BÖLÜM-11

4.1K 125 8
                                    


Rüzgarın tenime vuran ılık esintisi gözlerimi istemsizce kapatmama neden oluyordu. Hafif çiseleyen yağmurun karıştığı toprağın muhteşem kokusu burnuma dolarken tüm hücrelerim bu tanıdık kokuyla hareketlenmişti. Oysa o kadar çok şeyi almıştı ki benden toprak. Hiç görmediğim annemi, çocukluğumu, annemden kalan tek emanet olan, son kalan umudum babamı almıştı. Bu yüzden korkuturdu beni toprağın kokusu.

Peki şimdi?

Benden her şeyimi alan toprak kokusu bana karanlık bir asansörde tekrar hayat olmuştu. Ne ara beni kendine mahkum etmişti bu koku. Vazgeçilmezim olmuştu. Atan kalbimin sebebi olmuştu. Yeniden yaşama umudum, kaybetmekten ölesiye korktuğum olmuştu. Onu da alır mıydı benden? Bugün hayatımda kalan tek kişinin korkusuyla sınamıştı beni.
Bir gün...bir gün gece karalarının yokluğuyla da sınar mıydı beni?

Bu düşüncelerle kapattığım gözlerimi açtım. Kötüyü düşünmek istemiyordum. Ölüm olan hiçbir şeyi düşünmek istemiyordum. Odanın kapısı hızlıca açılınca irkilerek arkaya döndüm. Gelen kişi Duygu'dan başkası değildi.

"Ah tabiki girebilirsin." dedim kapıyı çalmamasına tepki olarak. Sonuçta müsait bir durumda olmayabilirdim. Ama benim şaşkın arkadaşımdan tabi ki bunu düşünmesini beklemiyordum.

"Hey ne yapıyorsun burda hala? Hadi masa hazır aşağıya gel."

Beni aşağıya çağırmak için gelmişti ama elimden hemen kurtulamazdı. Ona doğru ilerleyerek kolundan tutup yatağa oturttum. Ne yaptığımı anlamadığı şaşkın yüzünden belliydi.

"Asıl sen gel bakalım. Ben burda meraktan ölürken o kadar saat ne yaptınız ormanda dökül bakalım?"

O yosun gözlerini kocaman açarak sanki birisi duyacakmış gibi sessizce konuştu.

"Tabiki sadece yürüdük güneşim! Ne yapabiliriz başka? Gerçekten aklın nerelere gidiyor senin?"

Ah hem suçlu hem güçlüydü. Kaç saattir ortalıkta olmuyor bir de benim aklım kötü şeylere gidiyor oluyordu yani öyle mi?

"Biz de yürüdük Duygu ama zaman kavramını yitirmedik öyle değil mi?"

"Nasıl yani? Siz derken Aksel ve sen mi? Gerçekten mi? Ah aslında sizi sarılırken görünce anlamalıydım. Kesin bir şey oldu değil mi?"

Heyecanla peş peşe sorular sorarken ne ara konunun bize döndüğünü anlamadım.

"Sakin olur musun lütfen. Bir şey olduğu yok. Sadece..."

Sadece ne? Adama gidip o kadar şeyi ben söylememişim gibi sadece arkadaş olalım dedim desem Duygu beni kesinlikle camdan atardı. Evet evet bunu kesinlikle yapardı.

"Evet sadece?"

Heyecanla bir şey söylememi bekliyordu. Ama onun duymak istediği şey bende yoktu. Sadece arkadaş olmak bile bana yeterliydi. Hayatımda olması bunu gerektiriyorsa şayet, bunu istiyordum. Tabi nereye kadar yeterdi onu bilemiyordum.

"Arkadaş olduk." dedim. Omuzlarımı yukarı kaldırıp sevimli görünmeye çalışırken. Bir süre tepkisiz kalarak yüzüme bakmaya devam etti. Acaba şok falan mı geçiriyor diye düşünmedim değil ama bunda ne vardı ki şok geçirecek.

"Adama gidip arkadaş olalım mı dedin güneşim!" diye ince sesiyle cırladı bir anda.

"Hey nerden biliyosun belki o söyledi."
Ne yani o söylemiş olamaz mıydı?

"Hadi ama kimi kandırıyoruz güneşim. Sence ordan bakınca Aksel'in 'Sadece arkadaş kalalım Helya.' diyecek bir tipi var mı? " dedi sesini kalınlaştırıp Aksel'i taklit ederken. Bu hâli gülmeme neden olmuştu.

GECE GÜNEŞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin