Ayaklarım, göz kapaklarımı sıkıca kapatıp sessiz bir küfür mırıldandıktan saniyeler sonrasında ne ara harekete geçip kapıya ışık hızıyla ulaşmamı sağlamıştı emin değildim. Daha birkaç saniye önce Akselin o güzel gece karalarında bütün dünyayı unutmuşken bir anda stresten bayılma noktasına gelmem kaderin hiç de hoş olmayan bir cilvesi olmalıydı. Akselin arkasından ellerini cebine sokmuş bekleyen Alp'in beni görebileceği şekilde kafamı uzatırken bakışları hemen beni bulmuştu.
"Hey, sonunda buldum seni ! "
"Selam." dedim.
Her ne kadar az önce Aksel'le Alp hakkında konuştuklarımız gözümün önüne gelince ağlama isteğiyle dolup taşsam da yüzüme zoraki bir gülümseme yerleştirdim.
"Sanırım o telefonu süs olsun diye yanında taşıyorsun güzellik."
Sanki Aksel yokmuş gibi sadece benimle konuşmasına mı yoksa Akselin az sonra ilk sefer atmadığı yumruğu atacak olmasına mı üzeleceğimi bilmiyordum. Neden sürekli Akselin yumruk atacağını düşünüyordum ki ! Sonuçta kimse kimseyi sevmek zorunda değildi ve Akselin de barbar birisi olduğu söylenemezdi. Belki biraz sertti, suratsızdı, insan ilişkileri konusunda geri kafalı olabilirdi ama kesinlikle barbar değildi.
"Ah, telefonum sessizde kalmış olmalı. Umarım önemli bir şey yoktur."
Muhtemelen yine dağılınca toplamakta zorluk çektiğim uykumun bozulmaması için kıstığım telefonumun sesini sabah açmayı unutmuştum.
"Yani benimle kahve içmek için randevu bekleyen diğer kızları düşünürsek, senin için oldukça önemli olmalı." dedi yüzündeki o her zamanki ben tehlikeliyim yaklaşmayın izlenimi veren gülümsemesiyle.
Ama unuttuğu şey şuan burnundan alevler çıkartacak kadar derin soluklar alarak yanımdaki varlığını belli eden Akselin daha tehlikeli olduğuydu. Umarım o yumruk bugün gelmezdi !
"Yine tüm şakacılığın üstünde yani, ilahi Alp !" dedim.
"Biz ona tüm yavş-"
Ben de tam Aksel nerde kalmıştı diye beklerken kurmak üzere olduğu cümlenin devamını tahmin ederken boğazıma kaçan tükürüğümle neredeyse boğulacaktım. Hızlıca sözünü keserken Alp'in bakışları önce Aksele daha sonra da bana döndü.
"Sen burda olduğumu nerden bildin ?" dedim hızlıca.
"Kokunu takip ettim desem."
"En azından ne olduğunu biliyor !"
Bu ses tabiki Akselden çıkmıştı. Her ne kadar sesi sert çıksa da yüz ifadesi oldukça normal durduğu için ne yapacağını kestirmekte zorluk çekiyordum."Artık biraz ciddi mi olsak hı ? Ne dersin Alpcim ? " dedim artık çenesini kapaması gerektiğini anlatmak isterken gülmeye çalışıp dişlerimin arasından tıslarken. Bu çocuk kesinlikle kaşınıyordu !
"Tahmin etmesi zor olmadı aslında. " dedi imayla göz kırpıp beni yerin dibine sokarken.
"Zili çaldım fakat açan olmadı. Ben de belki tuz olur, kahve olur bir şey lazım olmuştur diye bir de komşusuna bakayım dedim, ki doğru tahmin etmişim."
"Mükemmel tahmin ! Gel ben sana evde kahve yapayım, belki çenen kapanır! " dedim son cümleyi fısıldarken. "Ben de zaten çıkıyordum."
"Öyle mi yapıyordun ?" dedi Aksel keskin bakışlarını bana indirirken.
"Iıı yani, ben daha fazla rahatsızlık vermeyeyim. Kahvaltı için tekrar teşekkürler."
"Keşke benimde böyle komşularım olsa. Böyle kahvaltılar falan. "
Akselle aynı anda Alp'e dönüp ölümcül bakışlar attığımızda artık susması gerektiğini sonunda anlayıp birkaç adımda benim evimin kapısına gitmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECE GÜNEŞİ
Ficción GeneralHelya AKSOY- Sonsuza kadar görmek istediğim tek manzara onun gözleriydi. Aksel AZEMOĞLU- Benim yeminim senin gözlerinde bozuldu. --------Bir daha görmeyecek gibi baktım yüzünün her bir detayına. Ezberlemek ister gibi. Yüzünü mıh gibi kazıdım aklıma...