdirerek Revlis'in üzerine yapışmış tüylerini itip aldığı nefesi verdi. Wanda, onun nefes alışverişini duyduğunda gerçekten konuşmaya devam ederse tıbbi müdaheleye ihtiyaç duyacağı bir yara alacağına ikna olarak sustu. Eh, ne kadar biribirlerinin sıkı dostu olasalarda Leda Stark'ın ne yapacağı belirsizdi...

Asansörün kapısı açıldığında Bucky Barnes tüm karizması, yakışıklılığı ve ek olarak tatlılığı ile karşılarındaydı. Kahverengi botları ve ceketi, özenle ütülenmiş siyah gömleği ve pantalonu ile oldukça şık, aynı zamanda sportif idi.

Onlara iyi eğlenceler dileyen Wanda sevinçle çifti yanlız bırakıp Stark kulesinden ayrılır iken tam da tahmin ettiği gibi nefesi kesilen Bucky, bakışlarını aşık olduğu kadından çekip ona bakamadı bile.

Güneşin doğuşuyla ışıldayan berrak bir denizi andıran, mavinin en açık tonuna bürünmüş gözlerinden belli olan yoğun duygular Leda'ya ulaşırken onu bu kadar etkilemekten yeterince memnun olan genç kadının dudaklarına muzur bir sırıtış yerleşmişti.

"Sen çok..."

Diye başlayan Bucky sonunda nefes almayı başarmıştı fakat cümlenin devamını getirmekte o kadar başarılı değildi. Kelimler kırmızı dudaklarından, ki Leda kesinlikle Bucky'nin daha güzel dudaklara sahip olduğunu kabul ediyor çünkü o dudaklar eşsiz bir kırmızıyla renklenmişti, dökülmüyor ve cümleleri oluşturamıyordu. Aşık olduğu kadının bu kadar büyüleyici olması kalp ritmi için hiç de iyi değildi. Kalbi o kadar güzel bir kadının dış görünüşününde içi kadar güzel olacağını biliyordu ama bu çok fazlaydı. Stark kulesinin girişini aydınlatan sarı ışığın altında bir mücehver gibi parlamaktaydı. Çok değerli bir mücehver... Ve Bucky, bu kadar değerli bir mücehvere sahip olduğuna inanmakta zorluk çekiyordu.

Barnes | My Precious Gem 🌌Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin