24

4.3K 380 236
                                    

🌌

"Sabah sporuna eşlik edemem, dostum. Dışarı çıkmam gerekiyor."

Diyen Bucky, Natasha'nın tabletinden internete girerek Tony'nin hesabından indirdiği fotoğrafa bakmayı kesip nedenini sorgulayan Steve'e döndü.

"Seyahat etmeden önce almam gereken şeyler var."

"Alışveriş merkezine mi gideceksin?" diye sordu, Sam. "Sen alışveriş merkezine girebiliyor musun ki?"

"Ne demek istiyorsun?"

"Seni o metal kolla alışveriş merkezine girdiğini hayal edemiyorum!"

Steve, Bucky ve gece atıştırmalığı yapan Clint'in kendisine anlamayan gözlerle garip bir şekilde baktığını fark eden Sam açıkladı.

"Düşünsenize, Bucky alışveriş merkezine giriyor ve bip, bip, bip! Metal dedektörü ötüyor. Görevliye 'Bayım, bu benim kolum!' diyerek kendini açıklamaya çalışıyor."

O anı düşünmek için sadece bir saniyesini harcayan Clint şiddetli bir kahkahayla elinde tuttuğu çikolata paketini düşürdü. Sam ile çikolata paketi gibi yeri boylamamak için birbirlerine tutunarak kahkahalara boğulur iken Bucky gözlerini devirdi.

"Aman ne komik!"

Sırtında duran yastığı Sam'e fırlatarak Steve'e döndüğünde yakın dostunu başını eğmiş bir şekilde gülerken buldu.

"Hain... Bana bunu nasıl yaparsın, dostum?"

"Özür dilerim." Hemen kendini toparlayan Steve başını iki yana salladı. "Komik değildi."

Onun aksine Avengers kulesinin salonunu kahkahalarıyla çınlatan ikili neredeyse yere düşerken ufak bir kahkaha da arkalarından onlara eşlik etti. Bucky çatık kaşlarıyla o tarafa döndüğünde kollarını göğsünde birleştirmiş, sol omzunu duvara yaslamış bir şekilde duran Leda Stark ile karşılaştı.

"Aslında büyükbaba, epey komikti." dedi, itiraz eden Steve'e karşı. "Ama belirtmek isterim ki, o kolu ben yaptım. Metal dedektörü gibi basit yapılarda ya da ısı güdümlü güçlü cihazlarda fark edilmiyor."

Omzunu duvardan ayıran Leda salonun ortasına doğru yavaş adımlarla ilerlerken koyu mavi elbisesinin etekleri zarifçe uçuşuyor, kalçalarına uzanan sarı saçları havalanıyordu. Elbette bu Bucky'nin gözünde tam puan almış bir filmin en can alıcı sahnesi kadar güzeldi.

"Sen örümceğin mezuniyetinde değil miydin?" diye sorguladı, Clint.

"Farkında mısınız, bilmiyorum ama saat gece yarısını geçti ve neredeyse iki buçuğa geliyor. Yani, mezuniyet ve parti bitti."

Omuz silkerek Bucky'nin sırtını yaslamakta olduğu koltuğun kol kısmına oturarak adama yakın durdu. Bucky boynuna ve koluna sürten yumuşak saçlardan yayılan kokuyu içine çekerken Leda'nın, Peter arkadaşlarını bırakmak için arabayı almışken kendisinin buraya gelmeyi tercih ettiğini söylemesini de dinliyordu. Tony mezuniyet partisinde bulunan ergenler arasında olmak istemediği için Stark kulesine erkenden dönmüş ancak Leda geceyi burada geçirmeyi plânlıyormuş! Bu Bucky'i mutlu eden bir haberdi.

"Tony, Peter'ın soyadını değiştirmekten bahsediyordu." dedi, Steve. "Onu ne yaptınız?"

Leda olayı anlatırken ve kendileri için ne kadar duygusal bir an olduğundan bahseder iken dirseğini Bucky'nin omzuna koyarak oturuşunu kaydırmıştı. Onun yakınlığından oldukça mutlu olan Bucky ise arkasına yaslanarak diğerleri gibi sessizce onu dinledi.

"Vay canına."

"Eh, şu sıralar her şey harika gidiyor." diyerek gülümsedi, Leda.

"Lütfen, sus!" Huysuz bir şekilde sızlanan Clint düşürdüğü çikolata paketini geri alarak açtı. "Ne zaman her şeyin harika gittiğini düşünsem; büyük bir olay oluyor."

"Oh, bu doğru." diye onay verdi, Sam.

"İnan bana biliyorum. Bu biraz can sıkıcı. Bir de sizin gibi başı dertten kurtulmayan kahramanlar için sikik bir döngü oluşuyor, değil mi?"

Leda'nın kendisini asla bir kahraman olarak tanımlamadığını ve bu kavramdan da yeterince uzak durduğunu fark eden Bucky bakışlarını kendisine yaslanan kadına doğru çevirdi. O bir kahraman. Bunun sebebi bir zırhı olması değildi ya da Avengers ile birlikte savaşıyor olması... O bir kahraman. Masum insanların hayatını kurtarıyordu. Onlar için yüzlerce sığınma evi inşa ediyordu. Yaralı hayvanları koruyordu. Hepsiyle şahsen ilgileniyordu. Hırçın ve korkak hayvanların ona bıraktığı pati ve diş izlerini de gururla taşırdı mesela. Bir kostüme ihtiyacı yoktu. Merhamete ve iyi bir kalbe sahipti. Normal bir insandan daha fazla belki de.

"Bugün yorucuydu, beyler." diyerek ayaklanan Leda, Bucky'nin koluna kimsenin dikkat etmeyeceği şekilde vurdu. "İyi geceler."

Hemen onun arkasından kalkamayacağını bilen Bucky, odada bulunan Clint'in ilişkiden haberi yoktu ve diğerleri biliyor olsada farklı bir algı yaratmak istemezdi, biraz daha olduğu yerde oturdu. Zaten birkaç dakika sonra saatin oldukça geç olduğunu söyleyen Steve kalkarak esnemişti. Yüce Kaptan Amerika'nın belirli bir uyku düzeni vardı. Bu sayede Bucky de kalkma fırsatı yakalamış oldu.

Avengers kulesinde herkesin odası aynı yerde ve düzendeydi. Sadece Tony ve Leda'ya ait olan kata çıkan Bucky sol tarafta bulunan odaya ilerledi. Açık olan kapıdan baktığında sevdiği kadını elbise pilelerine dalmış bir şekilde düşünür iken buldu. Dikkatini çekmek için konuşmaya gerek duymadı. Sakin adımlarla yanına giderek yatağa oturdu ve dik durmak için yorgana bastırdığı elinin üzerine elini koydu. Kendisine dönen kahverengi gözlerin parlamasını sağlayan uysal bir duygu sakinleştirici etkisi ile adamın bedenini sararken kadının dudakları hafifçe gerildi.

"Bazı şeyler değişiyor."

Onun gözlerine odaklanmış olan Bucky rüyadan uyanırcasına başını salladı. Kadının etkisi altında çaresiz bir şekilde aşkına sarılmak dışında bir şey yapamayacak hâle geliyordu fakat konuşacak gücü de kendinde bulabilmek için biraz şansı vardı.

"Ne değişiyor?"

"Stark kulesi, Avengers kulesinden çok daha yakındı. Hatta önünden geçmeme rağmen oraya gitmedim. Sadece seni görmek için yolu uzatarak buraya geldim. Ne değiştiğini anlayabiliyor musun?"

"S-Sanırım... Demek istediği-"

"Normalde bu benim yapacağım bir şey değil, asla yapmam ama bazı şeyler değişiyor. Senin sayende." Boynuna dolanan saçını geriye atarken devam etti. "Mesela, artık yanında pek rahat hissetmiyorum."

"Bu kötü bir şey değil mi?"

Diye sorgular iken endişeyle sırtını dikleştirdi, Bucky. Son istediği şey Leda'nın kendisinin yanında iken rahatsız olmasıydı. Aksine, kendisinin yanında huzurlu ve güvende hissetmesini istiyordu. Kollarını bir kaçış noktası gibi görerek sürekli olarak kendisine gelmesini istiyordu. Rahatsız hissetmesini değil!

"Hayır. Bu rahatsızlığı 'kötü' olarak tanımlamam. Sen benim yanımda iken heyecanlanıyorsun, kalbinin ritmi değişiyor. Bu hisler benim açımdan rahatsızlık anlamına geliyor ama doğrusu, sana karşı bir şeyler hissettiğimin göstergesi."

"Beni seviyor musun?" Büyük bir aydınlanma yaşayan Bucky, konu Leda olduğunda algılama konusunda çok da başarılı değildi, heyecanla kadına baktı. "Diğerlerinden farklı bir konumda, o anlamda?"

"Evet. Seni asansöre itip öptüğümden beri." Elbisesinin pilelerinde duran eli adamın ensesine doğru yavaşça çıktı. "Dudaklarından epey zevk alıyorum."

"Oh." Bucky'nin yüzüne muzur bir ifade yerleşir iken metal kolu kadının beline uzandı. "Öyle mi?"

"Ruhuma dokunmak istiyordun." diyerek randevu gecelerinde konuştuklarına gönderme yapan Leda, adamın dudaklarına uzanmadan önce ekledi.

"Sanırım ruhuma dokundun."

🌌

Barnes | My Precious Gem 🌌Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin