🌌
Matt Murdock'un dudaklarından dökülen kelimeler herkesin yüzünde bir şok ifadesi belirmesine yol açtı. Zaman durmuş gibiydi. Odada bulunan herkes saklayamadıkları o derin şok ifade eşliğinde kör adama dönmüş, üstü kapalı şekilde söylediğini bu sefer açıkça tekrarlaması için beklemişti ancak adam tekrarlamadı. Friday'ın yönlendirmesiyle kucakladığı dostunu medikale indirirken ardında cevaplanması gereken sorular bırakmıştı.
İlk tepki veren sessizliğin çöktüğü mekânda endişe dolu bir iç çekişin duyulmasını sağlayarak elini şaşkınlıkla açılmış ağzına siper eden Wanda idi. Bu hareketi duvara sabitlendiği Bucky'nin kızıl sislerden kurtulması için de bir boşluk oluşturmuştu ancak Bucky tökezledi. Kendisini sabitleyen büyü sayesinde ayakta durduğunu o an fark etmişti.
"Ne demek istedi?" diye mırıldanan Peter ayaklanarak Matt'in peşine takıldı. Bu sırada hâlâ şokla aynı şeyi sorguluyordu. "Ne demek istedi?!"
Peter medikale inmek için asansöre koştuğu sırada Clint, Bucky'nin suratına sağlam bir yumruk geçirdi. Bu darbenin etkisiyle zaten ayakta durmakta zorlanan adamın pişmanlıkla titreyen bedeni yere serildi. Wanda ve Vision, Peter gibi Matt'in peşinden gittiğinden dolayı kendisini durduracak hiçbir etken olmadığını düşünen Clint adama doğru eğilecek iken karşısına Iron Man zırhlarından biri çıktı. Bucky'e siper olan zırhı kontrol eden Friday hem Doktor Coleite'ya haber verirken hem de doğru olan şeyi yapmak adına çalışıyordu.
"Bay Barton, eylemlerinizden önce patronun ne hissedeceğini düşünmenizi tavsiye ederim."
"Bu piç yüzünden yaralanan patronun-"
"Bay Barnes'ın suçu değildi."
Clint üzerinden atamadığı şokun ikiye katlanmasıyla sanki Friday oradaymış gibi bakışlarını tavana çevirdiği sırada Peter, Matt Murdock'un karşısına dikilmişti.
"Ne demek istedin?"
"Tanrım..." Farklı bir enerjisi olan Vision'un dikiş atma konusunda yardım için yanına geldiğini hisseden Matt, dostuna dua etmeyi keserek sıkıntılı bir nefes verdi. "Size hamile olduğunu söylemedi mi?"
"Ne?"
Öfkeyle soluyan Clint'in arkasından zorlukla yürüyen Bucky duyduğundan emin olamayarak boğazına takılan düğümü yutkunup yok etmeye çalışırken sordu.
"L-Leda hamile mi?"
"Evet. O gün geldiğimde sessizce konuştuğumuz konu buydu çünkü derisinin altında yaşanan değişimleri duydum. Aceleyle ayrılmamızın sebebi de emin olmak için Doktor Coleite'ya gitmemizdi..." Bu haberi vermesi gereken dostunun yaralı bedenine dokunurken husursuzdu. "Leda sekiz haftalık hamile."
☄
"Karın zarı yırtılmış ama bebeğin bulunduğu uterusta bir yaralanma yok. Yine de ikisinin durumunu da yakından izlemeliyiz."
Diye ekibi bilgilendiren Doktor Coleite, Leda'nın kırılmış sağ bileğine sardığı alçının düzgün olduğundan emin oldu.
Bu sırada Bucky sedyede yatmakta olan ve her daim kırılmasından korktuğu değerli bir mücevher gibi tereddütle dokunduğu, çoğu zaman dokunmaya bile kıyamadığı bedene bakarken gözyaşlarını sessizce akıtıyordu. Yeniden zihnini ele geçiren o karanlıkla baş başa kalmak onun için epey sarsıcıydı. Kendi hayatı dâhil olmak üzere daha birçok hayatı da beraberinde mahveden bu karanlıktan kurtulduğunu düşünmüş, artık normal biri olduğu kanısına varmıştı fakat henüz üzerinden bir saat bile geçmemiş olan olay gerçekleri tüm acımasızlığıyla yüzüne vurmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Barnes | My Precious Gem 🌌
FanfictionAvengers kulesine bir Stark yetiyordu. Zekâsıyla, egosuyla, şikayetleriyle ve durmayan çenesiyle bazen fazla bile gelmekteydi. Onun kadar zorlu bir insan, kendi genini taşıyan birinden başkası olamaz. ☄ Metal kollu adam, kalbinin sınırlarını hırçın...