5

5.7K 459 97
                                    

🌌

Bucky, ormanlık alanda ufak bir tepeden yuvarlandığı için toprak zeminde yatarken gözlerinden yaşlar süzülüyordu.

Gerçek olduğunu düşündüğü görüntünün içinde çaresizce çabalıyordu. Kendini ifade etmek, üzerine gelen öfkeli arkadaşlarından kaçmak ve sevdiği kadına durumu anlatmak için çırpınıyordu ama asıl dünyada, yere serili bedeni titriyor ve büyünün etkisiyle kızıl bir sisle parlayan gözlerinden düşen gözyaşları toprağı ıslatıyordu. En büyük korkusu elbette Leda Stark'ı kaybetmekti. Ona olan hislerini itiraf ettiğinde olayların kötü sonuçlanması ve kendisine aile olan ekiple birlikte sevdiği kadının gitmesiydi. Kelimeler, onun bulunduğu durumu anlatmak için yetersiz kalıyordu. Duyguları kelimeler sayesinde tanımlanamayacak kadar yoğun ve acı vericiydi.

Hâlâ büyünün etkisinde iken yanına ilk ulaşan korkusunun sebebi olan kadındı. Vücudunu kaplayan zırhından çıkıp buraya gelebilecek canavarlara karşı koruma olarak birkaç metre arkasında bırakırken toprak zeminde hızlıca hareket edip Bucky'nin yanına çökmüştü.

Onu ağlarken birkaç kez görmüştü ama bu şekilde değil. Bucky'i hiç bu kadar çaresiz gördüğünü hatırlamıyordu. Küçük bir çocuk kadar masumken ve gözyaşlarının sonu gelmezken... Bu tuhaf hissetmesine sebep oldu. Sevdiklerini bu durumda görmeyi sevmiyordu. Elleri adamın yanaklarını kavrarken kirli sakallar avcuna batıyordu. Gözyaşları parmaklarına çarpıp yön değiştirirken onu bu kadar üzen korkusunun ne olduğunu merak etti. Bir tahmini yoktu. Oysa ki Bucky'i en iyi tanıyan kişi kendisiydi. Tüm edindiği karakterleri bilen, tüm korkularını yenmesine yardımcı olan kişiydi ancak heybetli bedeninin titremesine sebep olan korku hakkında bir tahmini bile bulunmuyordu.

"Aman Tanrım!"

Ufak tepenin üstünden onlara bakan Wanda transtan çıkmış ve dehşet verici bir şaşkınlıkla yerde yatan Bucky'e bakmıştı. Onun genişleyen gözleri ve eliyle kapattığı ağzından ne kadar şaşkın olduğu anlaşılırken Bucky büyünün etkisinden çıktı.

"L-Leda..."

"Gerçek değildi." diyerek adamın yanaklarında duran elleriyle sakinleşmesi için hafifçe tenini okşadı, Leda. "Sorun yok."

Diğerleri iletişim bağlantısından neler olduğu konusunda bilgi almaya çalışırken Bucky'nin gözyaşları ile parlayan gözleri Leda'nın gözlerine sabitlemişti. Kendisine böyle nazik davranmamalıydı. Kendisi için endişelenmemeliydi. Elleri hafifçe tenini okşamamalıydı çünkü Bucky'nin gördüğü korku gerçek olursa, tüm bu kalbinde sıcak hisler oluşturan güzel şeyler gidecekti. Eğer Leda'nın kendisi için yaptıklarına alışır ise kaybettiğinde yaşadığı boşluk ölümcül olacaktı. Büyük bir sorun olmasına rağmen sevdiği kadının sorun olmadığını söylemesine inanmamalıydı. Çocukça hayallere kapılmamalıydı ama şu anda önemli olan tek şey, kendisine oldukça yakın olan beden ve bedenin sahibi olan endişeli Leda'ydı. Baş parmağının pürüzlü ve kuru teniyle göz altlarını okşuyordu. Bucky sevgiye muhtaç bir köpek gibi başını yana eğerek o sıcak avuca sığınmamak için zor duruyordu.

Leda, onun hâlâ şokta olduğunu düşünerek adama sıkıca sarıldı. Bucky, Leda'nın boyun girintisine âdeta saklanarak kadının şefkatine sığındı. Neler olacağını bir anlığına düşünmeyi bırakarak içinde bulunduğu şu anı yaşamaya odaklandı. Bir savaşta olmaları umrunda değildi. Sevdiği kadın sakinleşmesi adına saçlarını okşarken evrenin yarısı yok olsa bile kılını kıpırdatmazdı.

Bu sırada Steve, bir canavarı daha ölmeyeceğini bildiği hâlde parçalayarak Wanda'nın yanına ulaştı. Bucky'nin korkusunu gördüğünü biliyor ve dostunun korkusunun ne olduğunu da tahmin edebiliyordu. Leda'nın öğrendikten sonra vereceği tepkinin bilinmezliği nedeniyle endişelenir iken Wanda'nın daha önce öğrenip ne tepki vereceğini bilmemek ve muhtemelen herkesin duyma ihtimali olduğu için daha kötü gözüküyordu. Bu nedenle Steve koşarak onun yanına gelmişti.

"Wanda."

Genç kadın, kızıl sisle parlayan ellerini şaşkınlıkla aralanmış ağzından çekerek belli belirsiz Leda'nın kollarında olan Bucky'i gösterdi.

"O... Leda'ya-"

"Biliyorum."

"Biliyor musun?" Sesini kısık tutmak için çaba gösterdi. "Ne demek biliyorum? Sekiz sene boyunca Bucky'nin Leda'ya aşık olması-"

"Biliyorum, Wanda. Biliyorum ama lütfen bu konuyu diğerlerine açma. Bucky'nin söylemesi daha doğru olur. Sevginin ne demek olduğunu biliyorsun. Ayrıca yargılanmanın da... Bucky'nin aşkından dolayı yargılanmasını istemiyorum. Şimdi olmaz."

"T-Tamam."

Leda Stark, birkaç saat önce yatmakta olduğu koltuktan kalkmasının imkânsız olarak nitelendirmişti ancak henüz güneş bile doğmamış iken uçak pistine çıkarak en uca oturmuş ve ayaklarını aşağıya sarkıtmıştı.

Saatlerce süren bir savaştan galibiyet ya da mağlubiyet almadan çıkmışlardı. Canavarlar gitmiş ama geri geleceklerinin mesajını da vermişlerdi. Büyük ihtimalle sayıları daha fazla ve güçlü olarak! O zamana kadar yapabilecek pek bir şey yoktu. Sadece Thor'un Loki'yi yardım etmeye ikna etmesini bekleyeceklerdi ama şüphesiz kimse Loki'den yardım almaya gönüllü değildi, ki Loki'nin yardım edeceğinin de kesinliği yoktu. Sonuçta o New York saldırısını gerçekleştiren bir düşmandı ve başta Clint olmak üzere onun dünyaya gelmesinden kimse memnun olmayacaktı ama Leda çözüm yolunu bulmak için tek şanslarının o olduğunu ve onu bile geçmişi ile yargılamamaları gerektiğini söylemişti.

Sonuç olarak canavarlar güç toplamak için gitmiş iken Avengers ekibini yeni bir saldırıya karşı tetikte olacaktı ama tetikte olmak için biraz tedaviye ve dinlenmeye ihtiyaçları vardı. Bu nedenle Avengers kulesine dönmüşlerdi, iki Stark dâhil. Gerçi Tony kendi kulelerine dönmek için hazırdı ancak Leda yattığı koltuktan kalkmayı düşünmüyordu. Hatta Avengers kulesinde bulunan odasına bile gitmeyerek o koltukta geceyi geçirmeyi plânlıyordu, ki öyle de yapmıştı ama yorgunluğunu atması için beş saat yeterli olmuştu.

Hâlâ karanlık olan koca şehirin nefes kesici manzarasını izlerken aklını kurcalayan binlerce düşünceden kurtulmaya çalışıyordu. Bazen bu kadar düşünmek canını yakıyor ve ağrı kesici bile fayda etmiyordu. Zeki olmanın kötü yanlarından biri bu olmalıydı, her daim düşünmen gereken şeyler çıkıyordu. İcatlar, plânlar, teoriler... Hepsi çok fazlaydı.

Açıkta kalan tenine çarpan sert rüzgârdan rahatsız olmak yerine zevk alan Leda boynuna dolanan saçlarını sağ omzuna atarak bu sessiz güzelliğin tadını çıkarmaya çalıştı.

Bu sırada yorgunluğunu atmak için uyumaya çalışan ama her gözlerini kapadığında en büyük korkusuyla karşılaşan Bucky çaresiz bir şekilde odasını terk etmişti. Metal kolunu gergin bir şekilde ovuşturuyor, sorunlarını açığa çıkaran derin nefesler alıyordu. En büyük korkusunu Wanda'nın bilmesi onu tedirgin ediyordu. O büyünün kendisine gelmesi yeterince kötü bir şey değilmiş gibi bir de bunu düşünmek zorundaydı!

Ellerini uzamış saçlarına daldırarak kendine gelmek için tutamları çekiştirdi. Dayanacak gücü kendinde bulamıyordu, bununla yaşamak zordu. Bu kalbimi kavuran ve bedenini sarsan duyguyu kontrol altına almak... İmkânsız bir hâl alıyordu. Muhtemelen büyük bir savaşa daha gireceklerdi ama bu durum aklından çıkmıyordu.

Hava almak için salonun geniş camlarını açmayı plânlarken uçak pistinden sarkan ayakları gördü ve uçak pistinde bu şekilde ayaklarını sallandıracak tek kişinin Leda olduğunu bildiği için derin bir nefes alarak asansöre bindi. Sekizinci güne girmişlerdi ve bu Steve'in verdiği bir haftanın bittiği anlamına geliyordu ama henüz gün doğmamıştı. Hâlâ zamanı vardı.

Onun yanına doğru ufak adımlar atarken yan profilini izlemekteydi. Rüzgârla uçuşan altın sarısı saçları âdeta dans ediyordu. İfadesiz yüzü, sakinliğin huzurunu barındırıyordu. Sol kaşından saç diplerine uzanan yara bile onun mükemmelliğine zarar verememişti. Garip bir şekilde o yara bile ona farklı bir hava katmayı başarmıştı. Belki de tüm bunlar Bucky'nin duyguları nedeniyle ortaya çıkan ayrıntılardı çünkü Bucky Barnes için Leda Stark çok güzeldi. Kusursuz ve büyüleyici! Sadece Bucky Barnes için...

"Uyuyamadın mı, Bucky?"

İşte Leda Stark, Bucky Barnes'i bu kadar iyi tanıyordu. Gözleri kapalıyken, henüz adam uçak pistine adım bile atmamışken, hislerine dayanarak, sıkıntılı olduğu için ilk kendisine uğrayacağını bilerek...

"Uyuyamadım."

🌌

Barnes | My Precious Gem 🌌Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin