........
Sesinde ne var biliyor musun
Söylemediğin sözcükler var
Küçücük şeyler belki
Ama günün bu saatinde Anıt gibi dururlar
Sesinde ne var biliyor musun Söyleyemediğin sözcükler var.
-Cemal SüreyaŞiirin son dizeleriyle birlikte kapattım kitabımı. Daha güneş yeni yeni yüzünü göstermeye başlamıştı. Bilmem kaç kez okuduğum şiirin her dizesi sanki dilim olmuş söyleyemediklerimi söylüyordu. Bu dünyanın en güzel şeyiydi belki de hiç tanımadığın yüzlerce insanın kalbine dokunmak. Bir zamanlar bir yerlerde aynı duyguları yaşadığım birileri varmış dedirtebilmek. Yalnız olmadığını hissettirmek. Aslında acının kimseyi es geçmediğini göstermek. Her insanın kendince yaraları vardı belki. Bir şeyler için kanardı elbet. Ama unutmamamız gereken şey herkes mutlaka ömründe birgün yanardı.
Yataktan yavaşça doğrulup yanımda uyuyan arkadaşıma baktım. Onu ilk gördüğüm gün gelmişti aklıma.
Babam öleli bir hafta olmuştu. Yine onun yokluğunda eve sığamadığım günlerden birinde sahile gidip kocaman çınar ağacının gölgesi düşen banka oturdum. İlk kez o bankta pamuk şeker yemiştim babamla. İlk balonumu o bankta kaçırmıştım elimden. Dizlerine yatırıp saçlarım avuçlarında kayarken bana annemi anlatırdı o bankta babam. Gökkubbe sanki yarılmışcasına yağıyordu. Ben ağlıyordum o da bana yarenlik ediyordu. Bir umut babamı bekliyordum. Sanki hiç gitmemiş gibi. Elinde pamuk şekeriyle gelecekmiş gibi.
"Bu yağmurda burda oturmanın sebebi ne?"
Duyduğum sesle yanımda oturan kıza baktım. Ne zamandır yanımda olduğunu bilmiyordum. Konuşmak ve konuşmamak arasında kalmıştım. Neden tanımadığım biriyle konuşacaktım ki. Sadece yalnız kalmak istiyordum. Kalkıp gidebilirim diye düşündüm ama yapmadım.
"Peki sen? Senin sebebin ne?"
"İlk önce ben sordum." dedi hızla.
"Babamı bekliyorum." dedim.
Gelmeyeceğini bile bile bekliyordum."Adın ne?" diye sordu birden. Oysa benim sorumu cevaplamamıştı.
"Helya."
Bu yağmurda hiç tanımadığım biriyle oturmuş sohbet ettiğim yetmiyormuş gibi bir de adımı söylüyorum diye düşünürken "Duygu. "dedi gülümseyerek.Ne kadar güzel gülüyordu. Soğuk havanın aksine içimi ısıtmıştı.
"Sorumu hala cevaplamadın." dedim.
"Yüzleşiyorum." dedi. "Bir süre önceye kadar ben de bekliyordum. Ama artık yüzleşiyorum."
"Neden vazgeçtin?"
"Umut hiç bitmiyor Helya. Ama yalanla kendini kandırmaktansa gerçekle yüzleşmek iyidir. Seni iyileştirir."
Bugün daha iyi anlıyordum söylemek istediğini. Ben bir umudun peşinde koşarken gerçekler ayağıma takılıp düştüğümde alacağım hasarı tahmin edememiştim. Bütün gece benimle birlikte ağlayan arkadaşıma gülümseyerek baktım. Onu uyandırmamaya dikkat ederek kalktım yataktan. Onun için bir şeyler yapmak istiyordum. Güzel bir kahvaltı hazırlayabilirim diye düşündüm. Sessizce üzerime bir eşofman giyip kapüşonu kafama geçirdim. Duygu sıcak simidi çok severdi. Ayakkabılarımı giyip fırına gitmek için dışarı çıktım. Onun kapısının önünden geçerken dün olanları tekrar hatırladım. Yapma dediği halde yapmıştım. Pişman mıydım? Asla. Sadece arafta kalmıştım. Ne ona gidebiliyordum ne de geri dönebiliyordum. Kalbimi ellerine vermiş öylece bekliyordum. Ya kabul edecekti ya da ezip geçecekti. Bunu öğrenmek için onunla karşılaşmaya hazır değildim. Ne söylemem gerektiğiyle ilgili en ufak bir fikrim yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECE GÜNEŞİ
Ficción GeneralHelya AKSOY- Sonsuza kadar görmek istediğim tek manzara onun gözleriydi. Aksel AZEMOĞLU- Benim yeminim senin gözlerinde bozuldu. --------Bir daha görmeyecek gibi baktım yüzünün her bir detayına. Ezberlemek ister gibi. Yüzünü mıh gibi kazıdım aklıma...