4

6.1K 470 309
                                    

🌌

Yedinci gün olduğunda, Bucky mecburiyetten Stark kulesine gelmişti. Eğer bugün anlatmaz ise Steve yarın gün doğduğu an soluğu Leda'nın yanında alacaktı. Açıkçası Steve'e kızamazdı. O haklıydı. Zamanı çoktan geçen bu işin sonuca ulaşması gerekiyordu. İşte bu nedenle Bucky çalışma katına çıkmaktaydı. Elinde Leda'nın favorisi olan damla sakızlı, büyük boy kahve bardağını tutuyordu.

"Merhaba, güzelim."

Diyerek kendisini kuyruk sallayarak karşılayan Revlis'in tüylerini okşadı hafifçe. Beyaz köpek her daim sahip olduğu heyecanla Bucky'nin üzerine atlayarak sevinç sesleri çıkarıyordu.

"Bende seni özledim ama lütfen, bacağımı bırak."

Revlis söz dinleyerek adamın bacağından uzaklaştığında Bucky onu ödüllendirmek adına kulağının arkasını kaşıdı. Bu sırada çalışma katına ulaşmıştı.

Leda kollarına zor sığan geniş, metal benzeri yapıyı taşıyordu ya da doğrusu taşımaya çalışıyordu. Alnında ter damlaları birikmiş, yüzü kızarmıştı. Kollarında bulunan damarlar belirgileşirken yavaş hareketlerle yapıyı hâlâ tamamlayamadığı tehlikeli icata yerleştirmeye çalışıyordu.

"Bekle." dedi, Bucky elinde tuttuğu kahveyi hızla çalışma masasına koyarak. "Yardım edeyim."

Yaklaşık altmış kilo olan yapının uçlarından tuttuğunda tek düşündüğü şey Leda'nın bunu taşımayı nasıl başardığı idi. Üstelik zırh da girmiyordu. Elbette onun yeterince güçlü olduğunun farkındaydı ancak bir yerlerini incitmesinden korkmadan edememişti.

Yorulduğundan dolayı gürültülü bir şekilde nefes alışverişi yapan Leda'nın kahve kokan nefesi kendisine ulaşırken bu yapıyı ne zamandır taşımakta olduğunu sorguladı.

"On üç dakikadır." diye yanıtlayan Friday oldu. "Asansörü kullanmak yerine merdivenleri tercih etti ve orada biraz zorlandı."

"Tek eksiğimiz bir ispiyoncu idi. Sağol, Friday."

Diye sızlanan Leda yorulan kol kaslarının titremesiyle yapıyı kavramakta zorlanırken ağırlığı tamamiyle üstlenmek için Bucky atakta bulundu.

"Neden bu şeyi zırhlarla taşımadın?"

"Çünkü çok hassas bir parça. Zırhl- Hayır. Dur. Bir dakika dur. Oradan tutma." diyerek Bucky'nin elini yapının kenarına doğru çekip doğru tutuşu gerçekleştirdi. "Zırhların milimetrik hareketlerle taşıma yapmasını bekleyemezdim."

"Pekâlâ, nereye koymamı istersin?"

Bucky'nin yardımıyla bu önemli parçayı icatının merkezine yerleştirmeyi başardı. Sonunda rahat bir nefes alarak sandalyesine çöken Leda tekerlekler sayesinde masaya ilerlerken kenarda bulunan havluyu alamayacak kadar yorgun hissederek koluyla ter damlalarının biriktiği alnını sildi.

"Sana kahve aldım."

Diye bilgilendiren Bucky'nin sesi ile bardağa uzandı. Damla sakızının kokusunu içine çekerken teşekkür etti. Yorgun kaslarını dinlendirirken ihtiyaç duyduğu birkaç şey olurdu ve onlardan birine kolayca sahip olmak iyi hissettirmişti. Kahveden büyük bir yudum alarak gözlerini kapattı. Uzun zamandır çalışıyordu. Oysa babası şirkete giderken ona uyuyacağını söylemiş ama tam tersini yaparak işinin başına geri dönmüştü ve bu yaptığı ona birkaç gün sürecek kas ağrıları kazandırmış olmalıydı.

Bucky, onun yorgun olduğunu gördüğü an konuşma işinden vazgeçmişti ancak bugün yedinci gündü ve buna mecburdu. Bu nedenle onun kızarmış yüzünü ve güzel çehresini çevreleyen saçlarını izlemeyi keserek boğazını temizledi.

Barnes | My Precious Gem 🌌Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin