51

2.9K 258 108
                                    

🌌

Sedyenin yanına çöktü. Ameliyat eldivenlerini elinden âdeta söküp çıkarırken dişlerini sıkıyordu. Bedeni istemsizce titriyor, gözleri buğulanıyordu.

Bacaklarını kendisine çekerek sırtını duvara yasladı. Kazanmıştı, kazanmış olmalıydı ama öyle hissetmiyordu. Parmaklarını saçlarına geçirerek tutamları çekiştirdi. Nefes almanın bu kadar zor olacağını düşünmemişti. Babasının yatmakta olduğu sedyeye dönmek istemediğinden dolayı başını dizlerine gömdü. Kaslarındaki sızı ayakta kalmasını zorlaştırıyor. Gözlerini kapatarak yaşları saklama ihtiyacı hissetti ve sakin kalmaya çalışarak nefes alışverişlerine odaklandı.

Bu sırada asansör medikale ulaştı. Kapı iki yana açıldığı zaman Doktor Coleite ağır ilk yardım çantasını yere bıraktı. Kaşları hafifçe havalandı ve yere saçılmış sağlık ekipmanlarına, burada ne işi olduğuna anlam veremediği Proje 66D6'ya baktı. Sedyeye dönemeden yere çökmüş Leda'yı fark etti. Yumuşak bir sesle ona seslendi. Kalbinde ufak bir korku oluşmuştu. Sedyeye baktı. Tony Stark'ın bedeni kablolara bağlı olmadığından dolayı yaşam fonksiyonlarını göremiyordu ama kablolara bağlı olmalıydı, normal olan buydu. Kablolara bağlı olmayışı da korkusunu büyüttü.

"Ne oldu?" diye sorguladı sesi titrerken. "Onu kurtaramadın mı?"

Başını kaldıran Leda anlaşılmaz bir ifadeyle Coleite'ye döndü. Coleite ise çoktan onun nemli gözaltılarından dolayı kötü senaryolar kurmaya başlamıştı.

"Polonyum-210'u engelledim ancak diğer elementin ne olduğunu bilmediğimden ve ne olduğunu bularak karşıt elementini yaratmaya zamanım olmadığından dolayı Proje 66D6'yı kullandım. Organlarının kontrolünü sağlayarak elementi etkisiz kılmaya çalıştım ancak işe yaradığından emin değilim. Şu an değerleri normal görünüyor. Uyandığı zaman gerçek ortaya çıkacak."

Coleite, Leda'yı tanıyordu. Babasının sağlık durumu söz konusu olduğunda yabancı birinden bahsediyor gibi stabil bir ses tonuyla konuşmasının mümkün olmadığını biliyordu. Bir şeyler kesinlikle yanlıştı.

"Sen nasılsın?"

Sağ yanağında duran bıçak yarasına hafifçe dokunan Leda omuz silkerken göz ucuyla babasının kalkıp inen göğüs kafesini kontrol etti.

"Ciddi bir yara almadım."

"Ruh sağlığından söz ediyordum." diye düzeltti, Coleite. "Bir süredir davranışlarını izliyorum ve bana kalırsa, berbat hâldesin."

"Bilmediğim bir şey söyle."

"Ve senin ağır bir depresyon geçirdiğini düşünüyorum. Belki de baban gibi anksiyeteye sahipsin. Sanırım emin olduğum tek şey; travma sonrası stres bozukluğun olduğu. Ve bunlar hamileliği riske atan rahatsızlıklardır."

"Psikoloji alanında doktoram var. Saydıklarının ne olduğunu ve nelere yol açtığını biliyorum fakat yanılıyorsun. Ben iyiyim." Gözlerini devirme isteğine karşı koyup derin bir nefes alırken ekledi. "Ayrıca bizim sağlam bir dost ilişkimiz varken bana hastalarından biri gibi davranman hiç hoş değil."

"TANRIM!" İsyan ederek yüzünü ellerine gömen kadın bir Stark'la uğraşmanın getirdiği gerginliği bedeninin her santiminde hissetti. "Sağlığını önemsediğim için davranışlarını izliyorum. Neden psikolojik bir rahatsızlığın olduğunu kabul etmen bu kadar zor?!"

"Eğer olsaydı, kabul ederdim ama yok. Sadece son bir ay içinde yaşanılanlar ani ve beklenmedik idi. Olayların hızına yetişmekte zorlandım. Daha dakikalar önce babam neredeyse ölmüştü ve onu kurtarmaya çalışırken dağılmamak için fazladan efor sarfetmem gerekti. Yorgunum fakat herkesin birlikte ve sağlıklı olduğunu gördükten sonra rahatlayacağım."

Barnes | My Precious Gem 🌌Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin