45

3.3K 255 204
                                    

🌌

"Zorunda mıyım?"

Hattın ucunda olan Matt Murdock davada bir avukat olarak onun adına çıkmış olduğunu ama basın toplantısında soruların muhattabı dışında birinin kürsüde olmasının iftiraların yoğunluğu nedeniyle yanlış anlaşılma ihtimalinden bahsetti.

"Basın mensuplarından birkaçı ölürse beni zorlamandan dolayı suçu sana atacağım, Matt."

"Ve buna kimse inanmayacak."

"İnanmalarını sağlarım."

"İlk önce üzerindeki iftiralardan kurtulmak için o büyüleyici ve durmak bilmeyen çenenle basın ordusunu inandır, Leda. Daha sonra suçu bana atmana izin vereceğim. Güven bana."

"Senden nefret ediyorum, Matt. Gerçekten. Kostümün tekrar parçalandığında ve koşarak bana geldiğinde onu sarıya boyayacağım ve sim ile süsleyeceğim. Hell's Kitchen şeytanından, Hell's Kitchen'ın ışıl ışıl parlayan sürtüğüne döndüğünde yüzünü görmek için sana misafir olacağım. Güven bana."

"Yüce Tanrım..." Matt kahkaha attı. Leda'nın aksine oldukça eğleniyordu. "Sana güveniyorum ama girmem gereken bir dava var. Tehditlerini daha sonra dinlememin bir sakıncası olur mu?"

"Kaçmaya çalıştığının farkındayım ama harika bir dost olduğumdan dolayı bu çabanı görmezden gelerek sana inanmış gibi yapacağım."

"Çok naziksin. Bu nezaketini basın toplantısında da sürdürmeni tavsiye ederim."

Aklında tutacağını söyleyen Leda aramayı sonlandırdı. Basın toplantısının başlamasına yirmi altı dakika vardı. Hazırlanması için kendisine ayrılan odada bir süreliğine yanlız kalmıştı ve şimdi de arama da sonlandığı için siyah, resmi pantalonu üzerine giydiği beyaz gömleğini çekiştirerek odayı turluyordu.

Tıpkı babası gibi basın toplantılarından nefret ediyordu. Kendisine odaklanmış kameralar, asla durmaları gereken noktayı bilmeyen gazeteciler, daha fazla okunma için olayları abartan köşe yazarları ve özellikle sinir bozmak için gelecek olan onca insanla beraber basın toplantıları bir çukuru andırıyordu. Basın mensupları Leda Stark'ı bir av olarak görüp onu çukura çekmeye çalışıyorlardı ama onun kusursuz bir avcı oluşundan habersizlerdi.

Uykusuz olduğu otuz üçüncü saate girmişti. Bu otuz üç saatin yarısı Bucky ile mücadelesi, yaralanışı ve mesajı gördükten sonraki şoku ile dolmuştu. Diğer yarısı ise tamamiyle Matthew Lcopre'u aramakla geçmişti. Uyduları; yüz tanıma, biyokimlik ve davranış biçimlerini tarıyordu ama o orospu çocuğu aptal değildi. Bu süreç boyunca saklandığı çöplükten parmağını bile çıkarmayacağını iyi bilen Leda yine de bu taramayı gerçekleştirme gereği duymuştu.

"Leda!"

Odaya aniden giren Pepper ince topukluları üzerinde koşmayı bir şekilde başararak genç kadına yöneldi. Nefes nefese kalmıştı ama şık çantasını tutan elini havada anlamsızca oynatarak bir şey söylemeye çalışıyordu.

"Pepper, nefes al ve sakin ol."

"Şey... Ta-Tamam ama-"

"Bak, ne zaman ortama böyle bir giriş yapsan benim hiç de hoşuma gitmeyen şeyler söylüyorsun ve gireceğim bu lanet basın toplantısında zaten sinirimin bozulacağından eminim. Öncesinde biraz huzura ihtiyacım var. Bu nedenle ne söylemek için geldiysen duymak istemiyorum."

"Hayır!" Nefes almayı başaran Pepper aceleyle odada bulunan televizyonun kumandasını ufak sehpadan aldı. "Bu farklı."

Bu sefer hangi 'farklı' iftiraya uğradığını görmek için Pepper'ın açtığı televizyona bakan Leda ekranda Marry Pilkkins'in olduğunu gördü. Kaşları çatılırken fazlasıyla kalabalık topluluğun önünde durduğu yüksek platformda dik duruşuyla gezinen kadını izledi.

Barnes | My Precious Gem 🌌Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin