Bazı yaralar vardı ruhumda. Hangi izin sızısı olduğunu bilirdim yaralarımdan. Önce annesizliğin sızısını hissettim. Ölümün sızısıydı. Sonra babamın gidişi sızlattı yüreğimi. Ölümün sızısıydı. Şimdi ise hiç bilmediğim bir sızının esiriydi yüreğim. Sanki hem nefesimi kesip hem de yaşa dermiş gibiydi. Ölmeyen, beni de öldürmeyen bir sızı.
Dersin bitmesiyle eşyalarımı alıp çıkmıştım sınıftan. Aksel'in gidişinin üstünden 3 saat geçmişti. Yine beni çıkmazda bırakıp gitmişti. Aklımda onunla ilgili bir sürü soru vardı. Belki bir gün dedim. Bir gün bütün çıkmazlarımın anahtarı olur.
Telefonumun çalmasıyla kendime gelmiştim. Duygu yazısını görünce bugün alışverişe gitmemiz gerektiğini hatırladım.
"Efendim canım?"
"Bu kadar dalgın olmanın sebebini duymak için sabırsızlanıyorum güneşim."
"Hey dalgın olduğumu da nerden çıkardın?" İçine mi doğuyordu gerçekten bu kızın.
"Derin derin uzaklara bakmanın başka bir anlamı mı var yoksa?"
Caddenin karşısında bana el sallayan arkaşımı görünce içine doğmadığını anlamıştım. Hızlı adımlarla yanına gittim. Kısa bir sarılma faslından sonra
"Hadi hemen gidelim. Bu arada sen de neler olduğunu anlatmak ister misin?" dedi.Evet şuan bana iyi gelecek tek kişi bu muhteşem kadındı.
Yol boyunca sabah olanları anlatmıştım. Artık bütün gündemimiz nerdeyse Aksel olmuştu.
"Demek akşam dekorasyon için konuşmaya gelecek öyle mi?"
"Bize geleceğini de nerden çıkardın? Belki yine lobide buluşuruz."
Yani sonuçta size gelirim diye bir şey söylememişti.
"Ah asla olmaz. Lobi de neymiş. Bu akşam kesin beraber yemek yemeliyiz. Avukat daha önceki konuşmamızda Aksel Bey'in numarasını vermişti. O yüzden hemen arayıp akşam yemeğe çağırmalıyız."
Heyecanlı heyecanlı konuşurken ben ise söylediği ufak detayda takılı kalmıştım.
"Sen de Akselin numarası var ve sen bunu bana yeni mi söylüyorsun?"
"Hey olaylar çok ani gelişti tamam mı? Söylemeye fırsat bulamadım." dedi üste çıkmaya çalışarak.
"Hem belki sen aramak istersin?" dedi imalı bakışlar atarak.
"Hayır tabiki Duygu. Adamın karşısında iki kelimeyi zor bir araya getiriyorum zaten telefonda sapık gibi konuşamazsam işte o zaman rezil olurum."
Ah bunun düşüncesi bile midemde kramplara sebep oluyordu. Alışveriş merkezine geldiğimizde Duygu'nun ısrarıyla nerdeyse bütün mağazalara girmiştik. Artık ayaklarım bedenimi tartmayacak kadar çok ağrıyordu.
"Yeter lütfen Duygu. Zaten yeterince fazla şey aldık. Hem daha gidip hazırlık yapmamız lazım ve hala Aksele haber vermedik bu yemek işini." dedim.
Duygu beni onaylayarak hemen telefonunu çıkarıp Akseli aradı. Sanki ben konuşacakmışım gibi kasılmıştım. Ya kabul etmezse? Belki de başka bir randevusu vardır? Ya da evinden başka yerde yemek yiyemiyordur? Aklıma gelen saçma fikirleri kovarken Duygu'nun telefonun açıldığına dair sesini duymuştum. Sonunda o zaman akşam 8 gibi bekliyoruz demesiyle kabul ettiğini anladım.
"Bu iş tamamdır. Artık eve gidip seni geceye hazırlamalıyız öyle değil mi?" dedi göz kırparak.
Bir yandan Aksel'in yemeğe gelmeyi kabul etmesine sevinirken diğer yandan Duygu'nun benim için kurduğu planlardan oldukça korkuyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECE GÜNEŞİ
Ficção GeralHelya AKSOY- Sonsuza kadar görmek istediğim tek manzara onun gözleriydi. Aksel AZEMOĞLU- Benim yeminim senin gözlerinde bozuldu. --------Bir daha görmeyecek gibi baktım yüzünün her bir detayına. Ezberlemek ister gibi. Yüzünü mıh gibi kazıdım aklıma...