BÖLÜM-29

3.2K 88 5
                                    

DUYGU

Elimdeki anahtarı kapının deliğine sokmaya çalışırken suratıma yayılan aptal gülümsemeyi bir türlü silemiyordum. Kuzeyin her seferinde üzerimde bıraktığı o karşı koyamadığım heyecana hala alışamamıştım. Sanırım uzun bir süre kadar da alışamayacaktım. Bedenim onun yanındayken küçük bir çocuğun acemiliğine bürünüyordu. Çok güzel bir sohbetin sonunda öyle bir laf ediyordu ki kalbim yeni doğmuş gibi çarpıyordu ve mahkeme salonundaki o cesur ve kendinden emin kadın yerini, konuşmayı yeni öğrenen bir çocuğa bırakıyordu. Bir türlü hiçbir yere sığdıramadığüm ellerimi en sonunda onun sıcak avuçlarında buluyordum. Sanki daha önce hissetmediğim kadar yaşadığımı hissediyordum. Helya'nın gözlerine gördüğüm o ateşi şimdi baştan aşağı kendi ruhumda hissederken bu hisle nasıl başa çıkmam gerektiğini bilmiyordum. Hayatımda kaç kez birinin yanında kendimi bu kadar kendim hissetmiştim?
Hiç... Yaşamaktan, yaşanmışlıklardan hiç korkmayan ben, şimdi kalbimi saran bu duyguyla başa çıkamamaktan korkuyordum. En sonunda kapıyı açmayı başarıp kendimi içeri attım. Uzanıp sıcak bir bardak çay içme dürtüsüyle botlarımı çıkarmak için yaptığım hamle, portmantonun önünde gözüme çarpan bir çift siyah ayakkabıyla yarım kaldı. Eğer sabahtan akşama kadar Helya'nın otuz yedi numara olan ayakları kırk üç numara bir dev ayağına dönüşmediyse evde başka birisi daha vardı. Ortamın sessizliği Helya'nın odasından gelen kahkaha sesiyle bozulurken adımlarımı sessizce odaya ilerlettim. Yarıya kadar açık duran kapının biraz gerisinde gördüğüm manzarayla şaşkınlıktan açılan dudaklarımı ses çıkarma ihtimalime karşı parmaklarımla kapatırken hızlı ve yavaş hareketlerle dış kapıyı açıp kendimi apartmana attım. Yakalanmamanın verdiği rahatlıkla derin bir nefes verirken dudaklarımdan dökülen kıkırtıya mani olamadım. Ah tanrım! Neden sürekli arkadaşımı basmak zorunda kalıyordum ki.
Neyse ki geçen sefer ki dikkatsizliğimi bu sefer yapmazken kendimi en güzel anların katili olmaktan sıyırmıştım

"Seni böyle güldüren şeyin sebebi umarım benimdir."
Duyduğum sesle kıkırdamam yarım kalırken asansörden çıkıp gülümseyerek yanıma gelen Kuzeye baktım. Bu kadar güzel gülmesi diğer insanlara haksızlık değil miydi?

"Neden hala içeri girmedin?" dedi.

"Seni bekledim." dedim tatlı tatlı gülümsemeye çalışırken. "Bence bir şeyler içmeye gidelim. Ne dersin? "

"İstiyorsan tabiki gidebiliriz ama daha az önce gelmedik mi?"
Kuzey şaşkın şaşkın cevap verirken fazlasıyla mantıklı olan sorusu karşısında afallamıştım. Neden içeri giremediğimi Kuzeye söylesem muhtemelen Helya utançtan beni parçalarıma ayırıp denize dökerdi.

"Şey, yani içeri girmesek. "dedim. Kuzey şüpheyle kıstığı gözleriyle durumu anlamaya çalışıyordu. Peki bu hareketi beni neden bu kadar etkilemişti. Ah kendine gel Duygu şimdi etkilenmenin sırası değil!

"Bir sorun yok, değil mi?" dedi.

"Yok canım, ne sorunu olabilir ki?" İnanmadığı her halinden belli olan Kuzey'in bakışları birkaç saniye hala gülümseyen dudaklarımda dolandı.

"İyi, ben Aksele uğrayıp şu evrakları bırakayım sonra çıkarız."

"Aksel evde değil ki."
Az önce gödüðüm manzara gözlerimin önüne gelirken kıkırdayarak kurduğum cümlenin en baştan söylememeye çalıştığım şey olduğunu anlamam çok uzun sürmemişti.

"Nasıl yani?"
Kuzey şüpheyle suratıma bakarken bu saatten sonra ne olacaksa olsun diyerek akışına bırakmaya karar verdim.

"Aksel bizim evde. Helyayla. Helya'nın odasında." dedim kesik kesik konuşarak. Kuzey havaya kalkan kaşlarıyla birkaç saniye şaşırırken bir anda gülmeye başlamasıyla ben de aptal bir gülümsemeyle suratına bakıyordum.

GECE GÜNEŞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin