BÖLÜM-37

2.4K 87 10
                                    

HELYA

Bir türlü geçmek bilmeyen dakikalarda oturduğum sandalyenin üzerinde huzursuzca kıpırdanırken Aksel'in dizime dokunan eline dikkat kesildim.

"Dur artık."
Aksel'in uyarısı olmasa uyuşmuş bacağımı kim bilir ne kadar süre daha sallayacaktım bilmiyordum. Gerildiğim zamanlarda nadiren olan bir durumdu bu. Vücudum sanki yaşadığım adrenaline tepki veriyordu ve istemsizce ellerimi ya da bacaklarımı titretmekten kendimi alamıyordum. Annesinin yanı başında duran Duygu'ya gözlerim kayarken, dakikalardır gözlerini annesinden ayırmadan elini tutuyordu. Şeyma teyze hayatımda tanıdığım en tedbirli kadındı. Beslenmesine oldukça dikkat ederdi ve onu tanıdığımdan bu yana neredeyse hiç hastalandığını görmemiştim. Şimdi böyle kendinden geçmiş uzanırken görmek haliyle ikimiz için de alışık olmadığımız bir durumdu.

"Hâlâ uyanmadı." dedim sessizce. Duygu zaten oldukça endişeliyken onu daha fazla korkutmak istemiyordum. "Korkuyorum."

"Merak etme, doktor sadece ufak bir baygınlık olduğunu söyledi."
Aksel elimi sıcak avucunun içine alırken gülümsedi. "Hem tanıdığım kadarıyla o güçlü bir kadın, yani kolay kolay pes edeceğini sanmıyorum." dedi. Minnetle sevdiğim adama gülümserken başımı yavaşça omzuna dayadım.

"Anne!"
Duygu'nun heyecanla yerinden kalkmasıyla bakışlarımı ona çevirdim ve Şeyma teyze'nin uyandığını gördüm.

"Allahım şükürler olsun! Iyi misin? Kendini nasıl hissediyorsun?"

Duygu'nun peş peşe sıraladığı sorularla Şeyma teyze yüzünü buruştururken yavaşça yerinden doğruldu.
Yerimden kalkıp yatağının ucuna otururken "Bizi çok korkuttun." dedim.

"Ah, üzgünüm kızlar. Ben..." derken sanki olanları hatırlamaya çalışır gibi etrafına bakındı. Aksel ve Kuzey' de tedirgince yanımıza yaklaşırken Şeyma teyzenin bakışları ikisi üzerinde durdu.

"Şeyma Hanım, iyi olmanıza çok sevindim." Duygu durmaksızın ağlamaktan şişen gözlerini Kuzey'e çevirirken "Bir hastaneye mi götürsek? Gelen doktorun söylediklerinden pek tatmin olamıyorum." dedi.

"Ben iyiyim, kızım. Sanırım... bir an tansiyonum düştü." derken Kuzey ve Aksel'e attığı kaçamak bakışlar gözümden kaçmamıştı.

"Yapma anne, sen burdaki herkesi cebinden çıkarırsın. Kaç kere tansiyonun düştü ki senin? Ben söyleyeyim, hiç. Tabi benden sakladığın bir şey yaşanmadıysa."

"Ah, sözlerin gerçekten gururumu okşadı canım, ama biraz abartmıyor musun? Sadece ufak bir baygınlık hepsi bu kadar."

"Sen onu bir de bana sor. Ömrümden on yıl gitti resmen. Sana bir şey olursa... ben nasıl yaşarım."

Duygu'nun korkuyla titreyen sesi yüreğimi sızlatırken, dolan gözlerimi kırpıştırarak dökülmeye hazır bekleyen yaşlara engel olmaya çalışıyordum. Şeyma teyze kızının saçlarını okşarken sevgiyle gülümsüyordu.

"Merak etme, bebeğim. Seni kolay kolay bırakmaya niyetim yok." dedi ve Duygu'yu kollarının arasına aldı. O kadar güzellerdi ki. Hiçbir zaman sahip olamayacağım bir tablo vardı gözlerimin önünde. Kolundan tutup nasıl bir his olduğunu sormak istedim çünkü bir annenin kollarının arasında olmanın nasıl hissettirdiğini bilmiyordum. Evlât kokusu için cennet kokusu derdi babam, dünyada hiçbir şeyin kokusuyla eş değildir evladının kokusu derdi. Belki anne kokusu da onun gibi bir şeydi. Hayatta yeri doldurulamayan tek şey...

"Hadi, sil artık o güzel gözlerini. Üzme beni." dedi Şeyma teyze, Duygu'nun ağlamaktan şişmiş yüzüne bakarak. Duygu gülümserken elinin tersiyle gözyaşlarını sildi. Tıpkı bir çocuk gibi mahsundu gözleri.

GECE GÜNEŞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin