BÖLÜM-36

2.9K 87 4
                                    

  Küçükken hep kalabalık sofraların nasıl olduğunu merak ederdim. Çünkü bizim evde hiç kalabalık sofralar kurulmazdı. Güzel örtülerin serildiği, çatal bıçak seslerinin birbirine karıştığı, çeşit çeşit yemeklerle süslenen muhabbet sofraları hiç kurulmazdı. O kadar çok merak ederdim ki, gözlerimi kapatır, boyası dökük, sadece iki tane sandalyenin bulunduğu yemek masamızın etrafında hayaller kurardım. Babam baş köşeye oturmuş olurdu. Annem ise mutfaktan, babamın en sevdiği yemeklerle çıkıp masamızı süslüyordu. Ben de herkesten önce sofraya oturmuş bu şölenin hazırlanışını izliyordum. Her şey o kadar güzel, o kadar istediğim gibiydi ki. Dünyanın en büyük mutluluğunun bu olduğunu düşünürdüm. Sonra bir anda her şey silikleşmeye başlardı. Yavaş yavaş yok oluşunu izlerdim mutluluğumun. Önce önümdeki tabaklar yok oluyordu, sonra babamın saçlarımı okşayan elleri, daha sonra da annem. Yüzü yavaş yavaş silinirken hızla açılırdı gözlerim. Biraz daha derdim içimden. Allahım lütfen biraz daha göreyim... Küçük olduğum için hayallerimin de küçük olduğunu zannederdim o zamanlar. 'Şimdi küçük olduğum için bu kadar kısa hayallerim, büyüyünce onlar da uzayacak ve ben saatlerce bu anın içinde kalacağım' derdim. Koşarak babamın yanına gider hayal kırıklığıyla bacaklarına sarılırdım. Ne olduğunu sorduğunda ise hiçbir şey söyleyemezdim. 'Neden bizim soframızda sadece iki sandalye var baba' diye soramazdım. Çünkü sorarsam babam çok üzülürdü. Sessizce kucağında uyurdum.

Şimdi, önümde uzun bir sofra ve etrafında sevdiklerim vardı. O beş yaşında hayaller kuran küçük kız, yanıbaşımda durmuş dünyanın en büyük mutluluğunu izliyordu. Aslında şimdi bakınca, kaç yaşında olursam olayım, dünyanın en büyük mutluluğunun sevdiklerinin olduğu, sevgiyle hazırlanmış bir sofradan başka bir şey olmadığını anlıyordum.

"Helyacım, neden yemiyorsun?" Şeyma teyzenin seslenmesiyle bakışlarımı ona çevirdim.

"Yiyorum, her şey çok lezzetli. Eline sağlık." dedim. Gülümseyerek ufak bir parça böreği çatalıma takıp ağzıma attım.

"Valla nasıl özlemişim bilemezsin annecim, eline sağlık."
Duygu, iştahla önündeki tamamı dolu tabağına bir şeyler daha ilave ederken bir yandan da ağzındaki lokmayı yutmaya çalışıyordu.

"Canım, eğer önünden almamdan korkuyorsan merak etme, yani biraz daha yavaş yiyebilirsin."
Şeyma teyze kıtlıktan çıkmış gibi yiyen kızına şaşkın gözlerle bakıyordu. Duygu ağzındaki lokmayı çiğnemeyi bırakıp annesine dönerken gülmemek için hızla ağzıma bir dilim börek tıkıştırdığımda yanağım şişti.

"Artık lokmalarım mı sayılıyor bu evde benim."

"O da nerden çıktı, ben senin için söylüyorum kızım. Mazallah boğazında falan kalır." Duygu elindeki çatalı sesli bir şekilde bırakırken son lokmasını da yuttu.

Şeyma teyze koluyla Duygu'yu dürterek "Ne oldu şimdi, anneye küstün mü?" dedi.

"Yoo, yeterince boğazımda kaldı da, o yüzden daha fazlasına gerek duymuyorum."

"Hadi ama güzelim, annen kötü bir şey söylemedi." Kuzey, Duygu'nun havaya diktiği bakışlarını üzerine çekmeyi başarmıştı.

"Senin benim tarafımda olman lazım Kuzey."
Şeyma teyze tek kaşı havada Kuzey'in vereceği cevabı keyifle bekliyordu. Bu durumu kendi lehine çevirip Şeyma teyzenin gözüne girmesinin tam sırasıydı fakat daha sonrasında olacakların kendi can güvenliği açısından hiç de iyi olmayacağı kesindi. Aksel de ilgiyle Kuzey'in vereceği cevabı beklerken, Kuzey, "Ben her zaman senin yanındayım sevgilim," dedi.

Ah, hayır hayır! Aksel gözlerini devirip ağzının içinden Kuzey'e homurdanırken Kuzey tekrar lafa girdi. "Ama deplasmanda olmaz, hayatım."

GECE GÜNEŞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin