🌌
Bucky sekiz gün önce olduğu gibi uçak pistinin ucuna oturdu. Güneşin doğmasına daha çok vardı ve gecenin karanlığı Bucky'nin umutsuz düşünceleriyle uyum içindeydi.
Yavru köpeği, sevdiği kadının kollarına bıraktıktan ve kısa süreliğine Orina ile ilgilendikten sonra gitmek için asansöre ilerlediği an Leda ona seslenmişti. Bu gece konuşmak istediğini ve kendisini uçak pistinde beklemesini söylemişti. Buradaydı işte. Umutsuz bir şekilde söylenilen saatten birkaç dakika önce gelip beklemeye başlamıştı ki, kulağına zırha ait olduğunu bildiği mekanik sesler doldu. Leda dakik bir insandı. Bu nedenle şaşırmadı. Piste inişini ve zırhın bileklerine yerleştirdiği mekanizmaya geri dönüşünü hayranlıkla izledi. Nano-teknoloji zırhı yavaşça kaybolur iken kozasından çıkan bir kelebek gibi göz kamaştırmaktaydı.
"Bucky."
Diyerek selâmlamayı tercih ederken adamın yanına oturup tek bacağını aşağıya doğru sarkıttı. Tamamiyle adama doğru dönüktü. Beden dilinde bu konuşurken onu ciddiye aldığını ve önemsediğini göstermekteydi.
"Leda."
Aynı şekilde selâmlamayı tercih eden Bucky umutsuz düşüncelerine rağmen büyük bir beklentiyle sevdiği kadına bakıyordu.
"Düşünmem biraz zaman aldı. Bilirsin, normalde birkaç dakika yeterli olur ama bu durumu her açıdan değerlendirmem gerekiyordu."
"Sorun değil." diye mırıldandı, Bucky.
Leda, onun mavi gözlerini dikkatle inceler iken bir zamanlar epey ses getiren Winter Soldier'ın böylesine güzel kalpli biri olmasıyla gurur duyuyordu ancak konuşması gereken şeyler mevcuttu.
"Söylediklerin... Önemliydi. Düşüncelerinden ve duygularından bahsetmeni her daim önemsiyorum."
Bu kadar iyi ve dikkatli kullanılan kelimelerin ardından kötü bir şey geleceğini tahmin eden Bucky hafifçe başıyla onayladı. Leda'nın kendisini önemsediğini biliyordu ama bu tamamiyle ona özel bir durum değildi. O sevdiği herkesi önemserdi.
"Seni anlamaya çalıştım, Bucky. Aşkın nasıl bir şey olduğunu biliyorum."
Adamın mavi gözleri aniden irileşti. Ne demek aşkın nasıl bir şey olduğunu biliyordu? Leda'nın herhangi bir ilişki deneyimi olmamıştı, ki olsaydı herkesin duyacağına emindi ama eğer olduysa ya da olacaksa Bucky'nin sonu gelmiş demektir. Leda ile birlikte olamayabilirdi fakat başkasıyla olmasına katlanabileceğine ihtimal vermiyordu. O kadar acıyı kaldıramazdı.
"Harika bir adama aşığım."
Leda, mavi gözlere yansıyan duyguların dansını izlerken tek bir cümle ile adamın nasıl kırıldığını gördü. Ne düşündüğünü tahmin edebiliyordu. Onun ne kadar derin duygular içinde olduğunu anlıyordu. Dudaklarını birbirine bastırmasına rağmen birkaç kıkırtı gecenin sessizliğini renklendirdi.
"Babama... Birbirimizi biraz geç bulduk ve herkes onun kötü yanlarını görmekteydi ama o harika bir adam. Onun yaptığı her şeyle gurur duyuyorum. Onun için endişeleniyor ve kimse ile paylaşamıyorum."
Adamın omuzları büyük bir rahatlamayla çöktü. Sevdiği kadının başka birini sevme ihtimali bile kendisini deli ediyordu ancak böyle bir şeyin olmadığını öğrenmek daha önce hiç olmadığı kadar iyi hissettirmişti.
Düşünceli bir tavırla, ki düşündüğü şey kendisini mutlu ediyor gibi gözükmekteydi çünkü yüzünde sıcacık bir gülümseme vardı, gökyüzüne bakan Leda'yı hayranlıkla izlemeye devam etti.
"Parmaklarım arasında akıl almaz cihazlara dönüşen mekanizmalara aşığım. Yeni şeylerle uğraşmak kalp ritmimi hızlandırıyor. Senin, beni gördüğün zaman hissettiklerini ben icatlarım üzerinde çalışırken hissediyorum."
Diyerek güldüğünde Bucky ona eşlik etti. Onun böyle bir kadın olduğunu biliyordu. Duygusal bir his besleyeceği tek şeyin teknoloji olduğunu uzun zaman önce anlamıştı.
"Ve kötü bir insan olmasına rağmen anneme de aşığım. Galiba... Seni en iyi anlamamı sağlayan şey bu oldu çünkü karşılıksız seviyorsun. Beni bile aşan bir aşkla!
Ben de öyleydim. Açıkçası hâlâ öyleyim. Bilirsin, küçüktüm. Bir insanın annesi dışında güvenip sevebileceği kim var, değil mi? Onu öyle bir aşkla sevdim ki... Sadece annem olduğu için değil. Görmem gereken şeyleri görmediğim oldu. Yapmamam gereken şeyleri yaptığım. Onun ufak bir sevgi belirtisini görmek adına verdiğim çabalar boşa çıktı ancak aynı ortamda bulunduğumuz için mutlu olduğum zamanlar vardı.
Senin söylediklerinden sonra bir de Steve ile konuşmak... Beni oldukça etkiledi. İlk tepkim öfke olmuştu ama zaman isteme nedenim de buydu. Düşündüğümde, senin o güzel ve saf duygularını hesaba katarak değerlendirdiğim zaman..."
Derin bir nefes alma ihtiyacı duyan Leda duraksadığında Bucky'nin gerçek anlamda nefesini tutarak kendisini dinlemekte olduğunu gördü. Çok büyük bir dindar olmayan Bucky uğruna pazar ayinlerinde dua ettiği kadına bakarken ufak bir umut kırıntısına sıkıca tutunmuştu çünkü Leda kendisine sıcacık gülümsemesiyle bakarken tüm umutsuz düşünceleri yok oluyordu.
"Benim aşka, sevgiye büyük bir saygım var. Ve sana da değer veriyorum, Bucky. Diğerlerinden farklı bir değer değil ancak seni diğerlerinden farklı bir yere koyarak değer vermeyi denemek istiyorum."
Nefesi kesilen Bucky'nin mavi gözleri şu anda gökyüzünü kaplamakta olan yıldızlardan daha ihtişamlı bir parlamayla genişledi.
"S-Sen..." Dudaklarından kaçan gürültülü bir nefes soğuk nedeniyle buhar oluşturarak havada kayboldu. "Ciddi misin?"
"Elbette, Bucky. Senin duygularını göz ardı edemezdim. Bunu denemek istiyorum. Birlikte nasıl bir uyumumuz olacağını görmek istiyorum. Bunu yürütebileceğimize inanıyorum."
Bucky'nin yüzüne kocaman bir gülümseme yayıldı. Uzun bekleyişinin ardından kazandığı galibiyet ile yorgun ama buna değdiğini gösteren bir mutlulukla aydınlanmıştı.
Leda, onu en son ne zaman gözleri kaybolacak kadar büyük bir gülümsemeyle gördüğünü hatırlamıyordu ancak buna sebep olmak kendisine epey mutluluk verirken Bucky'nin kolları hızlıca bedenine dolandı. Elleri kadının sırtında birleşirken Leda karşılık vermekte geçikmeksizin kollarını heybetli bedene doladı. Bu eski sarılmalarına hiç benzemiyordu çünkü Bucky, Leda'nın anlamasından korktuğu için temaslarını kısa keserdi. Onun kokusunu soluyamadan ayrılmak zorunda kalırdı ama şimdi tüm o kısa sarılmalarının acısını çıkarmak için yüzünü kadının boynuna gömerek sıkıca sarıldı. Kokusunu huzurla solurken teşekkürlerini sevdiği kadına sunuyordu.
Boynuna çarpan sıcak nefes nedeniyle irkilen genç kadın, buna alışık değildi, teşekkür etmesini gerektirecek bir durum olmadığını söyledi. Bu yakınlığa alışabilir miydi, bilmiyordu. Şu an aklını meşgul eden tek soru bu idi. Duygusal anlamda biri ile yakınlığı bulunmamıştı. Tuhaf hissediyordu.
Bucky elleri altında bulunan kasların gerildiğini hissederek Leda'nın bu olaylara epey uzak bir kadın olduğunu hatırlayıp kollarını çekti ancak gerçek eliyle kusursuz yüzü kavradı. Soğuk havaya rağmen sıcak olan teni, ki bu Leda'nın soğuğu sevme nedeniydi çünkü her daim cehhennem kadar sıcaktı, avuç içini ısıtırken Bucky yaklaştı. Bir anlığına bu hareketinin klişe bir romantik film sahnesine benzediğini düşünsede kendilerinin epey farklı bir ilişkiye sahip olacağını hayal ederek Leda'nın yanağına ufak bir öpücük kondurdu.
Kirli sakallar cildine batarken genç kadın, adamdan bu hareketi beklemiyordu, yumuşacık dudakları hissetti. Dudakların sıcak dokunuşu yanağından hafifçe çekilir iken onun bu kadar masumane hareketler sergilemesinin ne kadar hoş olduğunu düşünüyordu. Bu ilişkiye denemek adına bir şans vermekten pişman değildi.
Bucky içini ısıtan bu geceye şükürlerini sunarken Leda onun mavi gözleri ele geçirmiş derin duygulara bakıyordu.
"Biz..." Bucky heyecandan titreyen sesini kontrol altına almaya çalıştı. "Şimdi-"
"Evet."
🌌
Nasıl buldunuz?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Barnes | My Precious Gem 🌌
FanfictionAvengers kulesine bir Stark yetiyordu. Zekâsıyla, egosuyla, şikayetleriyle ve durmayan çenesiyle bazen fazla bile gelmekteydi. Onun kadar zorlu bir insan, kendi genini taşıyan birinden başkası olamaz. ☄ Metal kollu adam, kalbinin sınırlarını hırçın...