🌌
"Senin hazırlanman gerekmiyor muydu?"
Leda güncellemekte olduğu zırhın iç tarafına yerleştirdiği mekanizmaların hasassiyetinden dolayı milimetrik hareketlerle iş yaparken cevap vermeden önce dikkatle elinde tuttuğu minik tornavidayı çekti.
"Ne için?"
"Akşam için!"
Çalışma masası üzerinde notlarının yazılı olduğu hologramın köşesine ufak bir bakış atan Leda yeni bir mekanizmayı daha yerleştirmeyi hedefleyerek kabloya uzandı.
"Daha bir saatim var."
"Saç, makyaj, elbise!" diye sıraladı, Wanda. "Son on dakika kala bunları yapamazsın. Bırak şu zırhı."
"Saçlarım temiz, dolgun ve yeterince düzgün. Her daim olduğu gibi mükemmel! Tabii, makyaj ve elbise konusunda sana biraz, çok az hâk veriyor olabilirim çünkü bunun hakkında hiç düşünmemiştim. Hem makyaj yapmaktan pek anladığım söylenemez hem de akşam elbise giymeyi plânlamamıştım..."
"Tanrım... Leda!" diye sızlanan Wanda derin bir nefes aldı.
"Ben tanrı değilim, bebeğim ama beni öyle gördüğün için teşekkür ederim."
"Sizi ilk destekleyen benim ama neden Bucky'le denemek istediğini sorguluyorum şu an. İlişki konusunda hiçbir şey bilmiyorsun! Onunla ilgili senin aşık olacağın tek şey metal kolu olmalı. Onu da sen yaptın zaten."
Bu yoruma karşı sesli bir gülüş döküldü genç Stark'ın dudaklarından. Kısmen doğruydu. Leda, icat ettiği ve yaptığı mekanizmalara aşıktı. Bu mekanizmalardan biri de Bucky'nin koluydu.
"Hiçbir şey bilmemem yaşayacak olmama engel değil. Deneyeceğimi söyledim. Deneyecek ve öğreneceğim. Bucky'e güveniyorum."
"Pekâlâ."
Wanda parmaklarından yayılan kızıl sisle genç Stark'ı uğraştığı mekanizma ve zırhtan uzaklaştırdı. Leda ayaklarının yerden kesildiğini hissettiği an kendi dili yeterli gelmemiş olacak ki, başka dillerde de küfürler yağdırarak Wanda'ya baktı. Yerleştirmek üzere olduğu mikro vericinin sorun yaşanmaması için nefesini bile tutmuşken bir anda işinden alı konuluyordu!
"Bana öyle bakma." diye sızlandı, Wanda. Genç Stark'ın öfkeli bakışları oldukça korkutucu olabiliyordu. Ne kadar kendisine karşı ciddi olmadığını bilsede bu bakışların hedefi olmaktan hoşnut değildi. "Hazırlanman gerekiyor."
"Hazırlanmayacağımı söylemedim." Leda, Wanda sayesinde uzaklaştığı yerine geri döndü. "Sadece bir saate ihtiyacım yok."
"Son dakika da eşofman giyip çıkamazsın."
"Eşofman değil, pantalon."
"Bu bir randevu, Leda. Eğer deneyeceğini söylediysen çabalaman gerekiyor çünkü Bucky epey çabalıyor! Kuleden çıktığım sırada takım elbise mi yoksa biraz daha sportif olacak şık bir parça mı tercih etmesi gerektiğini düşünüyordu."
"Peki, hangisini tercih etti?"
"Bilmiyorum ama büyük ihtimalle sportif olanı çünkü seni sıkmak ya da garip hissetmene sebep olmak istemiyor."
Anladığını belirten bir mırıltıyla işine dönerek yeniden nefesini tuttu ve bu sefer işinden alı konulmaksızın parçayı yerleştirdi. Bu sırada Wanda onu hazırlanmakla ilgili bir şeyler söylüyordu. Saçlarını dalgalı yapmasının güzel duracağından başlamıştı konuşmaya. Sade, soft renklerde bir makyajın daha uygun olduğundan bahsederken cümlenin ortalarında onun böyle davranacağını önceden tahmin edip elbise aldığını belirtmişti. Leda duyduğu şeyden pek emin değildi, dinlemiyordu ama doğru duyduysa da itirazı olmazdı.
"Tanrım! Senden çok ben heyecanlanıyorum. Bu bir randevu-"
"Ne randevusu?"
Tony uğraşacağı yeni oyuncaklarına lazım olan makinelerle dolu bir kutuyla çalışma katına girdiğinde hâlâ zırhıyla uğraşan kızına baktı ama soruyu cevaplayan Wanda oldu.
"Bucky ve Leda'nın randevusu."
"Ne zaman?"
"Bir saat sonra."
"Hm."
Aniden başını kaldıran Leda hafifçe kaşlarını çatarak babasına baktı. Bu tepkiyi beklemiyor, aslında nasıl tepki vereceğini de tahmin edemiyordu ama bu mırıltıdan fazlası olmalıydı. Kendisine dikkatle bakan gözleri fark eden Tony kollarının ağrımasına sebep olan kutuyu masaya bırakarak gözlerin sahibine, ki bunun kızı olduğunu da biliyor, baktı ve ne olduğunu sorguladı.
"Tepkin bu mu? Hm?"
"Alışmaya çalışıyorum."
Diyen Tony biraz huysuzdu. Dün duygu sömürüsü yapanın kendisi olmadığını söylemiş fakat şimdi Harley'den gördüğü surat ifadesiyle kutuda getirdiği makineleri inceliyordu ama hâlâ üzerinde gezinen gözlerden ve bir açıklama bekliyor oluşundan haberdardı. Bu nedenle sıkıntı dolu bir nefesi gürültüyle verdi.
"Bu- Bu kahrolası duruma alışmaya çalışıyorum. Nefret ettiğim bir gerçek ve kabullenmekte istemiyorum ama büyüdün. Büyüdün ve elimden gelen bir şey yok. Bunun olacağını biliyordum. Bir ilişkin elbette olacaktı! Bucky ya da başka biri, önemi yok. Olacaktı. Beklenmedik değil. Aslında tanıdığım biri olduğu için memnunum ama gidişine alışmaya çalışıyorum işte. Bu z-"
"Kimsenin gittiği yok." diye böldü, Leda. "Ne olursa olsun. Kimsenin gittiği yok. Ben gitmem. Asla. Bunu biliyorsun, baba."
"Evet ama bu bir tür... Gitmek. Kendi aileni kurmak isteyeceksin. Başka bir eve geçmek isteyeceksin. Ya da o isteyecek. Belki de Bucky ile yürümeyecek ve başkasını bulacaksın ama sonunda gideceksin. Ve ben çaresizce buna alışma-"
"Benim ailem sensin." Net ve keskin bir sesle konuştu. Ses tonu, söylediklerinin tartışmaya açık olmadığını vurguluyordu. "Ben gitmiyorum. Sen de saçma bir düşünceye alışmıyorsun."
🌌
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Barnes | My Precious Gem 🌌
FanfictionAvengers kulesine bir Stark yetiyordu. Zekâsıyla, egosuyla, şikayetleriyle ve durmayan çenesiyle bazen fazla bile gelmekteydi. Onun kadar zorlu bir insan, kendi genini taşıyan birinden başkası olamaz. ☄ Metal kollu adam, kalbinin sınırlarını hırçın...