🌌
Leda Stark hazırlanmak için girdiği odanın içini turlar iken olayları takip etmeye çalışıyor ve kelimelerini toplamak için çabalıyordu.
Kral T'Challa ile konuşmaya Rhodey gönderilmiş idi. Hükümete yapılması gereken açıklamayı Natasha üstlenir iken diğerleri Orgeneral'ın toplantı talebini gerçekleştiriyorlardı. Dünya genelinde yapılacak basın toplantısı ise Leda'ya kalmıştı. Tek başına olmayı sorun etmemesine rağmen babası, dünya genelinde bir basın toplantısında yalnız olmaması için yanına birini almasını istemişti. Tony'nin tercihi Peter'dan yana olsada, şu anda Leda'nın yanında olan kişi Bucky idi ve odanın bir ucunda sevdiği kadını izliyordu.
Üzerinde resmi denebilecek bir kıyafet taşıyan Leda rahatsız eden ceketinin yakasını çekiştirdi. Altında bulunan siyah renkte kumaş pantalonun tam adını bilmiyor ve giymekten zevk almıyordu ancak Pepper'ın işe giderken giydiği pantalon bu olduğu için tercih etmek zorunda kalmıştı. Üstüne beyaz bir gömlek geçirmişti, ki en azından bundan pek rahatsız değildi ve omuzlarına pantalonu ile aynı renk ve kumaşa sahip bir ceket konumlandırılmış idi.
Bucky, onu resmi kıyafetler içinde nefes kesici buluyordu fakat Leda'nın bu kıyafetlerden memnun olmadığını da bilerek gülmemeye çalışıyordu. Gözleri onun üzerinde gezinmeye devam ederken genç kadının dağınık saçlarını geriye savuşturduğu sırada ayaklandı.
"Saçını toplamamı ister misin?"
Leda bu teklifin gelmesine şaşırdı fakat yüzüne hiçbir duygu yansımamıştı ama red etmedi ve oda içinde turlamayı keserek bir sandalyeye yerleşti. Yavaş adımları ile sandalyenin arkasına geçen Bucky, Pepper'ın odaya bıraktığı ama Leda'nın kullanmaya asla yeltenmediği makyaj malzemelerinin yanından aldığı tarakla altın sarısı tutamları geriye doğru şekillendirmeye başladı.
"Gece yaptığımız konuşmadan sonra günü beraber geçiririz diye düşünmüştüm."
Diyerek fısıltı niteliğinde konuşan adam önünde duran aynadan genç kadının yüzünü inceledi. Olayları takip etmeye bir son veren genç kadın aynı şekilde aynadan kendisine bakıyordu. Onun duygusuz, hatta koruma kalkanı olan sert ifadesinin bulunduğu yüzüne ufak bir gülümseme yerleştiğini görerek bakışlarını parmakları arasındaki yumuşacık saçlara çevirdi. Onun güneşi kıskandıran saçlarını ensesinde duracak bir topuz yapmak için döndürdü.
"Bende öyle."
"Sanırım, yanlış bir zamanda itiraf ettim."
"Sorun değil. Tüm bu dramanın içinde beni mutlu etmeyi başardığın için minnetarım."
Bucky, onun ufak gülümsemesinin aksine geniş bir gülümseme ile yeniden bakışlarını aynadan yansıyan görüntüsüne çevirdi. Kalbini ısıtan bir huzurla dolduğunda, genç kadının aynı şekilde karşılık veremeyeceğini bildiği bir cümlenin dudaklarından dökülmesine izin verdi.
"Seni seviyorum, Leda."
☄
"Orospu çocuğu!"
Leda tamamiyle öfke dolu bir şekilde basın toplantısının yapıldığı salondan çıktığında elleriyle sertçe yüzünü ovuşturdu.
O basın mensuplarının her biri maske takmış birer şeytandı. Savaş bölgesinde kendilerine dürüstçe saldıran tüm düşmanlarının aksine sinsi birer piçti. Sordukları sorular, tüm dünyayı bu olay hakkında bilgilendirip ayrıntı istemeleri için onlara verilen bir şanstı ancak basın mensuplarının ve tüm o genç gazetecilerin yaptığı tek şey dünyayı korumak için canını hiçe sayan kahramanları karalmaktı. Eğer kahramanlar olmasaydı düşmanların da olmayacağı savunuluyordu. Bu içinden çıkılmaz, sikik bir paradokstan fazlası değildi ve tüm o kahramanlar dünyayı kurtardığında caddelere çıkarak tezahürat yapıp, çocuklarını onlar gibi giydiren insanlar... O insanlar, savaş çıkıp birkaç kişi öldüğünde çocuklarına giydirdikleri kostümleri protesto çalışmalarında yakarak lanetler okuyordu. Hepsi iki yüzlüydü. Kimsenin o savaşlardan çıktığında kahramanların döktüğü acı terlerinden haberi yoktu ama Leda'nın vardı. Avengers kulesinin ya da jetin her bir köşesine dağılan kahramanların, ailesinin, yaralarını saran kendisiydi. Neler yaşadıklarını biliyordu ve kendini bilmez bir avuç insanın onlara çamur atmasına dayanamıyordu. Eğer bugün o kahramanlar olmasaydı, ne olduğu belirsiz o sikik canavarlar tarafından Güney Amerika'nın %79'u, Kuzey Amerika'nın %42'si katledilmiş olacaktı ama bir çözümleri olmamasına rağmen canavarlar ile savaşmışlardı. Neden sadece kahramanların varlığından memnun olup onlar için inandıkları tanrıya dua etmiyorlardı ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Barnes | My Precious Gem 🌌
FanfictionAvengers kulesine bir Stark yetiyordu. Zekâsıyla, egosuyla, şikayetleriyle ve durmayan çenesiyle bazen fazla bile gelmekteydi. Onun kadar zorlu bir insan, kendi genini taşıyan birinden başkası olamaz. ☄ Metal kollu adam, kalbinin sınırlarını hırçın...