Kırmızı......Acının tohumları ilk kez bir rengin gölgesinde saçılmıştı damarlarıma. Ruhunu kırmızıdan alan ateş cehennemin kapılarını aralayıp gökyüzünden yeryüzüne taşarken tam kalbimin üzerine aktı yavaş yavaş.
Hiç acele etmeden, ağır ağır yaktı. Ayaklarımın altında cam kırıkları ve içimdeki can kırıklığıyla tam şu anda acı kırmızıydı benim için. Bir nefret doğurdu kırmızı. Bir nefrette boğdu beni. Bir renge neden nefret duyardı ki insan. Duyuyordum işte. Karşımda duran kadın mini geceliğinin kırmızısında boğdu beni. Damarlarımda akan sıvının renginden tiksiniyordum. Onun için atan kalbimin dakikada bilmem kaç bin kez pompaladığı kan zehirdi olmuş kaynıyordu sanki. Buz tutan parmaklarım birbirine kenetlenirken karşımda duran kadının hareket eden dudaklarını görüyordum fakat o dudaklardan çıkan sesi inkar eder gibi koca bir sessizliğe kucak açmıştı kulaklarım. Görüyordum ama işitmiyordum. Bir süre sonra netleşen seslerle kaç dakikadır kırpmadığım gözlerim harekete geçti."Tatlım, iyi misin ?"
Tatlım ? Ah sanırım midem bulanıyordu."B-be-ben...."
"Ah yüzün bembeyaz görünüyor."
"İ-iyiyim." dedim.
Sanki saatlerdir boğazımı sıkmışlar gibi zorla çıkıyordu sesim. O kadar istemeden konuşuyordum ki. Tek kelime bile etmek istemiyordum. Sadece burayı terk etmek istiyordum. Nefessiz kalana kadar koşmak, kilometrelerce uzaklaşmak istiyordum. Fakat bacaklarımda bunu yapacak gücü bulamıyordum. İlk adımda yığılmayacağıma emin olsam bir dakika bile durmazdım burada.
"Emin misin ? Yani yüzün-"
"Evet !"
Neyi zorluyordu bu kadar bu kadın. Sert çıkan sesimden aldığım cesaretle yavaş yavaş gücümü toplamaya başlıyordum."Pekiii sen öyle diyorsan."
Verecek bir cevap yoktu. Söyleyecek tek bir kelimem daha yoktu. Bir şey yapmadan sadece yüzüne baktığımı görünce tekrar konuştu. Sanki sesini duymak istiyormuşum gibi. Sanki duymaya tahammülüm varmış gibi."Adın ne senin ?"
Sanane !"Helya."
"Ah demek o sensin !" dedi bir anda heyecanla.
"Efendim ?"
"Dün gece Aksel bahsetti biraz. Demek o kız sensin."
Bu kadına benden mi bahsetmişti ! Dün gece bana sarılıp kokusunu üzerimde bıraktıktan sonra gelip bu kadının koynuna girmiş sonra da ona beni mi anlatmıştı. Ah ne kadar da aptalım ama !
"Öyle mi ? Ne dedi mesela ! Durun ben söyleyeyim. ' Bana aşık aptal bir kız çocuğu var ve biliyor musun tam karşı dairemde kalıyor. Hatta ben ona ufaklık diyorum. Az önce yanındaydım ve ona sarıldım. Nasıl da mutlu olmuştur şimdi. Kendi kendine aptal hayaller kurmuştur kesin.'
Tam olarak böyle mi söyledi yoksa ! Hatta belki daha fazlasını söylemiştir. Nasıldı bari çok eğlendiniz mi ? Arkamdan kahkahalar attınız mı ? ""Sana sarıldı mı ?"
Karşımda dikilen kadın düzgün fiziğiyle Aksel yaşlarında olmalıydı. Mavi gözleri kesinlikle bir daha gökyüzüne bakmamaya yemin ettirebilirdi ve o kadar şey söyleyip sadece bana sarılıp sarılmadığına takıldığına göre yazık ki yaşının olgunluğunu taşıyamıyordu!
O biçimli kaşlarını havaya kaldırıp sorduğu soru beni afallatsa da çatılı kaşlarım düzelmemişti."Ufaklık ?"
Ortamda duyulan üçüncü bir ses ikimizin de kafasını Aksele çevirmişti. Ne ara ve nerden çıktığını bilmesem de umarım yeni gelmiştir ve az önce konuşulanlara şahitlik etmemiştir diye umuyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECE GÜNEŞİ
General FictionHelya AKSOY- Sonsuza kadar görmek istediğim tek manzara onun gözleriydi. Aksel AZEMOĞLU- Benim yeminim senin gözlerinde bozuldu. --------Bir daha görmeyecek gibi baktım yüzünün her bir detayına. Ezberlemek ister gibi. Yüzünü mıh gibi kazıdım aklıma...