HELYA
Elimdeki saksıyı dikkatle rafa yerleştirirken mırıldandığım şarkıyla uyumlu olarak bedenimi sallıyordum. Sabah gri bulutların hâkim olduğu gökyüzü ilerleyen saatlerle yüzünü muhteşem bir güneşle aydınlatmıştı. Odanın cam kapısından yansıyan güneş ışığı gözümü aldı. Yüzüme vuran sıcaklıkla gözlerimi kapattım ve gülümsedim. Bugün kesinlikle güzel bir gündü.
Öncelikle dün geceki yemek tam olarak istediğim gibi geçmişti. Aksel ve Duygu’nun büyük bir çaba göstererek ısrarla birbirini yok saymaya çalışmalarına tabi ki izin vermemiştim ve Aksel gecenin sonunda ona sarılmıştı. Kardeşine ilk kez sarılmıştı. O an eksik olan her şey tamamlanmış gibiydi. Sanki başka hiçbir şeye sahip olmamıza gerek yoktu; o an her şey tamamdı.
Belki sadece saniyeler sürmüştü. Ancak her şeyin bir anda olmasını bekleyemezdim. Aksel saniyeler sonra yıldırım hızıyla evden çıktığında peşinden giden tek kişi Kuzey olmuştu. Duygu ise hala az önce yaşadıklarını idrak etmeye çalışıyordu. Kollarımla Aksel’in bıraktığı boşluğu doldururken kulağına fısıldamıştım.
“Seni seviyor…”
“Bunu bilemeyiz,”
“Evet, gayet de biliriz. Çünkü ben onun sevdiği kadınım. Sen ise kız kardeşi…”
Evet, artık bunu söylerken zorlanmıyordum. Ne Aksel'in beni sevdiğini söylerken garip geliyordu ne de Duygu'nun Aksel ile kardeş olduğunu… Çünkü onun bana her baktığında gözlerinde gördüğüm şeyi biliyordum, Duygu’ya bağırdığında gözlerinde gördüğüm şeyi bildiğim gibi…
Bu sabah ise, dün gecenin mutluluğuyla uyanmış ve Aksel ile muhteşem bir kahvaltı yapmıştım. İşte bir günü muhteşem yapan şeylerin toplamı sadece bu kadardı. Sadece sevdiklerim...
Elimdeki son saksıyı da rafa yerleştirip elimdeki eldivenleri çıkardım. Muhteşem kahvaltı sonrasında Aksel ve Kuzey’in işe gitmesi gerekmişti ve ben de seramı uzun zamandır ihmal ettiğim için otlanmış çiçeklerimin diplerini temizlemeye karar vermiştim.
“Bakıyorum keyfin yerinde güneşim?”
Duyduğum sesle bakışlarımı cam kapıya yaslanmış Duygu’ya çevirdim.
“Senin de benden kalır yanın yok, sarışın?” dedim gülümseyen yüzüne bakarken. Çıkardığım eldivenleri hasır sepete koyup rafın altına sürdükten sonra içeri girdim. Duygu kendini sırtüstü yatağıma bıraktı.
“Evet,” dedi sakin bir sesle. “Bugün iyi hissediyorum.”
“Buna sevindim.”
Komodinin üzerine bıraktığı kolyeyi avucuma aldım. Gülümseyerek parmağımı üzerinde gezdirip kutusuna koydum ve çekmeceye bıraktım. Arkamı dönüp yatağın diğer yanından kendimi Duygu gibi sırtüstü yatağa bıraktım. Kendimi bırakmamla yaylanan yataktan hafifçe zıplayan Duygu kıkırdadı.
“Çocuk gibisin!” dedi.
“Asıl sen bu sabah Kuzey ve Aksel’i görseydin! Dışardan koca koca adamlar ama bir araya gelince beş yaşından farksızlar. Araya girmesem Aksel neredeyse zevzek sevgilini boğacaktı,” dedim. O anlar tekrar gözümün önünde canlanırken kafamı salladım.
“Hey, benim sevgilim zevzek değil bir kere!” dedi koluyla kolumu dürterken.
“Yani, bu konu tartışılır tabi,” dedim.
“Bu konu tartışmaya kapalı, güneşim.”
Dirseklerinin üzerinde havaya kalkıp,
“Ayrıca, senin sevgilin bir buz dağı diye neden benim gayet olması gerektiği gibi olan sevgilim zevzek oluyormuş?” dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECE GÜNEŞİ
Fiksi UmumHelya AKSOY- Sonsuza kadar görmek istediğim tek manzara onun gözleriydi. Aksel AZEMOĞLU- Benim yeminim senin gözlerinde bozuldu. --------Bir daha görmeyecek gibi baktım yüzünün her bir detayına. Ezberlemek ister gibi. Yüzünü mıh gibi kazıdım aklıma...