AKSEL
Uzun zamandır varlığından bir haber olduğum bir şey varsa işte tam olarak buydu. Sokağıma uğramayan, uğramaya tenezzül etmeyi çoktan bırakmış olan derin bir uyku. Bedenim, yabancı olduğu bu dinlenmişliği büyük bir açlıkla kucaklarken zihnim, derinliklerde bir yerde bunun gerçek olup olmadığı sorguluyordu. Olduğum yerde yavaşça dönerken bedenim sanki üzerinden tonlarca yük kalkmış gibi hafifti. Peki bunun sebebi neydi? Annemle birlikte beni terk eden uykularımın geri gelmesinin sebebi neydi?
Derinlerden gelen bir uğultu kulaklarımda yankılandı. Yerimde huzursuzca kıpırdadım. Kulaklarımı tırmalayan uğultu yerini yavaş yavaş büyük bir gürültüye bırakınca gözlerim hızla açıldı. Tanrı aşkına bu da neydi böyle! Bir süre yattığım yerde hareketsizce kalıp durumu anlamaya çalışırken dış kapıya inen güçlü bir yumrukla dişlerimi sıkıp kafamı sinirle yastığa bastırdım. Lanet olsun! Komodinin üzerindeki saate baktım. Hadi ama! Sabahın 5'inde kim ölüme bu kadar susamış olabilirdi ki!
Ben duymazdan geldikçe daha da şiddetlenen gürültüyle üzerimdeki yorganı hiddetle kenara atıp yerimden kalktım. Ah dostum, her kimsen umarım ben o kapıyı açmadan kendi ecelinle ölmüş olursun. Daha güneş bile doğmamıştı. Önümdeki abajurun düğmesini basarken iyice şiddetlenen yumruklarla biraz sonra çaldığı son kapı olacak olan arkadaşı görmek için kapıyı açtım. Elini kapının pervazına dayamış olan Kuzey, kapıyı açmamla yumruk yaptığı eli havada kalmış, kafasını önüne eğmiş karşımda duruyordu.
"Ulan it herif, bu saatte eceline mi susadın. Eğer öyleyse tebrik ederim, azrailinin ayağına geldin!" dedim hiddetle.
Adam resmen evime çökmüştü. Daha düne kadar evin de senin gibi sıkıcıdır diyen adam Duygu'yla tanıştıktan sonra evime benden çok girer olmuştu. Bir şey söylemeden karşımda duran baş belasına "Olum dilini mi yuttun. Dur ben senin dilini açmasını-" derken çeketinin yakasından tutup kendime çektiğim sırada kafasını kaldırınca gördüğüm manzara susmama yetmişti.
Kan çanağına dönen gözlerindeki boş bakışlar karşımdaki adamının gerçekten benim tanıdığım Kuzey olup olmadığını sorgulatıyordu bana. Ayrıca ne ara dışarı çıkmıştı bu adam. En son hatırladığım kadarıyla içerde yatıyordu. Yakasındaki elim gevşerken kaşlarım olabildiğince çatıldı. "Bu halin ne?" dedim. Bir süre ifadesizce suratıma bakıp "Gitti." dedi.
Gözlerim bir anda karşı daireyi bulurken Duygu'nun akşamki halini de düşününce aklıma bin bir türlü senaryo geliyordu. "Annem." dedi bakışlarımı fark edip olaya açıklık getirirken. "Sonunda gitti."
Sıkıntıyla gözlerimi kapatıp burnumun kemerini sıktım. Sinirlendiğimde yaptığım en bariz hareketti sanırım bu. Kahretsin dedim dişlerimin arasından. Kendimi hızla toparlayıp ayakta durmakta zorlanan dostumu kolundan tutup içeri aldım. Üzerine ağır içki kokusu sinmiş ceketini tutup çıkarırken sanki yürüyen bir ölü gibiydi. Bu o adam değildi. Benim tanıdığım adam bu olamazdı. İçimde kabaran öfkeyi zorla da olsa bastırmaya çalışıyordum. Yavaşça koltuğa oturmasını sağlarken mutfağa gidip bir bardak soğuk su getirdim. Duvara sabitlendiği boş bakışlarını önüne koyduğum bardağa çevirdi. "Yetmez." dedi zorlukla çıkan sesiyle. "İçimdeki yangını söndürmeye yetmez, Aksel. Yetmiyor."
Tüm bedenim kaskatı olurken yumruk yaptığım elimi saklamaya çalıştım. Sakin kalmalıydım. Ama zordu. Dostumun canı yanarken bu kadar sakin kalmam çok zordu. Ona yardım edememek çok zordu.
"Ne oldu?" dedim sesimi normal tutmaya çalışarak.
"Babam aradı." dedi geriye yaslanırken. "O...sonunda kararını vermiş. Artık yapamayacağını anlamış ve puf. " dedi ellerini bir toz bulutunu dağıtırmış gibi sallarken. "Sonunda bizi terk etti."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECE GÜNEŞİ
Narrativa generaleHelya AKSOY- Sonsuza kadar görmek istediğim tek manzara onun gözleriydi. Aksel AZEMOĞLU- Benim yeminim senin gözlerinde bozuldu. --------Bir daha görmeyecek gibi baktım yüzünün her bir detayına. Ezberlemek ister gibi. Yüzünü mıh gibi kazıdım aklıma...