AKSEL
Koşuyordum. Kolumdaki saatin geniş ekranı bunu, aralıksız üç saat yirmi iki dakikadır yaptığımı gösteriyordu. Hızını yavaşlattığım bacaklarım saniyeler sonra seri adımlara dönüşürken kafamdaki kapüşonu açtım ve durdum. Hızla inip kalkan göğsümü tuttum. Aldığım derin nefesler bedenimi zorluyordu. Kaşlarım çatılırken bakışlarımı karşımdaki dalgalı denizden, inip kalkan göğsüme indirdim. Yaşım yolun yarısı edebilirdi ama ben gayet sağlıklı bir adamdım. Üç saat yirmi iki dakika benim için anlamsız bir rakamdı; çünkü çok daha fazlasını koştuğum günler olmuştu. Yumruk yaptığım elimi göğsümden çekip kapüşonlumun cebine soktum. Kafamı kaldırıp gri çökmüş gökyüzüne baktım ve kısa bir an gözlerimi kapattım. Hızla göğsüme vuran kalbimin ritmi sinirlerimi bozarken homurdanarak gözlerimi açtım ve cebimde titremeye başlayan telefonla bakışlarımı cebimden çıkardığım telefonun ekranına indirdim. Derin bir nefes alıp telefonu kulağıma tuttum.
“Ne var?”
“Bakıyorum da bu sabah yine pamuk gibisin!”
Hala ritmi düzelmeyen göğsüm sinirlerimi bozarken bir de sabahın köründe maruz kaldığım zevzeklikle sert bir nefes verdim.
“Boş yapma da sabahın köründe ne istiyorsun onu söyle zevzek herif,” dedim.
“Seni özlemiş olamaz mıyım?” dedi gevşek gevşek. Kaşlarım iyice çatılırken sinirle güldüm.
“Sen bekle ben eve dönünce o özleyen yerlerinle özel olarak ilgileneceğim!” dedim.
“Koşmaya mı gittin?”
“Evet anneciğim!”
“Bu yüzden mi nefes nefesesin! Vay be ihtiyar, sanırım artık lakabının hakkını veriyorsun ha?” dedi.
“Kuzey…” dedim uyarıyla. Kesinlikle bu dünyaya benim sabrımı sınamaya gelmişti bu herif!
“Ah dostum, yaşlandın be!” dedi.
Kısa bir an sessiz kalırken çatılan kaşlarla elim tekrar göğsüme gitti. Yaşlanıyor muydum? Saçmalıyordum! Sadece bir süredir koşmuyordum hepsi bu!
“Orda mısın dostum?” Kuzey’in sinir bozucu sesini tekrar duyarken kafamı salladım.“Ne diyeceksen de zevzek!” dedim.
Arkadan duyulan tanıdık zil sesiyle bir süre sonra gelen hışırtı sesi yüzümü buruşturmama neden oldu. Telefonu kulağımdan uzaklaştırıp boğuk boğuk duyulan sesiyle tekrar yaklaştırdım.
“Ne zaman geleceksin?” dedi uzaktan gelen sesiyle.
“Ne yapıyorsun sen?” dedim. “Hoparlörden mi konuşuyorsun?”Aynı hışırtı sesi yeniden duyuldu. Fakat bu kez peşinden ince bir ses duyuldu. Tanıdık, hızla atan göğsümün bir anda duraklamasına sebep olan bir ses. “Ne zaman geliyormuş ?”
“Dostum gelirken kahve al, bir de simit. Senin ufaklık muhteşem bir menemen yaptı! Yani içindeki kabukları ayıklamayı becerebilirse daha muhteşem olacak tabi…”
Aynı ince ses arkadan bu kez sinirle homurdanarak bir şeyler söylüyordu fakat net değildi. Dudaklarım hafifçe kıvrılırken, “Alırım,” dedim.
Sabah sabah evimde yankılanmasını isteyebileceğim tek ses, tek nefes onunki olabilirdi ancak. Ufacık bir kız, kalbimin ritmini değiştirebilecek kadar nasıl işlemişti hayatıma…
“Aksel?” dedi Kuzey sesi bu kez daha net gelirken.
“Evet?”“Bakıyorum da ufaklık deyince pamuk gibi oldun!” dedi aynı zevzeklikle.
![](https://img.wattpad.com/cover/191895673-288-k387765.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECE GÜNEŞİ
General FictionHelya AKSOY- Sonsuza kadar görmek istediğim tek manzara onun gözleriydi. Aksel AZEMOĞLU- Benim yeminim senin gözlerinde bozuldu. --------Bir daha görmeyecek gibi baktım yüzünün her bir detayına. Ezberlemek ister gibi. Yüzünü mıh gibi kazıdım aklıma...