55

3.2K 271 301
                                    

🌌

Odasını dolduran çello sesi âdeta özel bir sakinleştirici gibiydi. Notaların uyumu ve sesin keskinliği ruhunu besliyor, ağrılarını dindiriyordu. Belki de Hope'u, Wanda yavruya bu isimi vermişti, dalgınca sevip göğsünde uyutma sebebi de fazla sakinleşmiş olmasıydı. Ya da yavruyu gerçekten sevmişti ancak Revlis'i kaybetmenin acısı taze olduğundan dolayı bahane uyduruyordu. Gereksiz ayrıntılara takılmanın anlamı yoktu. Düşünmek yerine sakin ve huzur dolu anın tadını çıkarmalıydı.

Hope'un tüylerini nazikçe sevmeye devam etti. Revlis gibi tamamen bembeyaz tüyleri yoktu ve büyüdüğü zaman hafif sarı renkli bir köpek olacağı belliydi. Hem daha uysal gözüküyordu ya da bunun nedeni yavru olmasıydı... Revlis'in yatağıyla, Revlis'in oyuncaklarıyla ilgilenecek olması fikrinden nefret etmişti. Hâlâ da ediyordu ama böyle davranmamalıydı. Bu ilk kaybı değildi. Birçok kişiyi kaybetmişti. Evet, Revlis'in kaybı en çok canını yakandı fakat devam edebilirdi. Onu sevmeye ve hatırlamaya devam edebilirdi, yanında yeni bir dostu olacak olsada.

"Hayatım?"

Başını arkaya döndürdüğünde değerli taşlar ve işlemelerle süslü büyük bir sandık taşımakta olan sevgilisiyle göz göze geldi. Kollarından güç alıp yatakta oturur pozisyona geçtikten sonra sandığın ne olduğunu sorguladı.

"Loki gönderdi." Sandığı gürültü çıkarmamak için yavaşça yere indirdi. "İçinde ne olduğunu bilmiyorum."

Jarvis, patronu emir vermeden çalan parçayı kapattığı sırada Leda yatağın ucuna doğru sürünüp sandığa uzandı.

"Loki geldi mi?"

"Hayır, Thor geldi ve kardeşinin gelemediğini ama özür olarak leydisine bunu gönderdiğini söyledi."

Leda, Loki'nin yemeğe gelmeyeceğini zaten tahmin etmişti ama böyle ince bir davranışta bulunması beklenmedikti.

Sandığın kapağını kaldırdığında şaşkınlık ve hayranlık arasında yalpalayan bir iç çekişle ucuna süründüğü yataktan kalkıp sandığın yanına oturdu. Muhteşem bir dokuya sahip kumaşı sandıktan çıkardı ve havaya kaldırdı. Asgard'a özgü bir parça. O kadar minik ve güzeldi ki... Leda'nın dudaklarına samimi bir tebessüm yerleşirken kıyafeti Bucky'e gösterdi. Kulağa çok garip geliyor fakat resmî olarak çocukların ilk kıyafetlerini bir tanrı almıştı ve fazlasıyla uzak bir diyardan başka bir tanrı eşliğinde gelmişti.

Sandıktaki onca kıyafetten bakışlarını çekmesini sağlayan şey Bucky'nin sevinç dolu sesi oldu. Hemen yanı başında ona gösterdiği kıyafeti elinde tutarken yerinde zıplıyordu. Evet, 1.84 boyunda epey heybetli bir adam olmasına rağmen zıplıyordu. Leda bunun tuhaf mı, tatlı mı olduğuna karar veremeyip başını iki yana istemsizce sallarken Bucky konuştu.

"Bu çok minik."

"Tam da olması gerektiği gibi."

"Gerçekten bu kadar minik mi olacaklar?"

Sonunda Bucky'nin bu hâlinin tatlı olduğuna karar vererek sevgilisine hayranlık dolu bakışlarını, ki bu bakışlar genelde babasına özeldi, yöneltti.

"Bu klasiktir." derken sandıktan başka bir kıyafet çıkardı. "Ama sanırım çocukları beni sevdiğinden fazla seveceksin, Bucky."

"Onları her şeyden fazla seveceğim ama..." Yere çökerek Leda'nın yüzünü kavradı. "Seni sevdiğimden fazla değil."

Çenesini tuttuğu elinin baş parmağıyla yanağını okşarken dudaklarına eğildi. Kitap arasına konmuş bir gülü andıran soluk pembe dudakları kendi dudaklarıyla kapattı. Yaşamına devam etmesi için ihtiyacı olduğu tek kişiyi metal koluyla sararken başını sola eğmiş, sevdiği kadının dudaklarından fazlasına ulaşma isteğiyle dolmuştu ancak kendisinin nefessiz kalarak dakikalarca buna zevkle devam edebilme yeteneği olmasına rağmen Leda'nın nefes alması gerektiğini bilerek geri çekildi.

Barnes | My Precious Gem 🌌Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin