ÖZEL BÖLÜM-5

1.5K 54 4
                                    

Elimdeki derginin sayfasını çevirirken oturduğum kanepede yavaşça kımıldandım. Dizlerimin üzerindeki battaniye hafifçe kayarken sayfanın ortasında beliren ufak yüze baktım. Okuduğum dergi bir sağlık dergisiydi ve bu ay sayısında bebek ve çocuk sağlığı üzerinde durulmuştu. Aslında çok fazla ilgimi çeken bir konu değildi. Ben tek çocuktum ve bir bebekle ilgili bilgi sahibi olabileceğim bir kardeş olmamıştı yanımda. Beyaz teninin üzerinde bir gökyüzü gibi parlayan bir çift göz sanki gerçek ötesi bir güzellik gibiydi. Ufacık ağzının içinde beliren yine ufacık iki beyaz dişle gülümseyen bir surat... Bu gerçekten tatlıydı. Dudaklarım istemsizce kıvrılırken, "Yukarıda yabancı bir kız uyuyor ama sen burada oturmuş dergiye bakarak sırıtıyorsun güneşim?" diyerek merdivenden inip yanıma oturan Duygu'ya baktım.

Gözlerimi devirirken, "Ne olmuş yani?" dedim. Dergiyi kapattım ve sehpanın üzerine attım. Kolumu kanepeye yaslayıp başımı da elime dayadım.

"Gerçekten ne ara bu kadar gamsız oldun güneşim?" dedi.

"Bunun gamsızlıkla alakası yok."

"Elbette var! Bir anda nereden geldiği belli olmayan bir kız bahçemizin ortasına dalıyor ve biz onu hastaneye ya da polise götürmek yerine evimize alıyoruz," dedi ciddi ve inanamayan bir sesle. Tekrar gözlerimi devirdim.

"Doktor gelip onu kontrol etti zaten," dedim. "Ayrıca polislik bir durum yok, abartıyorsun."

"Ben mi abartıyorum!" dedi gözleri irice açılırken parmağını göğsüne bastırarak. "Gerçekten pes! Abimle yaşaya yaşaya ona benzemeye başlamışsın sen de!" dedi.

"Ne varmış benim kocamın?" dedim sitemle.

"Ruhsuzluğu, gamsızlığı, duvar gibi bir iradesi..." Parmaklarını sırayla havaya kaldırıp yüzüme bakarken sustu ve "Daha da devam edebilirim istersen?" dedi. Yüzümü buruşturup koluna boştaki elimle hafifçe vurup güldüm. "O senin abin, saygısız görümce!" dedim.

Merdivenden gelen ayak sesiyle ikimizde gelen kişiye bakmak için döndük. Alp, ellerini saçlarının arasından geçirerek merdivenlerden indi ve karşı kanepeye oturdu.

"Tüm gece uyumadın mı sen?" dedim. Dağınık sacları, kızarmış gözleri bunu gösteriyordu.

"Dün geceye özel değil..." dedi ağzının içinden geveleyerek. Kafasını salladı ve boynunu bir kez geriye doğru kütletti.

"Ben artık gideyim Helya, zaten dün de o kadar ısrar ettin..."

"Hemen mi? Daha geleli ne kadar oldu Alp. Kal biraz daha..." dedim yaslandığım yerden doğrulurken.

"Bi yere gitmiyorum Helya, hala buralardayım. Şu bizim Gökhan'ı biliyorsun. İşleri ona bırakmıştım. Bi uğrayayım diyorum bugün. Bakalım ne durumdayız..." dedi.

"Gökhan bildiğim kadarıyla yıllardır aynı yerde ve bir yere gideceği de yok Alp. Kal işte bugün. Hem misafirimiz uyanmadı hala..." dedim. Alp kaşlarını sorarcasına çatarken, "Uyanmasının benimle ne alakası var?" dedi. Umursamazlığıyla gözlerimi devirirken, "Sizin tür hep mi böyle gerçekten merak ediyorum? Bu kadar meraksız olunmaz ki.." dedim söylenerek.

"Asıl siz merak edin. Kız damdan düşer gibi benim bahçeme düşmedi ya..." dedi. 

"Belli ki başı belâdaydı. Zaten bela nerde biz orada!" diyen Duygu'ya hayretle baktım.

"Belada olduğunu da nerden çıkardın?" dedim.

"Üstünü başını görmedin mi güneşim? Belli ki birinden kaçıyordu? Ya da ne bileyim işte bi suç işledi ve kendini attı bi evin bahçesine. Maksat saklanmak olsun."

GECE GÜNEŞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin