🌌
Bucky, Leda'nın hemen yanına oturmuş ve ayaklarını boşluğa uzatmıştı. Genç kadının yüzünde düşüncelerinden kurtulmanın verdiği mutlulukla sakin bir gülümseme oluşmuştu ve Bucky bu gülümsemeyi izleyerek aynı sakinliği paylaşmak için çabalıyordu çünkü oldukça gergindi. Leda ise onun sıkıntılı olduğunu biliyordu. En büyük korkusunu görmenin onu sarstığını da... Ancak sorgulamak yerine, ki korkusu hakkında tahminde bulunamadığı için epey meraklanmıştı, kendisini rahat hissetmesine öncelik verdi.
"Seninle bir şey konuşmak istemiştim ama başlama fırsatım olmadı."
Genç kadın, kendisine bakmaktan çekinen mavi gözleri izlerken onayladığını belli eden bir mırıltı çıkardı. Aslında Leda'nın insan okumakta üstüne yoktu. Bazen farkında olmadan yapardı ama şu anda böyle bir gözlem yeteneği başvurmak konusunda kararsızdı. Bucky'nin hayatına saygı duyarak kendisinin anlatmasını beklemek ve her şeyi bilme arzusuna yenik düşerek onun mikro ifadelerinden sonuçlar çıkarmak arasında gidip geliyordu.
"Sadece... Konuşmam bitene kadar yorumda bulunmanı istemiyorum çünkü bu benim için çok zor, Leda. Lütfen sadece dinle."
Genç kadın yeniden onayladığını belli eden bir mırıltı çıkardı. Onun bu şekilde konuşması merakını arttırıyordu. Beklediğinden daha büyük bir sıkıntısı olduğu belliydi ve bu biraz tedirgin ediciydi. Aynı zamanda onun diğer konuşmalarından farklı bir şey söyleyeceğini ve tepkisinden de korktuğunu belirttiğini hatırlıyordu.
"Seni ilk gördüğümde; zihin programlama makinesine girdiğim zaman olacakları bildiğim için saçlarıma dokunarak beni sakinleştirmek istemiştin. O gün saçıma dokunmadın, Leda. Ruhuma dokundun.
Bir ruhum olduğunu bilmiyordum. Bir kalbim olduğunu da bilmiyordum. Geçmişim ya da geleceğim yoktu. Hydra beni yaratmıştı. Ben bir makineydim. Bazen bir robot bile olduğumu düşündüm. Her şey olabilirdim ama insan değildim ama sen bana dokundun. Ruhuma... Yeni doğmuş gibiydim. Her şeyi seninle öğrendim. Bu süreç boyunca yanımda birçok kişi vardı, biliyorum. Steve, Avengers... Ama ben sadece seni gördüm. Sadece senin söylediklerin önemliydi. Birkaç kişi bana makine olmadığımı söyledi ama ben, sen söylediğin zaman inandım.
Sen etrafımdayken sıcacık bir his kucakladı kalbimi. İlk başta ne olduğunu anlayamadım bile ama... Daha sonra, sana aşık olduğumu fark ettim. Sana aşığım, Leda. Sekiz sene boyunca seni her gördüğümde varlığından şüphe ettiğim kalbimin ritmi hızlandı."
Bucky bir anlığına duraksadı ama başını kaldırıp Leda'nın yüzüne bakacak cesareti kendinde bulamadı. Sadece derin bir nefes alarak gözlerini yumdu, ki Leda'ya bakmayarak çok doğru bir eylemde bulunmuştu çünkü bakmış olsaydı çatılan kaşları görerek olumsuz bir düşünceye sürüklenebilirdi.
"Sana olan duygularımı sakladım. Sekiz sene boyunca! Seni gördüğüm an içimi ısıtan bu aşkın büyüleyici hissini sakladım çünkü yanlış olduğunu düşündüm. Hâlâ yanlış! Yaş farkı, senin karakterin, benim karakterim, içinde bulunduğumuz hayat... Bana yanlış olduğunu düşündürüyor.
Bugün Wanda yanlışlıkla bana en büyük korkumu gösterdi. Ne olduğunu merak ettiğini biliyorum çünkü beni o kadar çaresiz görmedin.
En büyük korkum seninle ilgili, Leda. Seni kaybetmekten korkuyorum! Sana olan aşkım nasıl kalbimi ısıtıyor ise seni kaybetme korkum aynı şekilde benliğimi yaralıyor. Sana karşı tamamiyle çaresizim. Hislerimi itiraf etmekten korktum. O kadar uzun zaman oldu ki... Bu zaman dilimi içinde o histen kurtulmaya çalıştım. Bazı geceler tanrıya yalvardığım bile oldu çünkü kimse sana gerçekten saf hisler beslediğime inanmazdı. Belki sen bile inanmayacaksın. Bilmiyorum. Bilmiyorum, Leda ama daha fazla saklayacak gücüm kalmadı. Canım yanıyor! Canım çok yanıyor. Bu his çok güzel ama verdiği acı fazla. Dayanamıyorum. Saklamaktan yoruldum. Senin bana böyle hisler beslemediğini biliyorum. Çocukça hayallere kapılamam ama delirmek üzereyim. Bundan sonra ne olacak bilmiyorum! Birazdan bana ne tepki vereceğini bilmiyorum. Yüz on küsür yaşındayım! Ama sen... Bilmiyorum, Leda. Özür dilerim... Sana aşığım. Durdurulamaz şekilde."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Barnes | My Precious Gem 🌌
FanficAvengers kulesine bir Stark yetiyordu. Zekâsıyla, egosuyla, şikayetleriyle ve durmayan çenesiyle bazen fazla bile gelmekteydi. Onun kadar zorlu bir insan, kendi genini taşıyan birinden başkası olamaz. ☄ Metal kollu adam, kalbinin sınırlarını hırçın...