Uzun zaman sonra ilk defa bu kadar yenilenmiş hissediyordum. Birbirimizden ayrılıp asansöre yöneldik. Bir an önce toparlanmam gerektiğini söylüyordu.
"Güneşim her şey iyi güzel ama bir tek prosedür kaldı. Evin tam olarak sahibi olman için bir sözleşme imzalaman lazım. Yani bizi çok fazla zorlayacak bir şey değil. Sadece bina sahibinin her daire için imzalattıkları bir belge. Ali Bey'in avukatının bu binada bir görüşmesi varmış onu halledip belgeyi bize getirecek o yüzden aşağıdaki ortak dinlenme salonunda beklememizi rica etti." dedi.
"Dinleme salonu mu? Gerçekten mi?" dedim. Hadi ama. Bu ihtişamın içinde en fazla ne kadar şaşırabilirdim ki.
Duygu şaşkın halime gülerek beni aşağıdaki salonunun olduğu girişe doğru götürdü. Hemen peşimizden gelen avukat mahcup bir ifadeyle
"Kusura bakmayın umarım beklememişimdir." dedi."Hayır biz de yeni geldik zaten." diye yanıtlamıştı Duygu. Ben sessiz bir baş selamı vererek konuşmaya dahil olmamıştım. Sonuçta iki avukat vardı karşımda ve işi onlara bırakmıştım. Ali Bey'in avukatı hemen sözleşme diye tahmin ettiğim bir kağıdı bize uzattı.
"Efendim öncelikle bahsetmem gereken konu şu ki bu binanın sahibi ve tasarımcısı olan Ali Azemoğlu, dairelerinin sadece Azemoğlu Şirketi bünyesindeki mimarlar tarafından iç dizayn yapılması şartını koymuştur. Bu sözleşme sadece bu şart için yapılmaktadır. O yüzden bu şartın kabulünün reddi durumunda dairenin devri kesinlikle gerçekleşmemektedir." dedi.
Ben şaşkın bakışlarla adama bakarken Duygu söze girmişti bile."Gerçekten ilginç bir istek. Sanırım Ali Bey kendi işi konusunda oldukça titiz. Ama bunun sorun olacağını sanmıyorum çünkü biz de odaların birinin balkonuna bir sera yapmayı düşünüyorduk bu yüzden iyi bir mimar bize yardımcı olabilir, değil mi güneşim?" dedi bana dönerek.
Gerçekten bu iyi bir alternatifti. Sonuçta böyle bir binanın tasarımcısının çalıştığı mimarların kötü olma ihtimali olabilir miydi?
"Tabi ki. Bence bu harika olur." dedim önümde tek bir madde üzerine düzenlenmiş sözleşmeyi imzalarken.
"O zaman harika, sözleşmeyi imzaladığımıza göre hayırlı olsun diyelim. Evinize yerleştiğinizde mimarımız sizinle iletişime geçecektir. Artık bundan sonrasını kendisiyle halledebilirsiniz." dedi ve iyi günler dileyerek gitti.
"Sanırım bu kadar ha, ne dersin? Artık gidip dinlenebilir miyiz ? Yeterince heyecanlı bir gün oldu." dedim. Gerçekten çok hızlı bir başlangıç olmuştu ve evime gidip dinlemek istiyordum.
💫Dün bitti, bugün ise hiç geçmeyecek gibiydi. Şuan şu sınıfta zamanın durduğuna emindim. Edebiyatçı olmayı diğer herkesi kendisini anlamaya kapasitesinin yetmeyeceğini düşünüp yavaş konuşmak sanan hocamızın sesi artık sabrımın ve sinirimin sınırlarını zorluyordu. Kalabalıkta ağlamayı sevmezdim. İnsanlara acılarımı göstermekten hep korkardım. Çünkü birine zaaflarını göstermek seni öldürecek bir silahı eline verip seni öldürmesini beklemekten farksızdı. Aslında kötü olan sizi öldürmesi değildi. Kalbinizi avuçlarının içinde parçalara ayırmaktansa onu sakat bırakmasıydı kötü olan. Sizi hiç bitmeyen bir acıyla yaşatmasıydı. Ama şu an bağıra bağıra ağlamak istiyordum. Akmayan zamana lanet edercesine ağlamak.
Pencereden dışarı çevirdim gözlerimi. Bulutların yavaş yavaş karanlığı selamlayışı gelecek yağmurun habercisiydi. Yüzümün düşmesine engel olamadım. Çünkü ıslanmak istemiyordum. Sabah şemsiyemi çantama koymayı unuttuğum için kendime kızmakla meşgulken hocanın ismimi söylemesiyle anında sınıfa döndüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECE GÜNEŞİ
General FictionHelya AKSOY- Sonsuza kadar görmek istediğim tek manzara onun gözleriydi. Aksel AZEMOĞLU- Benim yeminim senin gözlerinde bozuldu. --------Bir daha görmeyecek gibi baktım yüzünün her bir detayına. Ezberlemek ister gibi. Yüzünü mıh gibi kazıdım aklıma...