Cesaret ve aptallık arasında ince bir çizgi vardır derler. Tıpkı akıl ve kalp arasında olduğu gibi. Peki neydi cesaret ? Kalbime hiç tanımadığım bir adamı sorgusuz sualsiz, bencilce buyur etmek miydi ? O adamın kokusunda kaybolmaktan ölesiye korkarken, korkuyu nefes saymak mıydı ya da ? Alp'in deşemediği yarası mıydı ? Görmeyen göze bakmayı öğretmeye çalışmaktı belki de.Aslında 'işte bu cesaret' dediğimiz her ne varsa aklın yoluna taş koyan bir kalpten başkası değildi. Ne cesaret aklın emrine uyuyordu, ne akıl kalbe hükmedebiliyordu. Günün sonunda bütün yollar kalbin kapısında son buluyordu.
Aklımda hala Alp'in sözleri dolaşırken elimde bir türlü odaklanmayı başaramadığım kitapla sıcak yorganın altında mayışmıştım. Bu sabah Elif Hanımın sözleri, Akselle yaptığımız anlaşma ki bu hayatımın en zor gecesi olmaya aday olacak gecelerden bir tanesi üzerine yapılan bir anlaşmaydı ve buna sadece benim aptal sakarlığımın sebep olmuş olması yaşadığım en büyük ironi olabilirdi. Şimdi yetmezmiş gibi bir de Alp'in takındığı o mutluluk maskesinin altında yatan hüznün kaynağı beni uçsuz bucaksız bir meraka sürüklemişti. Saat sanırım gecenin 3'ü falan olmalıydı. Duygunun adli bir davayla ilgilenmesi gerektiğiyle ilgili mesajını alalı baya olmuştu. Yorgun ve aç gelmesi ihtimaline karşı mutfağa hazırladığım yemekler dördüncü kez ısıtmama rağmen muhtemelen buz gibi olmuştu. Gece yarısından sonra artık gelmeyeceğine karar kıldıktan sonra girdiğim yorganın altında sonunda düşünmekten zonklayan beynim vücudumu uykuya teslim ediyordu. Kulağıma dolan tıkırtılarla yattığım yerde kıpırdanırken gözkapaklarım açacak gücü bulamıyordum. Fazla düşünmenin zararlarından biri de sanırım buydu. Zihinsel yorgunluk tüm gücümü tüketmeye yetiyordu. Odamın kapısı aralanırken salondan yansıyan ışık yüzüme vurdu. İşittiğim narin adım seslerinden sonra yatağın kenarı hafifçe içe çöktü. Saçlarımda hissettiğim dokunuş sanki kafamın içindeki o kasırgaya kapılmamı engelleyerek uzaklaşmamı sağlıyordu. Hafifçe araladığım gözkapaklarımla görüş alanıma giren düz sarı saçlar yüzümde gülümsemeye neden olurken tekrar kapattım gözlerimi.
"Hey, merhaba. Uyandırmak istememiştim." dedi o naif sesiyle fısıldarken.
"Seni merak ettim." dedim. Uykunun verdiği rehavetle sesim çatallı çıkıyordu.
"Üzgünüm güneşim, beklediğimden uzun sürdü. " Elinin hala şevkatle saçlarımda dolanması yüzümü kedi gibi yastığa sürtmeme neden oluyordu. Bu hissî seviyordum.
"Aç mısın? Yemek hazırlamıştım. Ama muhtemelen buz gibi olmuştur."
"Soğukken daha lezzetliymiş onu fark ettim." dedi. Fazla ses çıkarıp uykumu açmamaya çalışıp kısık sesle kıkırdarken gözlerim her ne kadar uykudan açılmasa da ona eşlik ettim.
"Yalancı. Benim yemeklerim lezzetli olmaz ki." Aralayabildiğim tek gözümle yüzüne bakıyordum şimdi.
"Onları gerçekten seviyorum. En az seni sevdiğim kadar."
Tüy kadar hafif bir öpücüğü yanağıma bırakırken acaba gerçekten kardeş olsakdık yine böyle mi hissettirirdi diye düşündüm."İyiki." dedim.
"İyi ki." dedi gözkapaklarım kapanıp bedenimi uykuya teslim etmeden hemen önce sessizce çıkarken.
💫💫💫Eğer akan zamanı durdurmaya yetseydi gücüm akrep ve yelkovanın girdiği amansız kovalamacaya uzun bir süre ara verirdim. Fakat gün geceden sıyrılıp daha şimdiden yarısını tamamlarken kendini yeni bir geceye hazırlıyordu. Oysa bugün oldukça dinç uyanmış, huzurla sıcak yatağımda dönerken gözlerim komidinin üzerindeki saate takdı. Nerdeyse saatin üçü geçtiğinin farkına varınca oldukça şaşırmıştım. Dün gece Duygu'nun gelmesini beklerken en son yatakta kitap okuyordum. Gözümün önünde canlanan belli belirsiz konuşmalarla yorgana sıkı sıkı sarılırken günün asıl anlam ve önemini hatırlayınca işler biraz karışmıştı. Akşam Akselle birlikte gideceğimiz bir davet vardı ve ben günün yarısını yatarak geçirmiştim. Neyse ki her zamanki gibi zor anların kurtarıcı meleği dostum imdadıma yetişmişti. Dün gece evde olmadığı için gelişmelerden bahsetme fırsatım olmamıştı fakat birkaç saat önce Akselle yaptığımız anlaşmayı anlattığımda küçük bir şok krizinin ardından kendimi saatlerdir giyip çıkarmaktan usandığım kıyafetlerle bu banyoda bulmuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECE GÜNEŞİ
Ficción GeneralHelya AKSOY- Sonsuza kadar görmek istediğim tek manzara onun gözleriydi. Aksel AZEMOĞLU- Benim yeminim senin gözlerinde bozuldu. --------Bir daha görmeyecek gibi baktım yüzünün her bir detayına. Ezberlemek ister gibi. Yüzünü mıh gibi kazıdım aklıma...