AKSEL
Buhar tutmuş aynayı elimin tersiyle silerken aynadaki yansımama bakıp kısa bir an duraksadım. Sadece biraz saçım uzamıştı. Belki biraz da sakalım. Ama her sabah aynada gördüğüm adamdan bir şeyler eksilmiş gibiydi. Farklı bir şeyler vardı.
Parmaklarım yavaşça alnımda dolaştırırken işaret parmağım iki kaşımın ortasında durdu. Her zaman olması gereken çizgilerden eser yoktu. Her sabah görmeye alıştığım, hatta bazen uyurken bile varlığını hissettiğim çizgilerin izleri silinmişti. Tuhaf gelen bu ani değişiklik duygusuyla kaşlarım ansızın çatıldı ve kaybolduğunu sandığım çizgiler bir anda parmaklarımın altından gün yüzüne çıktı.
Dudaklarımdan ufak bir şaşkınlık nidası dökülürken parmaklarımı alnımdan uzaklaştırdım. Gözlerim kapalıyken bile varlığını hissetmemin sebebi uykumda bile kaşlarımın çatık olmasıydı sanırım. Hala sıcak olan banyodan yayılan buhar az önce sildiğim yeri yeniden flulaştırırken aynayı elimle yeniden sildim ve sanki sildiğim yerden geçmişe bir kapı aralanmış gibi karşımda beliren, bir zamanlar doyasıya gülebilen çocuğa baktım.
Öyle bir gülüyordu ki sanki gökteki tüm yıldızlar onun gözlerinde parlıyordu. Ancak bir çocuğun sahip olabileceği kadar gerçek bir gülümsemeyle 'bir zamanlar gerçekten mutluydun!' der gibi bakıyordu gözlerime. Daha acıya bulanmamış gülüşü nasıl bir adama dönüştüğümü tokat gibi çarpıyordu yüzüme.
Elim ağır ağır havalanırken sanki uzanıp dokunabilecekmiş gibi hissediyordum. Sanki bir kez dokunsam soğumuş yüreğim ısınacaktı.
Parmaklarım aynanın soğuk yüzüne dokunurken irkilerek kendime geldim. Kafamı iki yana sallarken banyo kapısının ardından gelen tıkırtıya kulak kesildim. Bir süre gelen sesleri dinlemeye çalışsam da söylenenleri net duyamıyordum. Belimdeki havluyu çıkarıp pantolonumu giydim. Hala buhar dolu olan banyonun kapısını açar açmaz içerdeki buhar dışarı yayıldı. Salona doğru ilerlerken kulaklarıma dolan çarpan kapı sesiyle kaşlarım havalandı. Görüş alanıma giren teyzem elindeki kadehi tek nefeste içerken bardağı sertçe sehpaya bıraktı.
"Selam." dedim az önce çarpan kapıya bakıp daha sonra teyzeme dönerek. Teyzem seslenmemle bir anda irkilirken bakışlarını yüzüme çevirdi.
"Selam yakışıklı." dedi gülümseyerek.
"Az önce giden Kuzey miydi?" dedim mutfak tezgahına yönelirken. Kahve makinasının düğmesine bastım ve iki fincan çıkardım.
"Ah, evet." Az önce sehpahanın üzerine bıraktığı kadehi alıp yanıma gelirken kadehi tezgahın üzerinde kaydırarak önüme sürdü.
"Erkencisin." dedim önümdeki kadehi işaret edip. "Bir şey mi kutluyoruz?"
Omuzlarını hafifçe silkerek "Yoo, sadece biraz...kafam bulanık." dedi.
Kahve makinasından gelen tık sesiyle doldurduğum fincanların birini teyzemin önüne iterken "Bulanık kafaya iyi gelir." dedim. Yüzünü buruşturup önündeki kahveye bakarken "Gerçekten bazen ben senin değil de sen benim teyzemmişsin gibi hissediyorum." dedi.
"Birinin dengeleri koruması gerekiyor." dedim kahvemden bir yudum alırken. Mayışmış gözlerle tek kaşını havaya kaldırırken "Bak sen, nasıl koruyormuşuz dengeleri?" dedi alkolün etkisiyle cümleler dilinde yuvarlanırken.
"Şöyle söyleyeyim, eğer dağılmak istersen seninle dağılmak yerine seni toparlarım. Dağıtmak istersen yine toparlarım. Yani sen bozarsan ben bozduğun yerden yaparım." dedim.
Teyzem gözlerini devirip az önce önüme sürdüğü kadehe uzanırken ondan önce davranıp kadehi kendime çektim. "Önündekini içebilirsin." dedim ciddiyetle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECE GÜNEŞİ
Ficción GeneralHelya AKSOY- Sonsuza kadar görmek istediğim tek manzara onun gözleriydi. Aksel AZEMOĞLU- Benim yeminim senin gözlerinde bozuldu. --------Bir daha görmeyecek gibi baktım yüzünün her bir detayına. Ezberlemek ister gibi. Yüzünü mıh gibi kazıdım aklıma...