HELYA
Öyle anlar olur ki bazen, elimizden hiçbir şey gelmez. Gitmek isteyen gider, susmak isteyen susar, gerçekler bir gün, gün yüzüne çıkar ve hiç kimse yaptıklarının bedelini ödemekten kaçamaz. Gün gelir söylediğimiz yalanlar ayağımıza dolanırken kendimizi asla dediklerimizin tam da ortasında buluruz. İnsanoğlu tam da asla dediklerinden sınanır. Sanırım hayatımın en büyük sınavıydı bu. Duygu, canımdan öte olan yol arkadaşım sevdiğim adamın kardeşiydi. Aksel'in kardeşiydi! Bu nasıl mümkün olurdu. Ya Şeyma Teyze? Tüm hayatı boyunca kızına yalan söylemişti. Duygu, yıllarca babası sandığı bir adamın arkasından yas tutmuştu. O bunu hak etmiyordu. Böyle bir şeyi kimse hak etmezdi. Tüm hayatının koca bir yalandan ibaret olduğunu bilmek onu paramparça ederdi. Annesinin ihaneti ise onu öldürürdü.
Düşündükçe nefes alamazken tam karşımda, sevdiğim adamın avuçlarının arasında sadece benim değil hepimizin sınavı duruyordu. Aksel eski makinanın ekranını çevirip birkaç tuşa basarken kalbim ağzımda atıyordu. Az önce konuştuklarımızın hepsi Aksel'in ellerinin arasındaydı. Duyduklarımı kendim bile sindirememişken Aksel'in gerçekleri öğrenmesi beni dehşete sürüklüyordu. Üstelik sadece bir kardeşi olduğunu ve o kişinin Duygu olduğunu öğrenmeyecekti.
Sevdiklerinin, nasıl koca bir yalana ortak olduğunu da öğrenecekti. Panikle Kuzey'e baktım. Bir şeyler yapmalıydım. Rengi atmış, donuk bakışlarla Aksel'e bakarken Aksel'in homurdanmasıyla yeniden ona döndüm.
"Hay aksi, dondu yine." Kuzey hızlı adımlarla Aksel'in yanına gidip elindeki makineyi aldı. "Bırak şu külüstürü de bana sarıl, dostum." dedi. Kollarını Aksel'e sıkıca doladı. Aksel garip bakışlarla ilk önce bana sonra kollarının arasındaki Kuzey'e baktı. "Ne oldu, çok mu özledin beni?" dedi ve o da sarıldı.
"Sen özlemedin mi?"
"Yo, ne münasebet."
"Hadi oradan, yalancı herif." diyen Kuzey, Aksel'den uzaklaşırken Aksel'in yüzünde çarpık bir gülümseme belirdi. "Dönmene sevindim." dedi. Kuzey, kafasını sallamakla yetinirken Aksel'in bakışları beni buldu.
"Bugün oraya kazık çaktın ufaklık, buraya gelsene." dedi. Terleyen avuçlarımı pantolonuma sürerken gülümsemeye çalışarak ilerledim.
Kuzey, gerginliğimin farkındaydı. Bakışları beni bulurken "Ee, dostuna bir şeyler ikram etmeyecek misin?" dedi Aksel'e.
"Mutfağın yerini biliyorsun, git kendin al."
"Hadi ama, o kadar yoldan geldim. Bir kahveyi çok görme bana." diye kendini acındıran Kuzey'e derin bir of çeken Aksel söylenerek mutfağa girdi.
Aksel arkasına dönünce Kuzey, elindeki kamerayı hızla koltuktaki geniş yastığın arkasına soktu. Bir şekilde o kamerayı bu evden çıkarmamız gerekiyordu. Aksi halde o kamera çalışacak olursa Aksel her şeyi öðrenecekti. Derin bir nefes alıp tezgahta kahve makinasına kahve koyan Aksel'in yanına yaklaştım.
"Yardım lazım mı?" dedim. Sesimin titrememesine özen gösteriyordum. Çuvallamak istemiyordum. Aksel zeki bir adamdı ve analiz yeteneği oldukça yüksekti. Sakin kalmaya çalıştım.
"Bardak çıkarabilirsin." dedi. Kafamı sallayıp bardakları çıkarmak için mutfak dolabının kapağını açtım. Her zaman ilk rafta olan fincanlar ikinci rafta duruyordu. Parmaklarımın ucunda yükselirken tezgahtan destek aldım. Bu kadar geride olmasına kendi kendime söylenirken fincanı parmaklarımın ucunda hissediyordum. Biraz daha yükselmeye çalışırken belimde hissettiğim baskıyla fincan kısa süre sonra avcumun içindeydi.
Aksel belimdeki elini yavaşça göbeğime kaydırdı. Elimdeki fincanı tezgaha bırakıp yüzümü Aksel'e döndüm. Boştaki elini tezgaha dayayıp üzerime doğru eğildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECE GÜNEŞİ
General FictionHelya AKSOY- Sonsuza kadar görmek istediğim tek manzara onun gözleriydi. Aksel AZEMOĞLU- Benim yeminim senin gözlerinde bozuldu. --------Bir daha görmeyecek gibi baktım yüzünün her bir detayına. Ezberlemek ister gibi. Yüzünü mıh gibi kazıdım aklıma...